Multiple Skleroz hastalığını hareket aksaklığı, kaslarda görülen güçsüzlük, kısmı felç, konuşma – görme bozukluğu ile kendini belli ediyor. Ataklar halinde görülen bu hastalık kadınlarda 2 kat daha fazla görülüyor.MS hastalarının santral sinir sistemlerindeki beyaz maddede hasarlı alanlar mevcuttur. Bu alanlardaki sinirleri çevreleyen myelin adı verilen maddenin kaybolduğu gözlenir. Hastalık belirtileri ve atakları kişiden kişiye farklılık gösterdiği için erken tanı koymak zor bir durumdur. Sinir sisteminin etkilendiği yer ve şiddetine göre değişiklik gösterir.
Belirtiler kişiden kişiye değiştiği için uygulanan tedavi de kişiye özel bir tedavi olmalıdır. Tedaviye erken dönemde başlanması alınacak sonucun etkisi arttırmaktadır. Genellikle hastalık 20 ila 50 yaş grubundaki kişilerde görülür. Hastalık ne kadar erken yaşta başlar ise belirtileri o denli şiddetli olmaktadır.
Hastalarda karşılaşılan bazı belirtiler hastalığın iyi seyir izleyeceğini işaret eder. Bu belirtiler;
MS tedavisinde yapılacak en önemli adım atakları hissedince uzman bir hekime başvurmaktır. Atakları teşhis edebilmek için beyin ve omurilik MR'larının çekilmesi ve omurilik sıvısı alınması gerekir. Ardından çıkan sonuçlara göre gerekli görülen testler ve elektro fizyolojik yöntemler istenebilir. Yapılacak bu testler tedavide uygulanacak alternatifleri belirlemek açısından önem taşır.
MS HASTALIĞININ HENÜZ TAM BİR TEDAVİSİ YOKTUR
Test sonuçlarında beyinde tespit edilen plakları MS hastalığının seyrini ve şiddetini belirler. MS hastalığının henüz tam bir tedavisi yoktur fakat mevcut tedavi yöntemleri ile ataklar ve geçirilen atakların etkileri azaltmak mümkündür. Genellikle tercih edilen yöntem ise koruyucu aşı tedavisidir. Uygulanacak aşı sayesinde atak sonrasında engelli kalma riski azaltılır. Çok sık atak geçiren hastalarda ise uzman hekim kontrolünde interferon tedavisi yapılabilir. Tedavi sürecinde dikkat edilmesi gereken nokta ise kronik MS hastası olma riski taşıyan ve tek atak geçiren hastalarda bağışıklık sistemini baskılayan tedavilerin uygulanmamasıdır. Bu sebeple tedavi sürecinde hasta yakın takipte olup ilgili uzman hekimle iletişim halinde kalınmalıdır.