Gastroenteroloji Bölümü Uzmanı Doç. Dr. Muharrem Taşkoparan, gastroenteroloji kliniklerine başvurma nedenleri arasında ilk sırada yer alan rahatsızlığın huzursuz bağırsak sendromu olduğunu söyledi. Bu rahatsızlığın kadınlarda erkeklere oranla daha sık görüldüğünü belirten Taşkoparan, huzursuz bağırsak sendromunda şikâyetlere yönelik ilaç tedavilerinden ve stresi kontrol altına almaya yönelik yöntemlerden başarılı sonuçlar elde edilebildiğini kaydetti. Rahatsızlığın nedeninin tam olarak bilinmediğini ifade eden Taşkoparan, "Bağırsaklarda veya başka organlarda herhangi bir organik bozukluk yoktur. Yapılan tetkik ve tahlillerde bir anormallik saptanmaz. Kişilik yapısının, kişinin psikolojik durumunun ve stresinin sorunun ortaya çıkmasında önemli olduğu düşünülmektedir. Araştırmalar, huzursuz bağırsak sendromu hastalarının şikâyetlerinin stresli oldukları dönemlerde daha da arttığını göstermektedir. Geçici bir hastalık değildir. Yaşam süresini kısaltmaz" diye konuştu.
'YAŞAM KALİTESİNİ OLUMSUZ ETKİLER'
Taşkoparan, huzursuz bağırsak sendromunun belirtileri ile ilgili, "Bazı hastalarda kabızlık ya da çok sulu ishal görülmektedir. Hastaların bir kısmı ise hem kabız, hem de ishal olabilmektedir. Hastalık tehlikeli değildir ve tehlikeli komplikasyonlara yol açmaz. Öte yandan, insanın yaşam kalitesini oldukça olumsuz etkiler. İş yeri, okul gibi yerler hasta için oldukça rahatsız edicidir. Rahatsızlık, hastayı hayatından bezdirebilir. Belirtilerin yakın zamanda başlaması, hızla ciddileşmesi veya 45 yaşından sonra başlaması durumunda bir gastroenteroloji uzmanına başvurmakta fayda vardır. Bunlarla birlikte kilo kaybı, ateş, anemi yani kansızlık, kanlı dışkılama olması ve belirtilerin gece uykudan uyandırması neticesinde de doktora görünmek gerekir. Ailede gastrointestinal kanser, ülseratif kolit, Crohn veya çölyak hastalığı öyküsü bulunuyorsa da doktora başvurmakta geç kalınmamalıdır" dedi.
'BESİNLER DOĞRUDAN HASTALIĞA NEDEN OLMAZ'
Huzursuz bağırsak sendromunda beslenmenin önemli olduğunu kaydeden Taşkoparan, "Bazı besinler bağırsak hareketlerinde değişmelere yol açar. Kahve, çay, gazlı içecekler, alkol, baharatlı yiyecekler, süt gibi besinler bu soruna yol açabilir. Bazı insanların sindirim sistemi bazı yiyeceklere karşı hassastır. Doktora başvuran hastalar şikâyetlerinin özellikle bir besini yedikten sonra başladığını belirtebilir. Besinler doğrudan hastalığa neden olmasalar da şikâyetlerin artmasına yol açabilirler" ifadelerini kullandı.
'HASTAYA GÜVEN TELKİN EDİLMELİ'
Taşkoparan, huzursuz bağırsak sendromunun tanısının nasıl konulduğu ve tedavi yöntemleri ile ilgili de şunları söyledi:
"Hastalığın tanısı, organik bir hastalığın dışlandığı durumlarda şikâyetlere dayalı olarak konulmaktadır. Huzursuz bağırsak sendromunda en önemli tanı aracı çok iyi alınmış bir hasta öyküsü ve detaylı fizik muayenedir. Psikolojik stres altındakiler, orta-ağır şiddette karın ağrısı veya ishali olanlar, kanser korkusu yaşayanlar ve kadınlar huzursuz bağırsak sendromu nedeniyle daha çok doktora başvurmaktadır. Buradan da anlaşılacağı gibi tedavide öncelikli olarak hastalığının kronik, iyi seyirli olduğu ve kansere neden olmayacağı konusunda hasta bilgilendirilmeli ve kaygıları giderilerek güven telkin edilmelidir. Hastaya bu hastalıkla birlikte yaşamayı öğrenmesi gerektiği söylenmeli ve bu yönde yardımcı olunmalıdır. Huzursuz bağırsak sendromunda tedavinin sadece şikâyetlere yönelik olduğu vurgulanmalıdır. Tedavide bu şekilde gerçekçi hedefler konularak, hastanın beklentilerinin belirli düzeyde tutulması sağlanır. Hastaların şikâyetlerine yönelik ilaç tedavileri ve stres kontrolü işe yaramaktadır."