Skolyoz tedavisi ve takibinin bu işin uzmanı kişilerce yapılması gerektiğini aktaran Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı Doç. Dr. Okan Özkunt, "Aileler, çocuğun dik durmasını, daha düzgün görünmesini sağlayacak korseler, aparatlar, dik tutucu birtakım bantlar kullanmasın. Biz bir korse verdiğimiz ya da egzersiz programı yaptığımız zaman bile bunu skolyozun derecesine göre hesaplayarak planlıyoruz. Bireylerin kendilerinin ya da ailelerinin ezbere korse ve destekleyici aparat alıp kullanması sonrasındaki süreçte çok daha zor tedavi edilecek bazı sonuçlara yol açıyor" diye konuştu.
SKOLYOZUN BELİRTİLERİ
Ailelerin gözüne çarpan belirtileri sıralayan Doç. Dr. Özkunt, "Çok ileri derecede eğriliği olan skolyozlar, herkes tarafından fark edilebilir. Bizim en sık gördüğümüz adölesan idiopatik skolyozda (ergenlik dönemi) ağrı oluşmadığı için genelde çocuklar tarafından fark etmiyor. Anneler çocuğunu giydirirken, banyo yaptırırken fark edebiliyor. Genellikle annelerin dikkatini, omuzlar arasında birisi aşağıda birisi yukarda olacak şekilde bir asimetri olması, leğen kemiğinde bir asimetri olması, çocuğun öne eğildiğinde kürek kemiğinin bir hörgüç gibi daha yukarıda olması, özellikle kız çocukları için meme seviyelerinin birinin yukarıda birinin aşağıda olacak şekilde farklı olması ve göğüs kafesindeki birtakım çıkıntılar gibi belirtiler çekiyor" ifadelerini kullandı.
SKOLYOZA YÜZMENİN ETKİSİ
Bir dönem yüzmenin skolyoz tedavisinde kullanılan bir yöntem olduğunu belirten Doç. Dr. Okan Özkunt, yüzmenin tedavideki etkisi üzerine doğru bilinen yanlışları şöyle açıkladı:
"Son yapılan çalışmalarda yüzmenin çok mucizevi bir iyileştirici yöntem olmadığı anlaşıldı. Fakat haftada iki ya da üç kez yarımşar saat sırt üstü yüzmek bütün sırt kaslarını kuvvetlendiren bir spor tarzı. O yüzden de skolyoz hastalarında özellikle sırt kaslarının kuvvetli olmasını istediğimiz için yüzmeyi hala tavsiye ediyoruz ama şöyle bir farklılık var. Eğer bu eğrilik 20-25 derecenin üzerindeyse, çocuğun eğrilik seviyesi hızla artıyorsa, kız ve erkek çocuklarında ergenlik öncesi dönemdeyse sadece yüzme ile bunu kontrol altına almak çok mümkün değildir. O yüzden hastaya özel birtakım egzersizler ve hareketler hatta hastaya özel korse gibi aparatlarla tedavi ve takibe başlıyoruz."
"PİLATES, YOGA VE AEROBİK BİR TEDAVİ YÖNTEMİ DEĞİL"
Doç. Dr. Özkunt sözlerine şöyle devam etti:
"Çok sık sorulan bir şey var. Mesela pilates, yoga gibi sporlar skolyoz tedavisi için kullanılmaz. Tıpkı yüzmek gibi. Yüzmek de bir tedavi yöntemi değildir. Ama destekleyici ve özellikle duruş bozukluğunu giderici, sırt kaslarını güçlendirici birtakım disiplinlerdir. Ama hiçbir zaman özellikle pilates, yoga, aerobik gibi sporlar bizim hastaya özel uyguladığımız fizyoterapinin ve cerrahinin yerini tutmaz. Hastalarda son dönemde oluşan böyle bir yanlış algı var."
"KOVİD-19 İLE ŞİKAYETLER ARTIŞ GÖSTERDİ"
Doç. Dr. Özkunt, Kovid-19 salgınından itibaren hareketsizliğe bağlı şikayetlerin artmaya başladığına dikkat çekerek, "Özellikle bu dönemde sürekli oturur pozisyonda kalmaya ve hareketsizliğe bağlı olarak skolyoz hastalarının şikâyetlerinde artışlar görüyoruz. Ortopedik açıdan skolyoz hastalığı olmayan birçok insanda da duruş (postür) bozukluğunun görülme sıklığı Kovid-19 salgını ile artış gösterdi" diye konuştu.