Prof. Dr. Onur Yaprak, sarılığın önemli bir hastalığın belirtisi olabileceğine dikkat çekerek önemli açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Yaprak, sarılığın bir rahatsızlığın belirtisi olduğunu belirterek "Kendisi bir hastalık değildir. Sarılığa yol açan nedenler çok çeşitlidir. Bilirubinin karaciğere alımı veya atılımının bozulduğu zararsız genetik geçişli durumlardan, hemoliz yani kan alyuvarlarında parçalanmaya bağlı oluşan hematolojik hastalıklara ya da karaciğer hastalıklarına, safra yolları ve pankreas kanserlerine kadar birçok hastalık sarılığa yol açabilir. Tüm bu nedenler arasında şüphesiz en çok korkulan durumlar karaciğer, pankreas, safra kesesi ve safra yollarında gelişen kanserlerdir. Bu bölgelerde gelişen kanserler karaciğerde üretilen safranın onikiparmak bağırsağına akış yolunda bir tıkanmaya yol açarlar ve kana aşırı karışan bilirubin maddesi gözlerde ve ciltte sarılığa, idrarda koyulaşmaya, dışkı renginde ise açılmaya yol açar" dedi.
"ERKEN TEŞHİS ÇOK ÖNEMLİ"
Gerek karaciğer içindeki gerekse karaciğer dışındaki safra yollarında gelişen kanserlere kolanjiokanser denildiğini belirten Prof. Dr. Yaprak, "Kolanjiokanserlerin yüzde 90'ı karaciğer dışındaki safra kanallarında gelişirken ancak yüzde 10 kadarı karaciğer içinde gelişir. Karaciğer dışında gelişen kolanjiokanserlerin yarısı ise safra kanalının karaciğerden hemen çıktığı noktada yer alır ve 'klastkin tümörü' olarak adlandırılır. Kolanjiokanserler sindirim sisteminde görülen kanserlerin yüzde 3'ünü oluşturur.
Safra kanallarında kist ve taş oluşumu, parazit bulunması, sigara, hepatit B ve C, genetik faktörler, kimyasal maddelere uzun süre maruz kalmak, şişmanlık, diyabet başlıca risk faktörleridir. Pankreas kanserine zemin hazırlayan risk faktörleri arasında ise; sigara ve alkol kullanımı, ileri yaş, diyabet, kronik pankreas iltihabı, yüksek ısıda pişmiş yağlı etten zengin ve fast food tarzında beslenme, işlenmiş nitrit içeren etler, genetik ve ailesel yatkınlık sayılabilir. Genetik ve ailesel faktörlerin etkisi yüzde 10'dur. Karaciğer, safra yolları ve pankreasta gelişen kanserlerin en korkulan tarafı tanı konulduğu anda çoğu hastanın hayati damarlarının kanser tarafından tutulmuş olup birçok hastanın ameliyat şansını kaybetmiş olmasıdır. Maalesef bu bölge kanserlerinde hastaların ancak yüzde 20'sinin ameliyat şansı olabilmektedir. Bu yüzden damar tutulumu henüz oluşmadan erken teşhisi koymak en önemli konudur" ifadelerini kullandı.