Ülkemizde 50 yıl önce her 700 çocuktan 1 tanesi diyabetliyken, günümüzde maalesef her 7 çocuktan 1 tanesi diyabetli ve her geçen gün bu oranlar artıyor. Ayrıca tip 2 diyabet, insülin direnci gibi durumlar da yine her geçen gün artmaktadır. Bilimin her gün ilerlemesi ve insanları aydınlatması ile her geçen gün diyabet konusunda da yeni bilgilere sahip olmaktayız. Ama bazı gerçekler var ki değişmiyor. Diyabeti yönetmeye çalışırken bazı noktalara dikkat etmemek veya atlamak yönetimi zorlaştırabilir. İşte bu basit kurallar ve diyabetlilerin en sık yaptığı hatalar:
İNSÜLİNİN DOĞRU ZAMANDA YAPILMAMASI: Eğer insülin iğnesi kullanıyorsanız lütfen insülininizin mekanizmasına ve etki süresine hakim olun. Örneğin insülini kana enjekte edildikten 30 dakika sonra kan şekerini düşürmeye başlar, 2. saatte en güçlü etkisi yapar ve 5. saate doğru kandan tamamen kaybolur. Yani önceki insülinin üzerinden 6 saat geçti ve küçük bir lokma bile yeseniz hızlı yükselteceğinden ve insülin olmadığını bilmeniz gerekli. Kan şekerimiz yüksekse insülini en az 20-30 dakika önce mümkünse bacaktan yapıp üzerine yürüyüş yapmaya gayret edelim ki insülin dağılımı hızlı olsun.
İNSÜLİN POMPASI KULLANANLARIN SINIRSIZ YEME FİKRİ: Bu bireylerde genellikle "Pompam var, dilediğim gibi yiyebilirim" tarzı düşünceler belirebiliyor. Lütfen bu düşüncelerin doğru olmadığını bilelim çünkü bugün birçok hastalığın temelinde gereksiz yükselen insülin miktarı ve şekerin yükselmesi yatmaktadır. Biliniz ki her organda insüline karşı direnç oluşturamaz ve geri dönüşümsüz hasar alır mesela göz, cinsel organlar, böbrek ve sinirler. Bu organlar insüline karşı direnç oluşturamaz en büyük kanıtı düzensiz şeker hastalarının göz ve böbrek sorunları aklınıza gelmeli.
SÖZLERE KULAK ASMAYIN: Bu ülkemizin genel bir sorunu olduğunun kanısındayım diyabetli kişilere; "Yazık, şeker hastası, o yemesin", "Bu yaşta hasta olmuş" tarzında cümlelere kulak asmayın ve unutmayın ki kendine dikkat eden bir diyabetli birey dünya üzerinden en konforlu ve en sağlıklı yaşayabilen gruplar içindedir. Olumsuz örnekler ile kendinize baskı kurmayın.
ÖZELLİKLE AKŞAMLARI KEYFİ YEMEKLER YEMEYİN: Günümüzde gözlemlediğim en büyük sorunlardan birisi insanların midesinin sesini dinlememeye başlaması. Türkiye gibi sosyal ve dinamik bir ülkede her an kutlama veya özel gün ile karşılaşabilirsiniz ve üzülerek söylüyorum ki bu günlerde pizza, fast food, pasta, unlu mamulleri baş tacı olmaktadır. Bunları yemek isterseniz insülin yapmayı lütfen unutmayın! İstemiyorsanız ev sahibine nazikçe teşekkür edin. "Yemezsem ayıp olur" düşüncesini rafa kaldırın.
GERÇEK VE SAHTE GIDAYI KARIŞTIRMAYIN:
Bir elma ve bir gofretin hayat hikayesini hayatınızdan çıkamayın. Elma, elma olana kadar tohum olur zor şartlara göğüs gerer. Su ile dolar, topraktan vitamin, mineral alır, Güneş ile buluşur kendini geliştirir ve doğanın bin bir emeği ile vitamin- mineralsağlıklı karbonhidrat dolu bir hale gelir. İşte bu gerçek gıdadır.
Bir gofret beşeri (insani) yöntemler ile birkaç saat içinde üretilir. Ne toprağa dokunur ne güneşi görür, görse dahi onlardan destek alamaz. Çünkü canlı değil fabrika ortamında 2 saatte en ucuz yağ, krema, şeker ile hızlıca üretilir. Ne vitamini vardır, ne minerali… İşte sağlıklı beslenmenin temeli budur.