2019 yılının son ayında kendini gösteren ve 2020 ile birlikte deyim yerindeyse tüm insanlığın hayatını altüst eden yeni tip koronavirüsle mücadele devam ediyor. Yaz gelecek virüs etkisini yitirecek aşı bulunacak bağışıklık oluşacak gibi ümitlerle bugüne kadar pandemiyle birlikte yaşadık. Tüm insanlık virüse karşı amansız bir mücadele verirken adeta dünyanın dengesi değişti. İnsanların alışkanlıkları, yaşam şekli hatta dünya siyaseti. Pandeminin sadece vücut sağlığımızı etkilemediği bir gerçek. Salgın ne yazık ki ruh sağlığımızı da fazlasıyla etkiledi. Virüste yaşanan mutasyonlar, etkisini bir türlü kaybetmemesi, ortaya atılan türlü çeşit senaryolar derken insanlığın büyük kısmı virüsün bir gün yok olacağı ümidini yitirmek üzere. Bu virüsle yaşamaya, getirdiği korku ve kaygı psikolojisine adeta alıştık. Peki, bir gün sona erecek olan bu salgının ruh sağlığımızı daha fazla etkilememesi için ne yapmalıyız? Gelecek güzel günleri psikolojik sorunlarla karşılamamak adına bugün cebimize hangi bilgileri koymalıyız.
Konuyla ilgili altın değerinde bilgiler veren Uzman Psikolog Cansu İvecen en önemli konunun yaşadığımız kaygıları kontrol altına almamız olduğunun altını çizerek "Bunu kontrol altına alınca zaten sosyal ilişkilerimiz ve fiziksel etkinliklerimiz olması gerektiği düzeyde kalıyor. Hem koronavirüsten korunmuş oluyor hem de normal hayatımızı sürdürebiliyoruz. Dolayısıyla pandemi sonrası hayatımıza en az hasarla başlayabiliriz. Eğer bunu başaramıyorsak uzman desteği almamız çok kıymetli" dedi.
Koronavirüs tehdidi ve tehlikesi devam ediyor. Biz insanlar tehlikeyi sonlandırmak ve yaşama devam etmek istiyoruz. Bunun için aslında iyi niyetle aldığımız bazı önlemler bize kaygı olarak dönebiliyor. Asıl tehlike burada başlıyor. Bu durum olumsuz düşüncelerin pekişmesine neden oluyor. Aşırı önlem almaya başladığımız zaman düşüncelerimizi gerçek olarak benimsiyoruz. Bu durum olumsuz pekişmeye neden oluyor. Tehlikenin olduğundan daha büyük görünmesine neden oluyor. Burada sorgulamamız gereken aldığımız önlemler bizi ne kadar etkiliyor? Sürekli önlem alıyorsak örneğin evde oturuyorken dahi sürekli elimizi yıkamak istiyorsak ve hayatımız, kişilerarası ilişkilerimiz, iş hayatımız olumsuz etkilenmeye başladıysa kaygımızı kontrol altına almamız gerektiğini anlamalıyız.
PEKİ KAYGIYI NASIL AZALTABİLİRİZ?
Alarm zilleri çalıyorsa yani kaygılarımızı kontrol etmemiz gerektiğini anladıysak ne yapmalıyız? Cansu İvecen bu durumda yapılması gerekenleri şöyle açıkladı:
Bunun içinde duygudan yola çıkmamamız gerekiyor. Düşüncelerimizin ve duygularımızın farkına varmamız lazım. Her şey farkındalıkla başlıyor. Kaygımızı artıran durumlar neler? Bunları fark edip ona göre tavır almamız lazım. Aslında önemli olanın kendimizi korumamız gerektiğini fark etmemiz. Bu noktada kaygıyı azaltmaktan ziyade kendimizi korumaya odaklanmamız daha doğru olacak. Buna odaklanmalıyız. Burada sosyal destek çok önemli. Kendi yakın çevremizden koptuk. Bu durum depresif belirtiler göstermemize neden oldu.
Eskiden yaptığımız ama şimdi yapamadığımız rutinleri tekrar dikkatli bir şekilde hayatımıza sokmamız lazım. Aynı zamanda fiziksel etkinliklerde bulunmamız lazım. Biz insanlar genellikle en kötü senaryoya inanıyoruz ve hayatımızı buna göre şekillendiriyoruz. Bu düşüncelerin o duyguları tetiklediğini anlamamız lazım. Özetle şöyle ifade edebilirim; kaygının optimal düzeyde olması lazım. Çünkü kaygının belli bir seviyeyi aşması durumunda hayatımız olumsuz şekilde etkileniyor. En önemli konu kaygımızı kontrol altına almamız… Bunu kontrol altına alınca zaten sosyal ilişkilerimiz ve fiziksel etkinliklerimiz olması gerektiği düzeyde kalıyor. Hem koronavirüsten korunmuş hem de normal hayatımızı sürdürebiliyoruz. Dolayısıyla pandemi sonrası hayatımıza en az hasarla başlayabiliriz. Eğer bunu başaramıyorsak uzman desteği almamız çok kıymetli.