Doç. Dr. Neslim Güvendeğer Doksat, üç ilâ üç buçuk yaşına kadar olan dönemde bir çocuk annesinden ayrı bir odada kaldığı zaman, belirli aralarla annesinin bulunduğu odaya gidip, onun orada olup olmadığını kontrol etme ihtiyacı duyduğunu belirterek, uzun süreli olarak annesinden ayrı kalmaya tepki gösterebileceğini ifade etti.
Dr. Neslim Güvendeğer Doksat "Üç ilâ üç buçuk yaşlarından itibaren ise çocuk, 'ayrılma-bireyleşme fazını' tamamlar ve otonom-özerk bir birey haline gelir. O nedenle, gelişimsel dönemlerini sağlıklı şekilde tamamlamış olan bir çocuk bu yaşlardan itibaren, artık rahatça kendi odasında uyuyabilmektedir. Annesiyle kısa süreli olarak ayrı kalmayı tolere edebilmektedir. Dolayısıyla, üç yaşından sonra rahatça anaokuluna başlar ve gündüz saatlerinde annesinden fizikî olarak ayrılmak onun için bir sorun oluşturmaz." dedi.
''ZAMANLA OKUL FOBİSİNE DÖNÜŞÜYOR''
Ancak, oysaki "ayrılma-bireyleşme fazını" tamamlayamamış olan çocukların, anaokulunda yoğun şekilde ağladığını, orada durmak istemediğini ve annelerini yanlarında istediğini belirten Neslim Güvendeğer Doksat, ''İki hafta geçmesine rağmen bu tablonun devam etmesi durumuna 'ayrılma kaygısı bozukluğu' adı verilir. Bu durumda çocuk okulda durmak istemediği için, anaokulu yönetimi ailesinden genellikle çocuğu okuldan almasını ister. Özellikle dört hafta geçtikten sonra, halen alışamamış olan çocuğun okuldan alınması uygun bir davranış olmakla birlikte, ailelerin bazıları bu durumun mutlaka profesyonel destek alınması gereken bir durum olduğunu bilmedikleri için çocuğun okulda durmak istememe sebebini yaş küçüklüğüne bağlarlar ve büyüyünce durumun düzeleceğini umut ederler. Bu durumda, tedavi edilmemiş 'ayrılma kaygısı bozukluğu' ilerleyen yıllarda tedavisi çok daha güç bir durum olan 'okul fobisine' dönüşür. O nedenle, ayrılma kaygısı bozukluğunun erken yaşta tedavi edilmesi çok önemlidir." uyarısında bulundu.
"AYRILMA KAYGISI BOZUKLUĞUNUN SEBEPLERİ NELERDİR"
Doksat, çocuklarda ayrılma kaygısı bozukluğunun sebeplerini şöyle sıraladı:
AYRILIK KAYGISI NE ŞEKİLDE ÖNLENİR?
Söz konusu risk karşısında ebeveynlere önemli görevler düştüğünün altını çizen Doksat, çocuklardaki ayrılık kaygısının ve olumsuz düşüncelerin gelişmesini azaltmak adına, kritik tavsiyelerde bulundu:
1. Ebeveynlerin çocuklarına karşı aşırı derecede koruyucu ve kollayıcı ebeveyn tutumu uygulamamaları, çocuklarına kaygılı ve evhamlı davranış modelleri sergilememeleri çok önemlidir. İlk bir yaşından sonra çocuğun yatak odasının ayrılması, özerk ve otonom bir birey olmasının desteklenmesi gereklidir. Anneleriyle aynı yatakta uyuma ısrarında bulunan çocuklarda bu ısrarın öncelikli olarak kaygılı ve/veya kendini yalnız hisseden annenin olumsuz beklentilerini gidermek olduğu unutulmamalıdır. Bu noktada uygun davranışı sergileyemeyen ebeveynlerin psikiyatrik destek alarak kendi kaygı bozukluklarını tedavi etmeleri büyük önem taşır.
2. Bir buçuk ilâ iki yaşından itibaren çocuğun ayrı bir birey olması mutlak şekilde desteklenmelidir. İstediği kıyafeti giymesi, kendini ifade etmesi, özbakım becerilerini kendinin gerçekleştirmesi gibi konularda özerkleşmesinin önünün açılması gereklidir.
3. Kardeş doğumu halinde, rekabetin tetiklenmemesi ve kıskançlığın önüne geçilmesi gereklidir.
4. Çatışmalı evlilik ve çekişmeli boşanma gibi durumlarda, ebeveynlerin mutlak surette profesyonel ruh sağlığı desteği alması çok önemlidir.
5. Aile içinde ciddi hastalık, kayıp yaşanması durumunda veya çocuğun duygusal adaptasyonunu olumsuz etkileyebilecek taşınma veya göç olaylarının yaşanması durumunda da mutlaka profesyonel ruh sağlığı desteği alınmalıdır.
Doksat, paylaşmış olduğu tavsiyelerle, çocuklarda ayrılma kaygısı bozukluğunun gelişmesinin önlenmesi ve orta-uzun vadede okul fobisi gibi ciddi bir hastalığın ortaya çıkmasının da önlenmesinin mümkün olduğunu sözlerine ekledi.