Korona virüsün tanısında en erken belirtilerin tat kaybı ve ağız kuruluğu olduğunu söyleyerek, ağız ve diş sağlığının virüs üzerindeki etkilerinden bahseden Dr. Begün Gül, ağız ve diş sağlığını en iyi seviyede tutmanın korona virüsten korunmada önemli bir nokta olduğunu belirtti. Bu konuda toplumda sirke ve karbonat ile gargara yapmak gibi virüs üzerinde koruyucu olacağı düşünülen yanlış uygulamaların ağızda tahrişi ve ağız yapısında bozulmaları beraberinde getireceğini söyleyen Gül, "Bu virüs zarflı bir virüs ve bu uygulamaların korona virüse bir etkisi yok. Bunun yerine hidrojen peroksit ve povidon iyot gibi bileşikler içeren gargaraların kullanımı virüs üzerinde etkili olabilir" dedi.
Gül, pandemi sürecinde ağız ve diş sağlığı konusunda yoğun bir dönem geçirdiklerini belirterek, bu süreçte en sık rastlanan ağız ve diş sağlığı sorunlarını şöyle sıraladı:
"Evde kalmamız, düzensiz beslenme, ara öğün sayımızın artması, abur-cubur ve atıştırmalıkların ön plana çıkması çürük oluşumunda ve diş taşı oluşumunda etkili oldu. Bunun yanı sıra hepimizin yaşadığı evde kalmanın neden olduğu stres de diş sıkma şikâyetlerini oldukça arttırdı. Diş sıkma ise beraberinde diş kırıkları, eklem ve kas ağrılarını getiriyor."
"AĞIZ SAĞLIĞI GENEL SAĞLIĞIMIZI DA ETKİLİYOR"
Koruyucu tedavi adımlarını anlatan Gül, "Öncelikle ağız ve diş sağlığını korumak için düzenli olarak 6 ayda bir diş hekimine görünmek gerekli. Düzenli olarak diş taşı temizliğimizi yaptırmalıyız ve diş ipi kullanmalıyız. Zaman zaman ağız gargaralarından faydalanmalıyız. Eğer ağız ve diş sağlımıza dikkat edersek genel sağlığımız da iyi olacaktır. Bağışıklık sistemimiz güçlü olacaktır. Bu da korona virüsle baş etmemizde bize yardımcı olacaktır" diye konuştu.
"MASKE KULLANIMI AĞIZ KURULUĞUNA NEDEN OLUYOR"
Maske kullanımının ağız ve diş sağlığına etkilerinden bahseden Gül, "Öncelikle maskenin doğru kullanımı çok önemli. Aynı maskeyi gün boyunca kullanmak, arada hiç taze nefes almamak doğru bir uygulama değil. Maskenin ağız ve diş sağlığı üzerindeki en büyük etkilerinden bir tanesi ağız kuruluğuna sebep olmasıdır. Ağız kuruluğu da mantar sebeplerinden biridir. Bu nedenle ağızda mantar oluşumuyla direkt bağlantılı diyemeyiz ama bir etkisi var. Bunun için 4 saatten fazla aynı maskeyi kullanmayarak, maskemizi sıklıkla değiştirerek, bu dönemde bol su tüketerek mantar gibi enfeksiyonların önüne geçebiliriz" şeklinde konuştu.
AĞIZDA KOKU OLUŞUMUNU ENGELLEMENİN YOLLARI
Maske kullanımıyla birlikte aynı havanın solunması sebebiyle ağız kokusu şikâyetlerinin arttığını belirten Gül, "İlk olarak ağız kokusunun sebebini bulmak gerekli. Sebebi bulduktan sonra diş ipi, ağız gargarası gibi yan ürünler kullanmak ve maskeyi sıklıkla değiştirmek çok önemli. Ağız kuruluğu ağız kokusuna sebep olan etkenlerden bir tanesidir. Tükürük ile ağzın ıslak tutulması bu sorunun çözümünde yardımcı olabilir "ifadelerinde bulundu.
"BESLENME AĞIZ SAĞLIĞINDA DİREKT ETKİLİ"
Beslenmenin ağız ve diş sağlığı üzerindeki etkilerinden bahseden Gül, "Beslenme ağız ve diş sağlığında çok önemli bir faktör. Bunun için öncelikle karbonhidrattan uzak durmak gerekiyor. Karbonhidrat dediğimiz basit şekerler özellikle ağız pH'ını çok hızlı düşürerek, çok çabuk çürük oluşumuna neden oluyor. Bu nedenle beyaz ekmek, turunçgiller, jelibon, lokum gibi dişe hem yapışan hem de şeker oranı çok yüksek olan besinlerden mümkün olduğunca uzak durulmalı. Bunun yanı sıra asitli içecekler de diş sağlığı üzerinde oldukça etkili. Limon gibi dişlerde yıpranmaya neden olabilecek asit oranı yüksek besinleri fazla tüketmemek gerekiyor. Bunun yanında koruyucu olan besinler de var. Bunlar taze meyve ve sebzeler, bol su tüketimi ve yeşil çay. Yeşil çayın ağız içindeki bakteri sayısında oldukça etkili olduğu bilinmekte. Bu nedenle taze meyve ve sebzeler tüketmek, asitli bir içecek içildiğinde üzerine bir bardak su içmek önemli" yorumlarında bulundu.
"VÜCUT BİR BÜTÜN OLARAK KORUNMALI"
Son olarak bazı hastalıkların ağız ve diş sağlığını, ağız ve diş sağlığının ise genel sağlığı etkilediğini kaydeden Gül, vücudun bir bütün olarak korumanın önemli olduğunu ifade ederek, "Klinik ortamda en çok karşılaştığımız ve zorlandığımız hastalıklardan biri diyabettir. Diyabet özellikle diş etleri üzerinde çok etkili bir hastalıktır. Ayrıca diş eti kanamalarında, yara iyileşmesinde meydana gelen bir takım sorunlara ve ağız kokusuna sebep olabiliyor. Bunun dışında kardio vasküler hastalıklarda kullanılan bazı ilaçlar, diş etlerinin büyümesine neden oluyor. Baş ve boyun bölgesine uygulanan kemoterapi ve radyoterapi tükürük bezlerine ve ağız kuruluğuna etki ediyor. Ağız ve diş sağlığı sorunları ise kardio vasküler sistem hastalıklarına neden oluyor. Yeterli beslenememe, doğru çiğneyememe sebebiyle de ülser, reflü gibi sindirim sistemi hastalıklarını tetikleyebiliyor" diyerek sözlerini sonlandırdı.