Günlük yaşantımızda rastlanan durumlara karşı duyulan korku ve sürekli devam eden bir endişe hali olduğunu belirten Dr. Ebadi, "Stres merkezli olan anksiyete, günlük yaşamın idamesinde karşılaşılan sorunlar ile baş edebilmeyi ve dolayısıyla olası durumlar karşısında hızlı kararlar verilebilmesine ortam hazırlarken, beynin strese verdiği tepki ile ilerde yaşanabilecek tüm olası tehlikeler bağlamında bir uyarma biçimidir" diye konuştu.
''AÇIK ALANDA DA OLABİLİR''
Ebadi, sözlerine şöyle devam etti;
"Sürekli ve devam eden endişe halinin kişide ruhsal sağlığına olumsuz etkisi kaçınılmaz olurken günlük işlerindeki verimi de azalabileceğini ve dolayısıyla anksiyete bozukluğu çok çeşitli olmasına rağmen endişe ve kaygı merkezli olan bu hastalığın, çocukluk çağında yaşanılan olumsuzluklar, travmalar ve mutsuzluklar arttıkça bireyin ileriki dönemlerde yaşayabileceği anksiyete riski de eş zamanlı artmaktadır. Bu bağlamda, agorafobisi olan bireylerde anksiyete sorunun varlığı kaçınılmazdır. Ancak alan korkusu olarak bilinen agorafobi herhangi bir duruma karşı değil; tam olarak bir alana, bir mekana veya bir yere karşı duyulan bir fobi çeşididir. Dolayısıyla agorafobisi olan bireylerde, toplu taşıma araçlarını (vapur, otobüs, uçak, tren vb.) kullanma, açık alanlarda (parklar, köprüden geçme vb.) bulunma, kapalı alanlar veya ticari-kamusal alanlarda bulunma (alışveriş merkezi, hastane, sinema ve tiyatro salonları vb.), insan yoğunluğunun fazla olduğu yerler (toplu olarak bulunulan ortamlar, caddeler, ve konserler vb.), asansör kullanımı veya sırada/kuyrukta bekleme gibi çeşitli açık-kapalı alanlarda seyredebilir."
''ESAS SORUN: KONTROL KAYBINA DAİR KAYGI''
Agorafobiyi tetikleyen veya besleyen farklı durumlar olabileceğinin de altını çizen Ebadi, yakın zamanda kişinin bir yakınını kaybetmesi, yaşadığı kaybın verdiği acı, hüzün veya pişmanlık gibi çeşitli duygu-durumlarla baş edememe sonucu agorafobi ortaya çıkabilir. Burada esas sorun, kontrolü kaybetme düşüncesi ile gerçekleşen kaygı olduğu için kontrolün kendisinde olmadığını düşündüğündü alanlarda bu rahatsızlık ortaya çıkabilmektedir. Ancak, her bireyin olaylara gösterdiği reaksiyonlar farklıdır. Dolayısıyla, bu durumun kişilik özellikleri, çevre ve yetiştirilme ile de bağlantılı olduğunu söyleyebiliriz." ifadelerini kullandı.
''TEDAVİ SÜRECİ GECİKTİRİLMEMELİ''
Ebadi, bireyin altı aydan fazla süren, korktuğu, anksiyete duyduğu alanın ne olduğunu kavraması, belirlemesinin çok önemli olduğunu vurgulayarak, ''Özellikle yavaş yavaş bu alana kendini maruz bırakması tedavi süresince çok önemlidir. Ancak, baş edilemeyen durumlarda ise mutlaka psikiyatrik ve psikolojik destek alması, hastalığın şiddetinin artmasını önlemesi için çeşitli terapi yöntemlerinden faydalanılması da oldukça önemlidir." önerisinde bulundu.