Son günlerin en çok konuşulan konularından biri olan HPV virüsü özellikle kadınlarda ciddi sağlık problemlerine yol açabiliyor. Birçok farklı türünün olduğu bilinen HPV virüsü, rahim ağzı kanserinin başlangıcı olarak da nitelendiriliyor.
ERKEKLERDE DE KANSER RİSKİ OLUŞTURUYOR
HPV virüsü sadece kadınları tehdit eden bir virüs değil. Aynı zamanda erkeklerde de 'Pensi kanserine' yol açabiliyor. Fakat 'Penis kanseri' riski sünnetli erkeklerde yok denecek kadar az iken sünnetsiz erkeklerde belli oranlarda izlenebilmektedir.
BİREYLER HPV VİRÜSÜNE KARŞI YETERLİ BİLGİYE SAHİP DEĞİL
Toplumdaki bireylerin bir çoğu HPV virüsünün varlığını bilse de özellikle virüse karşı korunma konusunda yeterli bilgiye sahip değil. Sıklıkla cinsel ilişkisırasında bulaşan HPV virüsüne karşı kondom yeterli koruyuculuğu sağlamazken, bireyleri virüse karşı koruyacak en etkin yolun aşı olduğu biliniyor.
YETERİNCE ÖNEMSENMİYOR
Virüsün enfekte olmasından sonra yapılacaklar konusunda da bireyler başarılı bir yol izlemiyor. Bireylerin vücutta görülen lezyonları (Siğil) önemsememesi, ileriye dönük ortaya çıkan sağlık problemlerinin (rahim ağzı kanseri) temelinde yer alıyor. HPV virüsüyle ilgili olarak Medipol Hastanesi Üroloji bölümü doktorlarından Doç. Dr. Bülent Altay ile görüştük.
Doç Dr. Bülent Altay'ın değerlendirmeleri şu şekilde:
HPV VİRÜSÜ NEDİR, NASIL BULAŞIR?
HPV virüsünün vücudun birçok bölümünde lezyonlara yol açtığını aktaran Altay, "HPV virüsü vücudun hemen hemen her bölgesinde, yüzeyel deride; halk arasında "siğil" olarak adlandırılan, bizim "kondilom" adını verdiğimiz lezyonlara yol açar. HPV virüsünün bulaşıcılığı çok yüksektir. Özellikle genital bölgede, erkeklerde penis cildi ve komşuluğundaki kıllı deride ve bazen kasıklarda ve hatta anüs etrafındaki deride sıkça izlenmektedir. İlginç olarak ve çok nadir de olsa bazen penis içerisindeki idrar kanalında ve hatta mesane içerisinde lezyonlar yapabildiğine de şahit olmaktayız. Kadınlarda ise önemli bir farklılık olarak genital bölge cildi dışında sıklıkla rahim ağzı bölgesinde lezyonlar oluşturmaktadır. Bir diğer ilginç ve az bilinen virüs lokasyonu ise ağız içi mukozası ve boğaz-yutak bölgemizdir. Cinsel yol ile bulaşan viral hastalıkların sıklık olarak en başında gelmektedir." dedi.
"HPV VİRÜSÜ DİREKT TEMAS YOLU İLE BULAŞIR"
Virüsün bulaşıcılığına dair değerlendirmelerde bulunan Doç. Dr. Bülent Altay, "HPV virüsü bulaşıcılığı en yüksek olan virüs tiplerinden biridir ve direkt temas yolu ile bulaşır. HPV lezyonu olan bireylerin sağlıklı bireylere olan yakın, cilt cilde teması sonucunda bulaşıcılık oranı çok yüksektir. Sağlıklı kişide o anda ciltte olan ve deri bütünlüğünde bozulmaya yol açmış olan bir mikro ya da makro erozyon/kesi varlığında söz konusu bulaş ihtimali çok daha yüksek olmaktadır. Bu sebeple özellikle çok partnerli bireylerde genital bölge kıllarının temizliğinde cildi tahriş etmeyecek, cilt bütünlüğünü bozmayacak yöntemler önerilmektedir. Hamam, sauna gibi ortak kullanım alanlarından ve kıyafet, havlu gibi ortak kullanılan malzemelerden çok çok nadiren bulaş bildiren teorik yayınlar olmasına rağmen pratik hayatta olguların neredeyse tamamında bulaş yakın cilt teması ile olmaktadır" ifadelerini kullandı.
"HPV'DEN YÜZDE YÜZ KORUNMANIN TEK YOLU TEK EŞLİLİKTİR"
Virüsten korunma yönteminin olmadığına vurgu yapan Altay, "HPV virüsü söz konusu olduğunda, cinsel yol ile bulaşan pek çok hastalıktan bizi etkin bir şekilde koruyan kondom kullanımının koruyuculuğu çok sınırlıdır. Hatta koruyuculuğu yoktur diyebiliriz. Sebebi ise kondomun mekanik olarak örterek kapattığı cildin penis cildi ile sınırlı olması ve penis kökü, kasık gibi cilt yüzeylerinin ise virüs bulaşına açık olmasıdır. Yüzde yüz korunmanın tek yolu ise tek eşliliktir desek herhalde abartmış olmayız" dedi.
"KADINLARDAKİ RAHİM AĞZI LEZYONLARININ HASTA TARAFINDAN FARK EDİLMESİ İMKANSIZDIR"
Açıklamalarına devam eden Altay, "HPV virüsü erkeklerde ve kadınlarda genital bölge cildinde ağrısız, ciltten kabarık, ten renginde ya da daha koyu renklerde, farklı boyutlarda olabilen, zamanla sayıları ve boyutları giderek artan, ama bazende boyut ve sayı olarak sabit durabilen, özellikle jilet ile traş sonrası sıklıkla kanayan ve bu kanama sonrasında sayılarında hızlıca artış izlenen, dikkaten kolayca kaçabilen lezyonlar oluştururlar. Hastaların çoğu bu lezyonları "ben" olarak değerlendirdikleri için önem vermediklerini ifade ederler. Kadınlardaki rahim ağzı lezyonlarının ise hasta tarafından fark edilmesi imkansızdır, ancak bir jinekoloji uzmanı muayenesi ve yapılacak smear testi ile tanı konabilmektedir" şeklinde konuştu.
VİRÜSÜN BAZI TİPLERİ KANSERE YOL AÇABİLİYOR
HPV virüsünün bugün için bilinen 100'den fazla tipi bulunduğunu aktaran Altay, "Bunlardan en az 40'ı genital bölgede lezyon oluşturmakta ve bunların bir bölümü ise kadınlarda rahim ağzı kanseri ve erkeklerde ise penis kanserine yol açabildiğini bilmekteyiz. Penis kanseri riski sünnetli erkeklerde yok denecek kadar az iken sünnetsiz erkeklerde belli oranlarda izlenebilmektedir. Lezyonlar yerleşim yerine göre bazen idrarda kanama, penis ucundan kan gelmesi, penis cildinde ülsere yara gibi belirtilere de yol açabilmektedir. Bu tür durumlarda da mutlaka bir üroloji uzmanı muayenesi şarttır" dedi.
"EN KISA SÜREDE BİR UZMANA GÖRÜNMENİZ ŞARTTIR"
Altay belirtilerin fark edilmesi durumunda yapılacakları da bildirdi. Altay, "Bu belirtiler sizde var ise öncelikle traş olmadan, ilgili bölgeyi kuru tutarak, lezyonları koparmaya çalışmadan, üzerlerine herhangi bir krem-ilaç sirke vs. sürmeden, en kısa sürede bir üroloji, jinekoloji ya da dermatoloji uzmanına görünmeniz şarttır" ifadelerine yer verdi.
"KANSERDEN DEĞİL, GEÇ KALMAKTAN KORKMALIYIZ"
Günümüzde rahim ağzı kanserinin bilinen en güçlü sebebinin kanserojen HPV virüs tipleri olduğunu söyleyen Altay, "İyi haber ise HPV virüs bulaşı ile kanser gelişimi arasında geçen 10-15 yıllık bir süreçte düzenli kadın doğum uzmanı muayenelerini aksatmayan kadınlarda bu lezyonların kanser öncüsü lezyonlar şeklinde erken tanılarının rahatlıkla konup tedavilerinin mümkün olabilmesidir. Yani her zamanki gibi kanserden değil geç kalmaktan ve doktor kontrollerimizi aksatmaktan korkmalıyız. Az bilinen diğer bir konu ise bu virüsün sadece rahim ağzı ve penis kanseri değil aynı zamanda ağız ve boğaz kanserlerine de yol açabileceğidir" dedi.
"TEDAVİDE AMAÇ LEZYONU ORTADAN KALDIRMAK VE HASTA BİREYİN BULAŞTIRICILIĞINI AZALTMAKTIR"
Virüsün tedavisine yönelik yaptıkları çalışmaları aktaran Altay, "Erkeklerde tanısı basit bir muayene ile konabilen bu önemli hastalığın kalıcı tedavisi aslında hastanın bağışıklık sisteminin virüse karşı oluşturacağı antikorlardır. Tıpkı Covid örneğinde olduğu gibi. Aslında tüm viral enfeksiyonlarda bu durum aynıdır. Yayınlarda virüs ile ilk temas sonrası hemen antikor oluşum oranı %35-45 olarak bildirilmektedir. Antikor oluşturamayan ve lezyon ile bize gelen hastalarda, bu lezyonların mekanik olarak destruksiyonunu amaçlayan elektrokoterizasyon, krioterapi, lazer ve bunun gibi pek çok uygulamada amaç lezyonu ortadan kaldırmak ve hasta bireyin bulaştırıcılığını azaltmaktır. Ancak bilinmesi gereken önemli konu ile bu yöntemler ile virüs vücuttan tamamen atılmış olmamaktadır ve nüks etme olasılığı oldukça yüksektir. Bağışıklık sisteminin sağlıklı olması ile hastalık nüksü arasında güçlü bir ilişki bulunmaktadır. Tedavide gecikilmesi durumlarında ise cerrahi olarak eksizyonlar yapılması gereken durumlar ile de karşı karşıya kalabiliriz" dedi.
"HPV VİRÜSÜNE KARŞI KORUMA SAĞLAYAN AŞILAR VAR"
Rahim ağzı kanserine karşı aşının bulunduğunu belirten Altay, "Aslında aşı rahim ağzı kanseri aşısından ziyade bir HPV aşısıdır, ancak neticede aynı kapıya vardıkları için terminolojiye çok da takılmamak gerekli. HPV'nin kanser yapan tiplerinin izole edilmesine yönelik ve bu kanser yapan HPV tiplerine karşı antikor gelişimini sağlayan etkili ve güvenilir aşılar ile ilgili yoğun araştırmalar halen sürmekte ve her yıl meyvelerini vermektedir. İlk olarak 2 virüs tipine daha sonra 4 şimdi ise 9 tip kanserojen HPV virüsüne karşı koruma sağlayan aşılar piyasada mevcuttur. Daha farklı virüs tiplerine karşı etkili aşıların da araştırma safhasında olduğunu bilmekteyiz" dedi.
"CİNSEL YAŞAM ÖNCESİ TÜM KADINLARA AŞI ÖNERİLMEKTEDİR"
Aşı yaşıyla ilgili de değerlendirme yapan Altay şu ifadelere yer verdi: Öncelikle cinsel yaşam öncesi tüm kadınlara aşı önerilmektedir. Dokuz yaş altında 2 doz aşı yeterli bağışıklık sağlamakta iken 9 yaş sonrasında 45 yaşına kadar kadın olsun erkek olsun tüm bireylere 3 doz HPV aşısı önermekteyiz. İlk doz sonrası ikinci ve altıncı ay olmak üzere toplam 3 doz yeterli bağışıklığı sağlamaktadır. Beş yıl ara ile destek dozu yapılmasının gerekliliği konusu ise halen tartışmalı bir konudur. Aşılar ile ilgili herhangi bir güvenlik endişemizin olmadığını da ifade etmek isterim. Erkekler için ise aşı hem kendilerini hem de partnerlerini korumak için mutlaka gereklidir ve yine 45 yaş altı tüm erkeklere önerilmektedir.
"ANNA VE BABALAR ÖNCE KENDİLERİ BİLGİLENMELİ, SONRA ÇOCUKLARINI BİLGİLENDİRMELİ"
Ebeveynlere tavsiyelerde de bulunan Altay, "Cinsel yol ile bulaşan hastalıklar oldukça yaygındır ve sıklığı giderek artmaktadır. Bu durum çok ciddi bir toplumsal sorun oluşturmaktadır. Bu hastalıklar sebebiyle yaşanan ciddi sağlık sorunları yanında aynı ciddiyette sosyal ve ailesel problemler de ortaya çıkmaktadır. Maalesef toplumumuzun sosyo-kültürel düzeyi en yüksek kesimlerinde dahi bu hastalıklar hakkında yeterli bilgi birikimi ve korunma kültürü olmadığını her gün kendi gözlerim ile gözlemlemekteyim. Anne-babaların önce kendileri, konu hakkında sosyal medya ya da arama motorları sayesinde ulaştıkları internet sitelerine başvurmak yerine bizzat konunun uzmanından randevu alarak bilgilenmeli. Ebeveynlerin rutin muayenelerini aksatmamaları önemlidir. Bu kültüre sahip anne babanın sonraki görevi ise mutlak surette çocuklarını konu hakkında, özellikle cinsel yaşamın hemen öncesinde yeterli bilgi ve uyarılar ile donatmaları olmalıdır. Eğer mümkün ise çocukların erkek olsun kız olsun cinsel yaşam öncesi aşılanması çok çok önemlidir. Kondom kullanımının bizi tüm hastalıklardan koruyacağı "eksik bilgisi"nin bile vurgulanmasının anlamlı fark yaratacağını düşünüyorum" dedi.