20 Mart tarihi 2012'den beri Dünya Mutluluk Günü olarak kutlanıyor. Bugüne kadar mutluluk kavramı üzerine pek çok tanım yapılsa da son bir yıldır tüm dünyada yaşanan pandemi mutluluk kavramımızı da baştan sona değiştirdi. Her an hastalık kapma korkusu, evde karantinada kalma, ailemizle, arkadaşlarımızla görüşememe, hep şikâyet ederek gittiğimiz işimize bile gidememe, en yakınlarımızın ani ölümlerine tanık olmak, hayatımıza yoğun bir şekilde sanal muhabbetlerin girmesi ve daha pek çok şey hepimizi değiştirdi. Tüm bu süreç bize çok şey öğretti. Aslında pandemi olmadan yaşadığımız hayat rutinlerimizin bile ne büyük nimet olduğunun farkına vardık.
Arkadaşımızla içilen bir kahvenin, annemize korkusuzca sarılmanın, çocuklarımızı kaygı duymadan okula gönderebilmenin birer mutluluk sebebi olduğunu şu an çok iyi biliyoruz. Hangimiz bu süreci yaşadıktan sonra "Ben hiç değişmedim" diyebilir ki! Değiştik, hem de çok değiştik... En çok da mutluluk tanımımız değişti. Peki, yeni mutluluk tanımımız ne oldu? Artık neleri yaptığımızda kendimizi daha da fazlasını aramadan mutlu hissedeceğiz? Dünyanın bu yeni mutluluk kavramını psikiyatristlerle masaya yatırıp, dini açıdan verilen mesajları Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu'ndan aldık. Ünlü isimlerden yeni mutluluk tanımlarını dinledik. Hepsinin ortak bir söylemi vardı: " Mutlu olmayı yeniden keşfetmeliyiz. Mutluluğun formülü, zorluklara sabır sahip olduklarımız için şükür."
PROF. DR. KEMAL SAYAR Psikiyatrist-Psikoterapist
Zorluklara sabır sahip olduklarımız için şükür
"Karşımızda ne olduğunu ve ne olacağını bilmediğimiz ölümcül bir virüs ile mücadele ediyoruz. Virüs sadece hayatlarımızı tehdit etmiyor ayrıca geleceğimizi de tehdit altına aldı. Nasıl fiziksel sağlığımızı korumak için yeni tedbirler aldıysak, ruh sağlığımızı da korumak için ek önlemler almakta fayda vardır. Bunun için en başta mutluluk arayışını sorgulamak gerekebilir. Sürekli mutlu olma kaygısı bizi daha mutsuz bireyler haline getirecektir.
BEKLENTİ İÇİNDE OLMAYIN
Mutluluk hakkında yanlış bildiğimiz şeylerden biri, insanların doğal olarak mutlu olduğu düşüncesidir. Sanki mutlu olmak için hiçbir şey yapmamıza gerek olmadan mutlu olabilirmişiz gibi. Mutluluk doğuştan bir hak mıdır? Bizi mutsuz edebilecek olay ve durumlar hayatımızda yer almamalı mıdır? Oysa gerçek böyle değildir. Sürekli mutlu olmamız gerektiğine dair bu beklenti ve arayış temelde mutsuzluğu getirendir. Hayatta hem acı dolu hem de mutlu anlar mevcuttur. Acı veren hisleri ya da olayları yok saymak bizatihi mutsuzluğa sebep olur. Oysa mutluluğu aramak yerine arayışta mutluluk bulmak önemlidir. Mesele varacağımız yer değil, o sırada yaptığımız yolculuktur. İnsan bir ömre birkaç ömür sığdırmak, aynı anda birçok şey yapmak istiyor. Ben de hekimlik tarafımın hayatımın çoğunu alması nedeniyle yeterince okuyamamaktan, istediğim kadar sevdiklerime zaman ayıramamaktan, kendimle yeterince yüzleşememekten dolayı kendimden mutmain değilim. Ama kendimden memnun olmamaktan memnunum. Zira oldum demek öldüm demektir. Ben aldığım her nefes, ateşsiz kalktığım her sabah için şükrediyorum. Pandeminin mutluluk formülü bence şu: Zorluklara sabır, sahip olduklarımız için şükür."
BAŞAK SAYAN Oyuncu-Yazar
Elimdekilerin değerini anladım
"Benim mutluluk anlayışım daha evvel değişmişti. Şan, şöhret, servet gibi kavramların peşinde koşup hep eksik hissederek geçen bir ömrün sadece mutsuzluk üreteceğini biliyordum. Zira bunun bir sonu yok. İnsanoğluna hiçbir şey yeterli gelmez eğer bu bakış açısına sahipsen. Pandemiyle birlikte değişen şey sahip olduğum her şeyin değerini daha iyi anlamak oldu. Pek çok şeyin farkında dahi değilmişim. Ve bunları fark etmek daha mutlu hissetmemi sağladı. Zaten mutluluğun dıştan değil içten gelen bir duygu olduğunu bilen biri olarak bu durum bunu daha fazla içselleştirmemi sağladı diyebilirim"
DR. CEM KEÇE Psikoterapist
Bir fincan kahve bile hayata anlam katıyor
"Tüm kayıplara, kedere, kaygıya, öngörülemezliğe, korkuya ve hayal kırıklığına rağmen böyle bir zamanda mutlu olabilmek elbette kolay değil. Bu nedenle yapmamız gereken mutlu olmayı beklemek değil, 'mutlu olmayı öğrenmek' ve 'mutlu olmayı yeniden keşfetmek' olmalıdır. Yaşamımız ve dünyamız hakkında düşünme biçimimizle kendi mutluluğumuzu kendimiz yaratırız. Dalai Lama'nın sözleriyle, 'Mutluluk, hazır yapılmış bir şey değildir. Sizin kendi eylemlerinizden gelir.' Mutluluğun sırrı sahip olduğumuzu sandığımız şeylerde değil, onlar hakkında düşünme şeklimizde gizlidir. Bizi mutsuz eden düşüncelerimizin farkına varmak, hayatımızdaki olumsuz etkilerini anlamak ve onları olumlu düşüncelerle değiştirmek mutluluğun anahtarıdır. Kendimizin ve sevdiklerimizin hastalığa yakalanması ve ölüm korkusuyla karşı karşıya kaldığımız ve uzun süredir bu korkuyla yaşamak zorunda olduğumuz pandemi sürecinde dünyaya bakış açımızın olduğu gibi mutluluk tanımlarımızın değişmesi de kaçınılmaz. Çünkü pandemiden önce mutluluk tanımlarımızın içinde yer alan, sağlık, huzur, para, başarı, özgürlük, keyif gibi pek çok kavram pandemiyle birlikte çarpıcı bir değişime uğradı. İnsanlar sağlıklı ve huzurlu olmak yerine, Covid-19 tehdidi altına girdiler. Maddi koşullarını iyileştirmek, kazançlarını artırmak yerine, kendilerini işsiz buldular. Başarı ve sosyal imkânlar elde etmek yerine, sosyal izolasyona uğradılar. Özgürce hareket etmek ve yaşamdan keyif almak yerine, evlerine hapsoldular. Eski şaşalı mutluluk tanımlarındaki kavramların yerini, arkadaşlarla bir fincan kahve içmek gibi basit şeyler için minnettarlık duygusu gibi yaşamlarına anlam ve değer katan kavramlar aldı. İşte bu yüzden, tüm insanlığın büyük bir tehdit altında olduğu böyle bir dünyada, bireysel mutluluk anlayışımızın değişerek tüm ailemizi, sevdiklerimizi ve diğer insanları da kapsayan kolektif bir mutluluk anlayışına dönüşmesi ihtiyacımız olan şeydir."
PROF. DR. NİHAT HATİPOĞLU Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Rektörü
Mutluluk aile birliğinde
"Son bir yıldır bütün dünyayı etkileyen bu hastalık mutlaka günün birinde arkasında derin izler bırakıp gidecek. Yakalanıp kurtulanlar var. Onlar da hem fizyolojik ve hem de psikolojik olarak ancak uzun bir süre sonra belki toparlanacaklar. Tabii rahat atlatanlar da var hastalığı. Bir de yakalanmadan geçirenler var ki onlar da psikolojik olarak etkileniyorlar. Etraf, maske, sosyal mesafe, evde uzun bekleyişler vesaire iz bırakıyor maalesef. İnsanoğlu bu hastalıktan inşallah kendi adına, aymazlığına, oburluğuna, azgınlığına bir ders çıkarır dilerim. Tabi bu hastalık geçecek. Zira Peygamberimiz ( sav): 'Allah her hastalığın tedavisini yarattı' buyuruyor. Ölüm ve yaşlanma hariç. Hastalıklar bizim inancımıza göre günahları siler. Tedavi için ne gerekiyorsa o yapılmalı. Bol bol dua ve Allah'a tevekkül edilmeli. Bu hastalık geçtikten sonra bu günleri ve dayanışmayı unutmamalıyız. Günün birinde insanlara karşı kibir ve büyüklenme duygusu gelirse, bugünleri ve ne denli çaresiz olduğumuzu hatırlamalıyız. Dünyada seçkinlerin iktidarında yalnız ve geri bırakılmış, sömürülmüş halklar var ve çaresizler. Onurlu bir yaşama ve haklarını aramaya müsaade edilmiyor. Bu süreçte de, kobay gibi kullanılmak istendiler. Aşıdan mahrum bırakıldılar. Bu mazlum insanların zenginlikleri sömürüldü. Madenlerine el kondu. Hâlbuki yaratıcı onlara da yetecek her nimeti yere indirdi. Birileri onların lokmasına göz koydu. El koydu. Bütün bu küresel musibette aklıma bu insanlar geliyor. Dar bir alanda örnek verdim. Milyonlarca hunharlık, doymazlık, isyan, küfür, hoyratlık ve azgınlık var. Bu musibetle acente ilahi ikaz ile bunlar mı bize hatırlatıldı? Müslüman olarak bütün bunları düşünmüyor değiliz. Dayanışma, hakça paylaşım dünyanın baronlarını artık biraz meşgul etmeli bence. İlahi ikazlar böyle oluyor. Eskiden ortalık ilahi ikazlarla tuz buz edilirdi. Bakın Kur'an'a, ilahi ikazlara! Bu hastalık günleri insanları önemsememizi ve aile birliğini tetikledi az da olsa..."
CANSEL ELÇİN Oyuncu
Mutlu olacağımız şeyleri ertelememeyi öğrendik
"Pandemi bizi hem sağlık hem de gelecek açısından korkuttu ama hep ertelediğimiz mutlulukları hızlandırdı. 'Yaşlanınca sahil kasabasında yaşamak, tekne almak, köyüme geri dönmek istiyorum' gibi planlar öne çekildi. Sevginin en önemli şey olduğunu hatırladık. Ailemiz, arkadaşlarımızın değerini anladık."
HİRA KOYUNCUOĞLU Oyuncu
Pozitif şeylere odaklanıyorum
"Yapı olarak olumsuzluklara kötü tarafından bakan biri değilim. Pandemi sürecinde de hayatımdaki negatifliklere değil, pozitif şeylere odaklanarak hayatıma devam ettim. Kendime, aileme ve sevdiklerime vakit ayırdım. İş temposundan fırsat bulup da izleyemediğim filmleri izledim, okuyamadığım kitapları okudum."