Dermatoloji Uzmanı Doç. Dr. Gökhan Okan, sedef hastalığı ile Alzheimer arasında nasıl bir ilişki olabileceğini son yayınlanan araştırmalar doğrultusunda açıkladı…
Tüm dünyada yüzde 2-3 oranında görülme sıklığına sahip, deride pullanma ve kızarıklık ile kendini belli eden sedef hastalığı, geçmişte sadece deriye sınırlı bir hastalık olarak kabul edilirken, günümüzde çok sayıda sistemi etkileyen, birçok hastalığın da aynı zamanda eşlik ettiği kronik, sistemik iltihabi bir hastalık olarak ele alınıyor. Sedef hastalığı deri dışında eklemleri, kalp damar sistemini tutmakta, obezite, metabolik sendrom, yağlı karaciğer hastalığı, malignite, inflamatuar bağırsak hastalığı riskinin de hastalarda artmış olduğunu destekleyen veriler bulunmaktadır. Sedef hastalığına eşlik eden hastalıklar daha çok orta şiddet ve şiddetli seyir gösteren hastalarda görülür. Hastalar tanı aldıktan sonra belirli aralıklarla eşlik eden diğer hastalıklar için risk faktörleri ve belirtilere göre tarama testleri ile araştırılmalı ve gerektiğinde branş hekimine yönlendirilmelidir.
Alzheimer hastalığının daha klinik bulgular saptanmadan önce teşhis edilmesi ile ilgili araştırmalar devam etmektedir. Hafıza kaybı gibi semptomların olmadığı bu erken evrede, bireylerin beyinlerinde, beyin omurilik sıvısında ve kanlarında Alzheimer hastalığının en erken belirtilerini gösteren biyobelirteçlerin tespiti erken teşhis için çok önemlidir. Belirtiler ortaya çıkmadan yıllar önce bile Alzheimer hastalığı beyne zarar vermeye başlayabilir.
OMURİLİK SIVISI VE KANA GEÇER!
Nörofilamanlar, nöronlarda salgılanan ve sinir hücrelerinde iskelet görevi gören proteinlerdir. Tau proteini ise nörofilamanlar gibi hücre iskeletini oluşturan mikrotübüllerin düzenlenmesinde rol oynayan bir proteindir. Tau proteinleri önce beynin hafıza merkezlerinde ortaya çıkar, sonraysa hastalık sırasında sinir lifleri boyunca diğer alanlara yayılır. Sinir hücreleri zarar gördüğü zaman nörofilamanlar ve Tau proteini beyin omurilik sıvısı ve kana geçer. Kanda bu protein seviyelerinin artışı nöronların hasarını gösterir, nörolojik hastalıklarının takibi ve tedaviye olan yanıtı değerlendirmede bu değerlerin ölçümü önem kazanır.
KARDİYOVASKÜLER HASTALIKLARIN BİR SONUCU MU?
Dermatoloji Uzmanı Doç. Dr. Gökhan Okan, "Sedef hastalığının etkilediği sistemlerden biride sinir sistemi olup, sedef hastalarında bilişsel bozukluk ve demans riskinin arttığı bazı çalışmalar ile gösterilmiştir. Sedef hastalarında bilişsel bozukluklar hastalığın başında ya da hastalığın ilerleyen dönemlerinde gelişebilir. Sedef hastalarında görülen bilişsel bozuklukların direkt sedef hastalığından mı, yoksa sedef hastalarında sık görülen kardiyovasküler hastalıkların bir sonucu mu olduğu netlik kazanmamıştır. Sedef hastalığında artan sistemik inflamasyon, nöroinflamasyona neden olmaktadır. Nöroinflamasyon, beyne zararlı, sürekli ve anormal bir bağışıklık tepkisi sonucu ortaya çıkan beynin kronik iltihabıdır. Nöroinflamasyonda, beyindeki mikroglial adı verilen özel bağışıklık hücrelerinin etkisi olduğu düşünülmektedir. Serebral inflamasyon sonucu biliçsel bozukluk gelişmektedir. Bilişsel bozuklukların erken tespiti gelecekte demans riskini azaltacaktır" diyor.
ERKEN TESPİT MÜMKÜN OLABİLECEK
Journal of Clinical Laboratory Analysis'de yayımlanan makalede araştırmacılar, yaşları 17-51 arasında değişen 45 denek üzerinde çalışmalar yaptı. Hastaların ve kontrol grubunun hiçbirinde Alzheimer belirtisi yoktu. 45 sedefi olan hasta grubu ile 45 kontrol grubunda serum nörofilaman hafif zincir ve Tau protein seviyeleri ölçüldü. Sedef hastalarında nörofilaman ve Tau protein seviyeleri, sedef olmayan gruba göre daha yüksek bulundu. Sedef hastalığının şiddeti arttıkça bu ilişki daha belirgin bulundu. 40 yaş altı şiddetli sedef olan hastalarda nörofilamant hafif zincir ve Tau seviyeleri arasında ilişki daha belirgin tespit edildi. Bu bulgularla orta ve şiddetli sedef hastalarında bilişsel bozukluk riskinin arttığı kabul edilebilir. Dolayısıyla gelecekte orta ve şiddetli sedef hastalarında biyobelirteçler sayesinde Alzheimer'a yakalanma ihtimali olan hastaları erken tespit etmek mümkün olabilir. Sedef hastalarının takiplerinde nörolojik muayene gerekebilir. Erken başlanılan sistemik ya da biyolojik tedavi hastalığın seyrini değiştirebilir, bilişsel bozukluk gelişimini engelleyebilir. Ancak çalışma, bu ilişkinin daha derinlemesine anlaşılabilmesi için daha fazla sayıda, daha fazla denekle araştırma yapılması gerektiğini vurgulamaktadır.