Hastaneden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Kaya, alerjik rinitin seyrini hafifletmek ve korunmak için ilk olarak yaşanılan alanlarda alerjiyi tetikleyecek unsurların en aza indirilmesi gerektiğini belirtti.
Kaya, "Alerji tedavisinde hekiminizin uygun gördüğü şekilde ilaç tedavisi alabilirsiniz. Hastalığı kalıcı şekilde tedavi eden tek yöntem ise immünoterapi aşı tedavisidir. Fakat bu her hastaya uygun değildir. Size uygun tedavi için mutlaka hekiminize danışın." değerlendirmesinde bulundu.
Alerji tedavilerinin ilk başta evde başlaması gerektiğini aktaran Kaya, şunları kaydetti:
"Güneş gören, havalandırması iyi ve ev içi nem oranı yüzde 35 ila 40'ı geçmeyen evleri mümkünse tercih etmelisiniz. Bunun için gerekirse HEPA filtreli klima kullanılmalı, yer döşemesi olarak halı, muşamba, poliüretan veya kauçuk madde kullanılmamalı. Duvar kağıdı veya duvardan duvara halı kullanılmamalı. Mobilya tozları haftada bir temizlenmeli, banyo sık sık deterjanla yıkanmalı ve sürekli kuru tutulmalı. Banyo, mutfak gibi yerlerin sık sık havalandırılması gerekiyor. Buzdolabında küflenmiş gıdalar bırakılmamalı ve çöpler biriktirilmemeli. Özellikle çocuklarda abur cubur tüketimi kısıtlanmalı, hazır yemeklerden uzak durulmalı. Koku, nem, toz, duman, basık kapalı ve kalabalık alanlardan uzak durulmalı."
"YAĞMURDAN HEMEN SONRA, SİSLİ, NEMLİ VE RÜZGARLI HAVALARDA DIŞARI ÇIKILMAMALI"
Dr. Öğr. Üyesi Hanifi Kaya, nevresimlerin en az 2 haftada bir, tercihen her hafta 55 ila 60 derece gibi yüksek ısıda yıkanması, mümkünse antialerjik kumaştan yapılmış nevresimler kullanılması gerektiğini bildirdi.
Kaya, "Mantar sporları gece daha fazla olduklarından gece pencereler kapalı tutulmalı, yağmurdan hemen sonra, sisli, nemli ve rüzgarlı havalarda dışarı çıkılmamalı. Araba klima filtreleri sık değiştirilmeli, evde hayvan beslenmemeli. Bu mümkün olmuyorsa HEPA filtreli klima ile odanın havası sık sık temizlenmeli ve yatak odasından uzak tutulmalı. Polenlerin yoğun olduğu mevsimlerde mümkünse evde kalınmalı ve kapı pencereler kapalı tutulmalı. Ev içinde saksılı bitki bulundurulmamalı. Tüylü oyuncaklardan uzak durulmalı, hasta hangi ortam ve durumlarda şikayetlerinin başladığını veya arttığını hissederse ona göre önlemini kendi almalı." ifadelerini kullandı.
İlaçların kişinin alerjik (atopik) bünyesini değiştirmediğinden ilaçlar kesildiğinde şikayetlerin tekrar ortaya çıktığını aktaran Kaya, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu yüzden ilaçların şikayetler olduğu müddetçe sürekli kullanılması önemlidir. Yine hastanın hayat kalitesini etkileyecek şekilde şiddetli ise tedavi gerekir. Hafif semptomlu olanların ilaç tedavisi almalarına gerek yoktur. İlaç tedavisinde en sık kullanılanlar ise antihistaminik denilen ilaçlardır. Bu ilaçlar alerjik reaksiyonlarda rol oynayan histamini azaltarak etkilerini gösterirler. Düzenli kullanıldıklarında çok faydalıdırlar. Özellikle kaşıntı, akıntı ve hapşırma üzerine etkilidirler. Bu ilaçların en önemli yan etkisi uyku hali, ağız kuruluğu, çarpıntı, idrar zorluğu, göz içi basıncının artmasıdır. Ancak yeni ilaçlarda bu yan etkiler oldukça azalmıştır."
"HASTALIĞI KALICI ŞEKİLDE TEDAVİ EDEN TEK YÖNTEM İMMÜNOTERAPİ"
Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Bölümü'nden Kaya, ikinci en sık tercih edilen ilacın kortizon olduğuna işaret ederek, bu ilaçların ağızdan ya da kalçadan uygulandığında etkisinin daha fazla ancak yan etkilerinin de daha fazla olduğunu, bu nedenle burun spreyi olarak kullanıldıklarını, burun spreyi olarak kullanıldığında kana çok az karıştığı için yan etkisinin çok az ve etkinliğinin iyi olduğunu belirtti. Kaya, ek olarak gerektiğinde burun açıcı ilaçlar ve bazı astım ilaçlarının da kullanıldığını bildirdi.
Hastalığı kalıcı şekilde tedavi eden tek yöntemin immünoterapi, yani aşı tedavisi olduğunu vurgulayan Kaya, "Korunma veya ilaç tedavisinin başarılı olmadığı veya hastanın sürekli ilaç kullanmak istemediği hastalarda tercih edilir. Her hasta için uygun değildir. Testte pozitif çıkan ve en fazla 3 maddeye alerjisi çıkan hastalar için uygundur. Dil altı damla veya cilde yapılan iğne şeklinde olmak üzere iki çeşidi vardır. Tedavi süresi 3 ila 5 yıl kadar sürüyor. Başarı oranı yüzde 50-60 civarındadır." ifadelerini kullandı.