Koronavirüs salgını etkisini sürdürmeye devam ederken, ilk vakanın görülmesinden bu yana 1 yıl geçti. Bu dönemde birçok çalışan evden çalışma sürecine geçti, öğrenciler evden eğitim gördü ve aile bireyleri bir arada daha çok vakit geçirdi. Peki bu dönemde virüse karşı beden sağlığımızı korurken, ruh sağlığımız ne derece önemsedik? Doktor Ender Saraç, özellikle bu süreçte gerçeklerden çok uzaklaşıldığını belirterek, ruhsal sağlığımızı nasıl korumamız konusunda sabah.com.tr'ye özel olarak önemli açıklamalarda bulundu.
"PSİKOLOJİK DİRENCİ DÜŞÜK ÇOCUKLAR YETİŞTİRDİK"
Dr. Ender Saraç: "Pandemide kişi başı çok kilo aldık ancak esas sorun ruhsal obezite. Çünkü biz pandemiye ruhsal olarak gelişip, olgunlaşıp hazır olarak girmedik. Sadece maddi düzeyde, sosyal medyada ne kadar beğeni aldık, kaç takipçimiz var? Hatta o kadar ilerledi ki 300 takipçili kişilerin 88 milyona seslendiğini sandığı gönderileri var. Kendisini orada farklı bir konumda görüyor. Gerçeklerden çok uzaklaştık. 40 yaş üstündekiler mesela; ben doğduktan sonra 1960 ihtilali olmuş, 1970 muhtırası, 1980 ihtilali, Kıbrıs Barış Harekatı, 15 Temmuz… Neler neler gördük. Biz birtakım koşullarda zorluklarla yaşamayı öğrendik ama gençler çok fazla sanal dünya içinde kaldı ve bireyselleştirildi. 'Sen önemlisin' algısına kapıldılar. Milyarlarca ışık yılı evreni düşündüğümüzde aslında bir hiçsin. Çocuklarımızı hep 'Sen çok özelsin' diyerek yetiştirdik. 'Benim çocuğum çok zeki ama çalışmıyor, benim oğlum çok güzel ama bugün kötü giyinmiş, benim kızım dünyalar güzeli ama boyu daha uzayacak' dediğimiz sürece, gerçekçi olmadığımız, çocuklarımıza hep mana yüklediğimiz sürece ortalıkta tahammülsüz gerçek dünyaya çıkmaktan uzak, psikolojik direnci düşük çocuklar yetiştirdik." diyerek sözlerine devam etti.
"RUHA YATIRIM YAPILMADI"
Dr. Saraç: "Eskiden 8, 10 çocuk olurken şimdi 'Aaa ne çok çocuğu var 3 çocuğu var deniyor. O kalabalıkta çocuklar istiyorsa önüne gelen yemeği yemesin, istiyorsa saatinde yatmasın… Herkes aynı gömleği giyerdi, yerli malı haftası vardı çünkü bu kadar çok ithalat yoktu. Biz pazardan torbaları taşır, aynı önlüğü giyerdik, aynı sırada otururduk. Maddesel gücün toplum içinde fazla bir etkisi yoktu.
Güzellik kavramı ruhun güzelliğiyle önem kazanır. Ruha yatırım yapılmadı. Daha çok maddeye yapıldı. Filtreler, ışıklar, incelticiler herkes güzelliğini sergilemeye başladı. Sosyal medyada gördüğümüz kişiyi gerçekte görüyoruz ve tanımıyoruz. Erkekler için de böyle arabası, saati, maddi gücü, kasları… Ruh paylaşımı yok. Evlenip altı ay sonra boşanma sebepleri bu.
Sürekli güçlü olmak mecburiyetinde kalanlar gizli depresyonda. Dışa zaaf olarak göstermeme ve yansıtmama durumu var. Sevgi şefkat depoları dolmayınca sürekli negatif, korku, hastalık… 'Ne nasıl olacak, benim değerim yok mu?' gibi düşünceler değersizlik hissini ortaya çıkarıyor. Değersiz hissedince kendisini bırakıyor ve üzüntüyle moral bozukluğu başlıyor. İçine kapanıyor veya agresifleşiyor. Kendindeki kusuru görmeyip başkalarından enerji emerek beslenmeye çalışıyor." diye belirtti.
"FİZİK BÜYÜYOR BEDEN BÜYÜYOR AMA RUH BÜYÜMÜYOR"
Ruh sağlığında besinlerin öneminden de bahseden Dr. Ender Saraç: "Birincisi hasta ve obez bir beden ruhu aşağı çeker. İkincisi egzersiz ruha çok iyi gelir. Kandaki mutluluk hormonu düzeyini yükseltir. Stresi alır. Spordan sonra duş aldığında depresif bile olsa iyi hisseder. Üçüncüsü doğru nefes önemli. Dördüncüsü kanda doğal yollar seratonin düzeyini yükselten besinleri tüketmek gerek. Sarı kantaron, 5htp (5-hidroksitriptofan) gibi takviyeler alınabilir. Bunlar doğal yolla antidepresan etki gösterip kandaki serotonin düzeyini yükseltir. Bunun dışında psikoterapistlerden yardım almıyoruz ve her şeyi kendimiz halletmeye çalışıyoruz. Kişinin çok güçlü bir alt yapısı varsa halledebilir de ancak kendimizi iyi hissetmiyorsak destek almak çok iyi gelecektir.
Büyümemiz lazım biz büyümüyoruz. Fizik büyüyor beden büyüyor ama ruh büyümüyor. Ruh yatırım ister. Ruhumuza da yatırım yapmamız gerek. Ruh nefes teknikleri ister, ruh esneme egzersizleri ister, ruh zikir ister veya reiki, meditasyon neye inanıyorsan onu ister." diyerek ruh sağlığı için gerekenleri sıraladı.
"VÜCUDUN NASIL VİTAMİNLERİ VARSA RUHUN DA VİTAMİNLERİ VAR"
Dr. Ender Saraç: "Bizim topraklarımızda tasavvuf var. Mevlana ve Şems'in sohbetlerini okusanız bugünkü dünya görüşün etkilenir. Vücudun nasıl vitaminleri varsa ruhun da vitaminleri var. Esmalar ruhun vitaminidir mesela. İbadet, doğaya açılma, egzersiz, temiz hava insanların bunlara ihtiyacı var. Ruhun frekansını kaba düzeye çeken yiyecekler var. Başın yukarısı için iyi olmayan ama aşağısı için iyi olan yiyecekler vardır. Bunlar; soğan, sarımsak, kırmızı et, kırmızı pul biber ve mantar. Bunlar ruhsal çalışmalar yaparken az tüketilmelidir. Tersine hurma, zeytinyağı, zeytin, limon, taze sebzeler ve mevsim meyveleri, Omega-3 içeren ceviz gibi gıdalar, çörek otu, susam bunlar da ruhun titreşimini yukarı taşıyacak besinlerdir. Örneğin sarımsak çok faydalı ancak ruhsal çalışmalar yaparken boynun yukarısı için iyi değil ama aşağısı için iyi diye geçer." ifadelerini kullanarak ruhsal sağlıkta besinlerin önemine dikkat çekti.
"KÖTÜ BESLENME RUHSAL SIKINTILARI TETİKLER"
Dr. Saraç: "Psikiyatristler genellikle kan tahlili isterler. Psikolojik sorunları direkt beslenmeye bağlayamayız ancak kötü beslenme ruhsal açıdan eğilimi olan insanlardaki birtakım sorunları tetikleyebilir. Şeker, D vitamini eksikliği veya Omega 3 eksikliği gibi durumlar etkiler. Ruhsal sıkıntıların nedeni direkt kötü beslenme diyemeyiz ancak kötü beslenme ruhsal sıkıntıları tetikler diyebiliriz." dedi.
Dr. Ender Saraç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ben 62 yaşındayım ve gerçekten mutluyum. Çok aktif çalışıyorum 7-8 iş birden yapıyorum tabii ki sorun ve sıkıntılar oluyor. Hayatımda beni üzenleri ve başaramadıklarımı da seviyorum. Gül dikensiz olmaz. 'Yoluna çıkan dikenler güle yaklaştığının habercisidir' der Mevlana. Biz sürekli şikayet ediyoruz. Hayatımda hiç antidepresan kullanmadım. Evet koronavirüs var, benim de ölüm riskim var. Birçok şeye ben de çok üzülüyorum ve etkileniyorum. Gerçeklikten kaçamam ancak isyan etmek yerine insanlar için ne yapabilirim diye düşünmeyi tercih ediyorum. "
"BOL ŞÜKÜRLE BU DÜNYAYI CENNETE ÇEVİREBİLİRİZ"
Dr. Ender Saraç: "Çok isyan ediyoruz ve çok tahammülsüzüz. Nasıl ki dört yanlış bir doğruyu götürüyorsa isyanda şükrü götürür. Az şükür çok isyan ediyoruz. Ortama, doğaya, evrene negatif enerji salıyoruz. Sürekli şikayet ederek dünyayı bozduk. İçinde yaşadığımız şahane gezegeni kirlettik. Doğa kaybetmez. Allah koronavirüsle bize bunu gösterdi. Yurt dışı gezmeleri, alışveriş çılgınlığı birçok gösteriş davranışı şu an yok. İnsanoğlunun hiçbir şeyi yaratma gücü yoktur. Bir şey olması gerekiyorsa onun gerçekleşmesi için o düşünce sende olur bence. Ancak olumlu düşünceyle bunun olumlu geri dönmesini görebiliriz. Ortak bilincin çok büyük etkisi var. Panik, korku, evham, maddeye tapma, isyan, egoizm, tahammülsüzlük enerjilerinin yerini güven, itimat, bireyselliği bırakıp bütüne odaklanma, manevi çalışmalar ve bol şükürle bu dünyayı cennete çevirebiliriz." diye konuştu.