Tıbbi Onkolog Prof. Dr. Mutlu Demiray, kansere karşı geliştiren yeni tedavi yöntemlerini SABAH'a anlattı.
Genomik bazlı tedavi yani gen haritasının çıkarılarak moleküler yolaklar ortaya konarak yapılan tedavinin artık daha tercih edilebilir bir yöntem olduğuna dikkat çeken Prof. Demiray, "Biz bugüne kadar kanseri organa özgü anlatıyorduk. Ne diyorduk? Akciğer kanseri, meme kanseri, mide kanseri, bağırsak kanseri vs. Ancak dünyada şöyle bir gelişme yaşandı. İnsan genom projesi. İnsan, ortalama 22 bin genden oluşuyor. Bu 22 bin genin yaklaşık yüzde 1-2'si kanser ile ilişkili. Tıp dünyası dedi ki, bu geni değerlendirirsek kansere yeni bir bakış açısı getirebiliriz. Biz bugüne kadar hep evimize giren hırsızın nereli olduğu ile ilgilendik. Adrese dayalı hırsızlık tanımlanmaz. Hırsızın hangi yöntemi kullanarak evimize girdiği önemli." dedi.
Ben şu anda dünyanın en modern kanser tedavisi olan kişiye özel tedaviyi uyguluyorum. Genomik bazlı tedavi yani gen haritasını çıkartarak ve moleküler yolaklar ortaya konarak yapılan tedavi. Gen haritası raporları size direkt bir tedavi önermez. Bunların mutlaka işlenip analiz edilip çözümlenmesi gerekir. Bunun için deneyimli bir hekimden ikinci görüşü alın. Bugün ABD Başkanı Joe Biden kanser olsa ona da bu tedavi uygulanır. Çünkü şu an en kapsamlı, en iyi tedavi bu. Ama ben bunu yaparken, insanlık tarihinin süzgecinden geçmiş bizim bütün tarihi hafızamızdan silinmeden bu günlere kadar gelen tedavi yöntemleri var.
Biz buna ne diyoruz "geleneksel tedavi" veya integratif tedaviler diyoruz. Bu geleneksel tedaviler eğer palavra olsaydı bu süzgeçten geçip bu günlere gelmezdi. Onun için bunlara da saygı duyulması gerektiğini söylüyorum. Ve onun için burada en modern tedaviyi yaparken de bu kadim, geleneksel tedavilerden de faydalanmayı tercih ediyorum. Ve bir harman oluşturuyorum. Benim farkım bu. Bu tedaviyi uygularken tabi ki her şeyi bilim temelinde yapıyorum. Benim bu yaptığım iş arka plana atılıyor yaptığım C vitamini, zerdeçal tedavisi ve hipertermi ön plana çıkıyor.
Bu zerdeçal tedavisinin hikâyesini de anlatayım size. Ben 10 yıl önce bir hastamın gen haritasını çıkarttım. Hastamın tüm akciğerini kaplayan bir tümörü vardı. Tüm testleri yaptık her şeyi ortaya koyduk baktık bunun tedavisi yok. Bende tümöre sebep olan o gendeki bozukluğun zerdeçalla tedavi edilebileceğine dair yayınlar vardı. Hastama da danıştım. Bakın böyle yayınlar var gelin biz sizin tedavinize bunları ekleyelim. Ve ben bu hastaya bu tedaviyi uyguladım hastamın akciğerindeki bütün tümör kayboldu. Biz bu zerdeçal ile tedaviyi TÜBİTAK ile ar-ge çalışması yapıp damar yoluyla hastalara verdik. Türkiye'de bir ilki yaptık 2013 yılında. Hala da bu konuyla alakalı çalışmalarım sürüyor. Ben geleneksel tedaviyi bilimsel temeller ile birleştirerek uyguladım.
KANSERE KARŞI BAKIŞ AÇISI DEĞİŞTİ
ORGAN ÖNEMLİ DEĞİL GEN HARİTASINI ÖNEMSEMELİYİZ
Hastamızı moleküler düzeyde değerlendirip tedavisine öyle karar veriyoruz artık kanser tedavisinin karar mekanizmasında moleküler biyologlar ve genetikçiler de söz sahibi diyen Demiray sözlerine şöyle devam etti; "Biz bugüne kadar kanseri organa özgü anlatıyorduk. Ne diyorduk? Akciğer kanseri, meme kanseri, mide kanseri, bağırsak kanseri vs vs... Ancak dünyada şöyle bir gelişme yaşandı. İnsan genom projesi. Burada ne ortaya çıktı biliyor musunuz? Esasında insan ortalama 22 bin genden oluşuyor. Bu 22 bin genin yaklaşık yüzde 1-2'si kanser ile ilişkili. O zaman tıp dünyası dedi ki biz kanseri bu %1-%2 ile değerlendirirsek kansere yeni bir bakış açısı getirebiliriz. Biz 2000 yılında kanser hastası olan bir hastanın genlerindeki sorunu bularak o gene yönelik tedavi amaçlı bir hap verdik ve kanser kayboldu.
O zaman bilim insanları dedi ki biz kanserin moleküler noktalarını değerlendirebilirsek o zaman tümörü yok etmenin yolunu bulabiliriz. Biz bugüne kadar hep evimize giren hırsızın nereli olduğu ile ilgilendik. İstanbullu mu Ankaralı mı Hataylı mı? Ve ona göre önlem almaya çalışıyorduk. Adrese dayalı hırsızlık tanımlanmaz. Hırsızın hangi yöntemi kullanarak evimize girdiği önemli. Yani bu bacadan mı giriyor kapıdan mi giriyor kilidi mi değiştiriyor biz bunu bulmalıyız. Kanserin hangi organdan kaynaklandığının bir önemi yok. Çünkü hangi organdan kaynaklanırsa kaynaklansın bizim önemsediğimiz şey genler olmalı. Onun için biz kanserin moleküler olarak hangi yolları kullandığını öğrenelim. Bunun için de genomik haritalama gerekiyor.
2010'lu yıllara kadar biz bu testi yapamıyorduk. Eski ABD başkanı Obama'nın en çok yatırım yaptığı şey kanserin kişiye özel tedavi edilmesi projesiydi. Moleküler bozukluğu bulursak kansere çelmeyi takarız. Obama bir konuşmasında diyor ki "Eskiden kan gruplarını bilmiyorduk. Birinden kan alıp diğerine veriyorduk işe yaramıyordu. Ne zaman ki kan gruplarını öğrendik işte o zaman doğru hastaya doğru kanı verdik. İşte biz kanserde de kan grubu belirlemek kadar kolay bir teknoloji geliştirip kanserin molekül yapısını belirlersek o zaman başarılı olacağız. Mesela son 10 yılda kanser tedavisine yönelik geliştirilen tüm ilaçlar hedefe yönelik ilaçlar. Hiç kemoterapi olmadan. Çünkü artık kemoterapi ile bir yere gidemeyeceğimizi biliyoruz. Örneğin kolon kanseri olan her hasta aynı tedaviyi alıyor. Ama bu yanlış. Bizim genlerimiz ne kadar farklıysa tedavi şekillerimiz de öyle farklı, kişiye özel olmalı. Zaten biz kemoterapi veriyoruz bazı hastalar daha az cevap veriyor bazı hastalar daha çok cevap veriyor ya da bazısında hiç işe yaramıyor."
ANGELİNE JOLİE ÖRNEĞİ
Angelina Jolie neden meme kanserine yakalanmamak için göğüslerini aldırdı biliyor musunuz? Çünkü vücudundaki bazı genlerde kansere eğilim vardı. BRCA genleri vardır vücudumuzda DNA onarımını sağlar. Yaradan Allah öyle bir sistemle yaratmış ki. DNA'larımız üç mekanizma ile onarılıyor. Birinci ana onarıcı BRCA genleri. En kusursuz onarıcı BRCA sistemleriyle yapılıyor. 15 genden oluşan bir sistem. Eğer BRCA sistemimizde bir sıkıntı varsa, en ufak bir kanserojen madde ile karşılaşmanda, hormonsal değişimlerde kansere yakalanma oranı artıyor. Angelina Jolie göğüslerini aldırınca herkes sandı ki meme kanserine yakalanmayacak. Hayır, öyle değil. Sorun genlerde. Bu onun herhangi başka bir kanser türüne yakalanmayacağı anlamına gelmez ki. Ben her hastama özel strateji belirlerim. Yediklerimiz içtiklerimiz alkol sigara stres kansere olan yatkınlığımızı arttırmada veya azaltmada çok etkili.
HASTAMIZI MOLEKÜLER DÜZEYDE DEĞERLENDİRİP TEDAVİSİNE ÖYLE KARAR VERİYORUZ
Her tümörün farklı bir mutasyon haritası var. Biz tümörde bozulan genlere bakıyoruz. Tüm hastalarımıza gen haritası çıkartmıyoruz. Önemli olan bunu hangi aşamada yapmamız gerektiği. Benim önerim şu; eğer hasta erken evredeyse ameliyat olacaksa zaten burada yapılacak işlemler klasik belli şeyler. 3. e ya 4. Evredeyse bu hasta o zaman gen haritasından yararlanmalıyız. Çok ciddi maliyeti olan bir işlem çünkü. Her hastaya bunu yaptırmak doğru bir yaklaşım değil. Son yıllarda FDI onaylı kanser ilaçlarının çoğunluğu gen tedavisi üzerine. Diyorlar ki eğer sende şu gende bozukluk varsa al bu ilacı direkt o genin tedavisinde kullan. Eskiden her kanser türü için ayrı ilaçlar vardı. Artık kansere sebep olan genlere yönelik ilaçlar var.
İMMÜNOTERAPİ
AYNI KANSER TÜRÜNDEN OLAN İNSANLAR AYNI TEDAVİYİ KULLANAMAZ, BENZER MOLEKÜLER BOZUKLUKLAR YAŞAYANLAR AYNI TEDAVİYİ KULLANABİLİR
Her hastaya immünoterapi yapılmaz. Çünkü kanserin immün sistemden nasıl kaçtığını ve bunun üzerinde ne kadar yabancı protein olduğunu anlamamız gerekiyor. Bağışıklık sistemi hücrelerinin gidip tümörü bulması demek. Yani organa özgü immünoterapi olamaz. Bağışıklık sistemi nasıl çalışıyor? Bağışıklık sistemi temel olarak gidiyor bir hücreye, o hücrenin kendisinden olup olmadığını anlıyor. Bunun için kontrol noktaları var. Eğer hücre bizim vücudumuza aitse ona dokunmuyor. Yabancı hücrelere karşı savaş açıyor. Mutasyon yükü fazla olan tümörler mesela immünoterapinin en önemli adaylarındandır. Mutasyon yükünü ölçebilmemiz için genetik test şarttır. DNA onarım sistemlerinde hata varsa tümörün mutasyon ihtimali yüksektir. Yani yeni protein oluşma ihtimali yüksektir. İmmünoterapi tedavisinde hangi kanser türü olduğunun hiç önemi yok önemli olan tümörün moleküler davranışı. Aynı kanser türünden olan insanlar aynı tedaviyi kullanamaz, benzer moleküler bozukluklar taşıyan hastalar aynı tedaviyi kullanabilir.
C VİTAMİNİ
C vitaminini kanserde ve bağışıklık sistemi tedavisinde nasıl kullanıyoruz?
Bu bildiğimiz C vitamini değil. Yüksek doz C vitamini yani biz buna farmakolojik askorbik asit diyoruz. Yüksek doz damardan enjekte ediyoruz. Seçici olup sadece tümörü öldürüyor. Normal hücrelere hiç zarar vermiyor. İmmünoterapi ile birlikte uygulandığında etkisi kat be kat artıyor. Biz en modern tedavi ile kadim molekülleri birleştiriyoruz. C vitamini, zerdeçal, hipertermi, akupunktur gibi kadim molekülleri bir tarafa atmıyoruz. 2008 yılında Dünya Sağlık Örgütü bir toplantı yaptı. Dedi ki; ey bilim insanları, ey devletler, ey dünya insanları insanlık tarihinin süzgecinden geçip günümüze gelmiş olan geleneksel tedavi metotlarını moleküllerini her ne ise bunlara bir saygı duyacaksınız, bunları destekleyeceksiniz ve bunları sağlık sistemlerinize entegre edeceksiniz. Döndü doktorlara da dedi ki bu yöntemlerin etki mekanizmalarını açıklamak bunların insan sağlığında diğer tedavilerle nasıl birlikte kullanılabileceğini ortaya koymak da sizin işinizdir dedi. Ve buna da integratif tıp dendi. Modern ve gelenekseli birleştiren tıp. Hükümet ve sivil toplum öğütlerine de döndü bunları desteklemekte sizin işiniz dedi. Bunları ilaç firmaları desteklemez. Bütün dünyada integratif tıp bir bilim dalı Türkiye hariç. Geleneksel tıbba mutlaka saygı duymamız gerekiyor. Yüksek doz C vitamininin tedaviye eklenmesi, hem immünoterapinin hem radyoterapinin hem kemoterapinin etkinliği arttırıyor.