Derya Karadeniz, soruları yanıtlarken, "kaliteli uyku"yu, "kişinin, kesintisiz uyuduğu, dinlenmiş ve uykusunu almış olarak uyandığı ve gün içinde uyku ihtiyacı ve yorgunluk hissetmediği uyku" şeklinde tanımladı.
Uykunun, "NREM 1, 2, 3" ve "REM uykusu" olmak üzere farklı dönemlerden oluştuğuna değinen Karadeniz, şu bilgileri verdi:
"NREM 3 (derin NREM uykusu), uykunun en derin dönemi olup beden tamirinin gerçekleştiği, ertesi gün fiziksel olarak dinlenmiş olmamızı sağlayan uyku evresidir. Uykunun beden tamirindeki diğer rolü, bağışıklık sistemine olan etkisi ile ortaya konmuştur. NREM 3 uykusu aynı zamanda bağışıklık sisteminin normal çalışması için şarttır. Mikrobik bir hastalık durumunda, derin NREM uykusu sırasında, tüm immün sistem hücreleri artar. Mikroba karşı antikor oluşturulması ve aynı mikrop ile karşılaşıldığında bunun tanınması NREM 3 uykusu sayesinde olur. Bir nevi immün sistem hafızası uykuya bağımlıdır. Derin NREM uykusunun herhangi bir nedenle azalması çocuklarda büyüme ve gelişme geriliğine yol açarken, erişkin dönemde deri altı yağ dokusunun artması yani şişmanlığa neden olur. REM uykusunun görevi ise hafıza, dikkat, öğrenme ve konsantrasyon gibi bilişsel fonksiyonlarımızın ve duygulanımımızın düzenlenmesidir. REM uykusunun az uyunması veya herhangi bir nedenle bölünmesi durumunda, ertesi günü unutkanlık, zor öğrenme, konsantrasyon bozukluğu gibi zihinsel bozukluklar ortaya çıkar. REM uykusu, duygu durumumuz üzerinde onarıcı, yani tamir görevi gören bir dönemdir."
Karadeniz, uyku ve uyanıklığın oluşumundaki "sirkadiyen" sürecin gece ve gündüz ile "homeostatik" sürecin ise uyanık kalındığı sürece beyinde biriken bazı maddeler ve gündüz yeterli düzeyde fiziksel aktivite ile sağlandığını dile getirerek, şöyle konuştu:
"Kış mevsiminde hava aydınlanmadan uyanmak zorunda olmak sirkadiyen ritmimize aykırı davranmaktır. Pandemi sırasında günlük hayatın değişmesi sonucunda fiziksel aktivitenin azalması -homeostatik süreci etkileyerek, yatış-kalkış ve beslenme zamanlarının değişmesi, evde çalışma, ekran karşısında fazla zaman geçirme (mavi ışık)- sirkadiyen süreci etkileyerek, uykunun normal özelliklerini bozar. Bunlara eklenen pandemi nedeniyle kaygı, korku veya depresyon, aile, iş, ekonomik durum ile ilgili aşırı yüklenme ve stres de uyku bozukluğuna katkıda bulunur. Pandemi sırasında en çok görülen uyku hastalıkları, uykuya dalmak ve/veya sürdürmekte zorluk ile şekillenen uykusuzluk ve uyku başlama zamanının gecikmesi ve uyanma zamanının daha geç saatlere kayması ile şekillenen sirkadiyen ritim bozukluğudur."
"KOVİD-19 HASTALARIYLA İLGİLENEN SAĞLIK PERSONELİNDE UYKUSUZLUK YÜKSEK"
Pandemi sırasında, öncesinde tedaviye iyi yanıt alınan ve hatta düzelen uykusuzluk hastalarında, uykusuzluğun tekrar ve hatta daha şiddetli olarak ortaya çıktığını gördüğünü ifade eden Karadeniz, "Evde çalışma, günlük fiziksel aktivitenin ortadan kalkması, TV ve bilgisayara özellikle akşam saatlerinde uzun süreli maruz kalma, sirkadiyen ritmi bozarak, gece uyku başlangıç saatini ileri kaydırmaktadır." dedi.
Çin ve İtalya'da yapılan çalışmaların da bunu desteklediğini dile getiren Karadeniz, "Kovid-19 geçirmeyen insanlarda, pandemi sürecinde uykusuzluk yüzde 18-57 oranında bildiriliyor. Kovid-19 hastalarıyla ilgilenen sağlık personelinde bu oran çok daha yüksek. Wuhan'da Kovid servisinde 1 ay çalışan 180 sağlık personelinin tamamına yakınında uykuya dalmak ve uykuyu sürdürmekte zorluk bildirilmiştir. Çin'de yapılan başka bir çalışmada, bizzat Kovid-19 hastalarıyla ilgilenenlerde uyku kalitesinde anlamlı bozukluk bulunmuştur. Kovid-19 geçiren hastalarda ise uykuya dalmak ve uykuyu sürdürmekte zorluk ve çok kötü kalitede uykunun varlığı gösterilmiştir." değerlendirmesini yaptı.
Prof. Dr. Derya Karadeniz, kaliteli uyku için uyku hijyenine riayet edilmesi gerektiğini vurgulayarak, yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
"Kaliteli uyku için her gün aynı saatte uyanma, sabah uyanınca yataktan çıkma, öğlen kısa süreli 'şekerleme' yapma (30 dakikayı aşmayacak şekilde), gün içinde normal fiziksel ve zihinsel aktiviteye sahip olma, uyumak için bir eşik saat belirleme, yatağa uykuya hazır olunca gitme, kahve, çay, alkol, sigara kullanımına dikkat etme ve öğlen saatlerinden itibaren bunları tüketmeme, yatak odasının fiziksel özelliklerini uygun hale getirme, yatağa girmeden ve girdikten hemen sonra fiziksel ve zihinsel aktiviteleri sona erdirme, uykuya dalınamadığında yataktan çıkma kuralları uygulanabilir."
"UYKU HASTALIKLARININ TEDAVİ EDİLMESİ GEREKLİ, HATTA BAZI DURUMLARDA ZORUNLU"
Uyku hastalıklarının gece uykusunun normal olarak uyunamaması sonucunda, hem gece hem de gündüz belirtilerine yol açarak yaşam kalitesini anlamlı olarak bozduğunu, kişisel, sosyal ve psikolojik durumu olumsuz yönde etkileyerek iş ve özel hayatı etkilediğini belirten Karadeniz, "uykusuzluk (insomni)", "aşırı uykululuk (hipersomni)", "uykuda hareket bozuklukları", "uykuda solunum bozuklukları", "uyku-uyanıklık ritmi bozuklukları" ve "parasomni" ana başlıkları altında 75'ten fazla hastalık olduğunu kaydetti.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Uyku Bozuklukları Merkezi Sorumlu Öğretim Üyesi Prof. Dr. Derya Karadeniz, uyku hastalıklarının iş ve trafik kazalarına neden olması, başka hastalıklara zemin hazırlaması nedeniyle sağlık harcamalarının artması gibi toplumsal sonuçlar doğurduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:
"Gerek yaşam kalitesi gerek diğer hastalıklara neden olması gerek hukuki gerekse ekonomik sonuçları nedeniyle uyku hastalıkları tedavi edilmesi gerekli, hatta bazı durumlarda zorunlu hastalıklardır. Bazı uyku hastalıkları ki başta obstruktif uyku apne sendromu gibi uykuda solunum bozuklukları, yaşamı tek başına tehdit ederek tansiyon hastalığı başta olmak üzere kalp-damar hastalıkları, şişmanlık, şeker hastalığı ve inme gibi diğer yaşamı tehdit eden hastalıkların ortaya çıkma riskini artırır. Uyku hastalıklarının tanı ve tedavisi uyku bozuklukları konusunda eğitim almış uyku tıbbı uzmanı tarafından yapılır. Bazılarının tanısı için tüm gece uyku tetkiki (polisomnografi) gerekirken bazılarında hastalığa yönelik sorgulama ve bazı başka tetkikler kullanılır."