HANGİ AŞI DAHA GÜVENİLİR?
Ankara Şehir Hastanesi Acil Tıp Kliniği İdari ve Eğitim Sorumlusu Prof. Dr. Hakan Oğuztürk, aşıyla ilgili güvenilirlik tartışmaları konusunda kapsamlı bir açıklama yaparak, "Güvenilirlik konusu ile ilgili herkes konuşuyor ancak kesin olan şu; Aşının menşei önemli değil! Önemli olan inaktif virüs aşısının ciddi yan etkileri olmaması. İnaktif virüs aşısının bilinen yan etkileri; kısa süre enjeksiyon yapılan yerde hafif lokalite ısı artışı ve hafif ateş yükselmesi. Bu yan etkiler de zaten çok düşük oranda. İnaktif virüs aşılarının ciddi bir yan etkisi yok. Güvenilir olma sebebi, bilinen bir teknoloji ile hazırlanması. Bu teknoloji yalnızca Çin'e ait bir teknoloji değil. Ülkemizde yapılan yerli aşı çalışmalarında da aynı teknoloji uygulanıyor. Zor ve ucuz olmayan bir sistem." dedi.
"BEN DE BU AŞIDAN YAPTIRMAK İSTİYORUM"
Güvenilir olarak belirtilen inaktif aşıların tekniğiyle ilgili bilgiler veren Prof. Dr. Hakan Oğuztürk, sözlerine şöyle devam etti; "Önce virüs çoğaltılır, Sonra virüs inaktif dediğimiz ölü hale getirilir. Daha sonra insan vücuduna verilir. Bu süreç bu nedenle uzun sürüyor. Diğer tekniklerle hazırlanan aşıların geçmişi çok fazla değil. mRNA tekniğiyle yapılan aşılar 10-15 yıldır kullanılan bir teknlojiyle hazırlanıyor. Bu teknolojideki aşı çalışmaları ise 1-1-5 yıllık bir geçmişe dayanıyor. Bu yüzden orta ve uzun vadede ne olacağı konusunda net bir bilgiye sahip değiliz. Bunu da zamanla göreceğiz. İnaktif virüs aşısında bizim tereddütlerimiz hemen hemen hiç yok gibi. Ben de bu aşıdan yaptırmak istiyorum."
"TOPLUM BAĞIŞIKLIĞINDAKİ KRİTER…"
Yerli aşı çalışmalarının Mart sonu gibi biteceğini belirten Prof. Dr. Hakan Oğuztürk, "Nisan ayında yerli aşılarımızdan yararlanacağız. Türkiye aşı sayısında yetersiz değil. Toplumun yüzde 60'ının aşılanması ciddi anlamda pandemi de başarının göstergesi olacak. Toplum bağışıklığındaki kriter; en az %60. Yani toplumun %40'ını aşılamak bile toplum bağışıklığı konusunda yeterli değil. Koronavirüs aşısı şu anki verilere göre; 18 yaş altına, hamilelere ve 6 ay içerisinde hastalanmış olan kişilere yapılmayacak. Dolayısıyla 83 milyonun tamamına ilk etapta aşı yapılmayacağı için ve nisan ayında yerli aşı da devreye gireceği için aşılar herkes için yeterli olacak." dedi.
"KORONAVİRÜS ATLATMIŞ KİŞİLER İÇİN BELİRLENEN SÜRE…"
Koronavirüs aşısının hastalığı atlatmış kişilere enfeksiyondan 6 ay sonra yapılacağını belirten Prof. Dr. Hakan Oğuztürk, sebebini şöyle açıkladı:
Koronavirüs geçiren kişilerin vücudunda zaten antikor var. Bu nedenle bu kişilere aşı yapılması için vücudundaki antikor seviyelerine bakılması gerek. Aşı yapılacak her kişiden antikor testi istemek doğru bir yaklaşım olmaz. Bu nedenle genel olarak kabul görünen düşünce enfeksiyondan sonra 6 ayı doldurmamışsa o kişiye aşı yapılmama."
"BELİRTİSİZ ATLATANLARIN VÜCUDUNDA ANTİKOR VARSA VE BİLMEDEN AŞI VURULURSA…"
Koronavirüs geçirdiğini bilmeyen, belirtisiz atlatan kişiler aşı vurulursa vücudundaki antikorun bir zararı olmayacağını açıklayan Prof. Dr. Hakan Oğuztürk, " Koronavirüsü belirtisiz atlatan kişilerde şöyle bir durum söz konusu; yapılan araştırmalar, semptomatik bir şekilde hastalığı atlatmayan kişilerde antikor seviyesinin çok yüksek olmadığı saptandı. Hastalığı ne kadar şiddetli geçiriyorsanız antikor seviyesi o kadar yüksek çıkıyor. Aseptomatik geçirenlerde ise, maalesef antikor seviyesi yeterli düzeye yükselmiyor. Dolayısıyla belirtisiz atlatan kişilerin aşı yaptırmasının sağlık açısından bir sıkıntısı olmayacaktır." dedi.
AŞI OLANLAR VİRÜS BULAŞTIRIR MI?
Prof. Dr. Hakan Oğuztürk, koronavirüs aşısı olanların virüs bulaştırma ihtimali konusunda önemli bilgiler vererek, "Koronavirüs aşısı olanların virüs bulaştırma ihtimali teorik bir bilgi. Teorikte şöyle deniyor; Koronavirüs aşısının ilk dozu ve ikinci dozu yapıldıktan sonra yaklaşık iki üç hafta içinde bağışıklık gelişiyor. Üç hafta içinde virüsle tekrar muhattap olunduğunda hastalanma söz konusu olabilir. Dolayısıyla aşı vurulmuş dahi olsanız bu süre içinde hastalığa yakalanma ve hastalığı bulaştırma riskiniz çok fazla. Bunun nedeni şu; virüs vücuda burundan giriyor. Burundan girdiği için virüsün bağlanabildiği reseptörlerin sayısı oldukça fazla. Bu nedenle virüsün viral yükü burun bölgesinde oldukça fazla. Aşı olduğunuzda, aşı ilk olarak kan dolaşımına giriyor. Aşının burun bölgesindeki viral yükü etkisiz hale getirme süreci bir miktar uzayabiliyor. Burun bölgesinde viral yükü olan birinin, aşı olsa dahi tam anlamıyla bağışıklık kazanana kadar hapşırması veya öksürmesi durumunda bu hastalığı bulaştırma riski kesinlikle var. Aşı vurulan kişi, bağışıklık mekanizmasında antikor seviyesinin yükseleceği süreye kadar diğer insanlar gibi maske, mesafe ve diğer kurallara dikkat etmesi gerekiyor." dedi.
"AŞILAMA PROGRAMINDA İLK SIRAYA ALINDILAR"
Kronik hastalığı olanların ve ağır ilaç kullananların aşının yan etkisi konusunda tereddüt etmemesi gerektiğini belirten Oğuztürk, sözlerine şöyle devam etti; "Bu aşılar bilinen teknolojiyle üretilmiş aşılar. Aynı yöntemle yapılan birçok aşı çocuk ve erişkinlerdeki bazı hastalık için zaten kullanılıyor. Bu nedenle bu anlamda herhangi bir sıkıntı söz konusu olmayacaktır. Zaten kronik hastalığı olanlar yüksek risk grubunda olduğu için aşılama programında ilk sıraya alındılar."
MASKELERDEN NE ZAMAN KURTULACAĞIZ?
Maskesiz yaşamın ne zaman başlayacağı konusunda öngörülerini paylaşan Prof. Dr. Hakan Oğuztürk "Benim öngörüm maskelerle yaşamaya bir süre daha devam edeceğiz. Muhtemelen 2022 yılının kışını da atlattıktan sonra yani 1,5 yıl sonra maskesiz yaşam bizi karşılayabilir. En az bir yıl daha maske kullanmaya devam edeceğiz. Çünkü dünyada 7 milyar insan var. Bu 7 milyar insanın tamamının aşılanmasının kısa bir süre içinde gerçekleşmesi mümkün değil. Şöyle bir realite var; pandemiyle mücadelede başarılı olabilmek için dünyada bir kişinin dahi koronavirüse yakalanmaması gerekiyor. En azından salgının kontrol altına alınma süreci sonrasında da maskeyle devam etmemiz, tedbirlere uymamız gerekiyor ki başarıda sonucu net bir şekilde görelim. 7 milyar insanın tamamına kısa sürede aşı yaptıramayacağımız için salgının dünya genelinde kısa sürede bitmesi imkansız. Siz kendi ülkenizin tamamına aşı yapmış olsanız dahi, giriş ve çıkışlarda ciddi anlamda tedbirler sağlanmazsa veya komşu ülkelerde aşılama işlemleri tam olarak yapılmamışsa oradan virüsün geri gelme ihtimali çok fazla. Çünkü bu aşılar sonsuza kadar koruyan aşılar değil. Bu aşıların tekrarlayan dönemlerde yapılması gerekiyor ki bu mücadeleden başarıyla çıkış gerçekleşsin. Bu nedenle biz aşılarımızı tamamen yaptırsak dahi bir süre daha maskeli yaşam bizi bekliyor." dedi.
MASKEYLE BİRLİKTE KISITLAMALAR DA DEVAM EDER Mİ?
Eskiye yakın normal hayatın ne zaman başlayacağı konusunda önemli ipuçları veren Prof. Dr. Hakan Oğuztürk, "Aşılamalardaki temel prensip şu; bizim için önemli olan bireysel aşı değil toplumun aşılanması. Buradaki amacımız, sağlık sistemindeki yükün hafifletilmesi. Aktif hasta sayısının azaltılması önemli. Aşı, servis ve yoğun bakımlarda hastalanan kişilerin sayısının azaltılmasını direkt etkileyecek. Kontrollü bir mücadele sistemi oluşacak. Ülkemizde yoğun bakım yatakları doluluk oranı %60-%70 arasında değişiyor. Vaka sayıları artarsa sıkıntılı bir süreç olabilir. Bu nedenle aşılamanın hastanelerin yükünü kaldırması çok önemli. Tedbirlerle ve aşılamayla vaka sayısı azalırsa kısıtlamaların azaltılması tekrar gündeme gelecek. Aşılama sonrası eski normale yakın bir yaşam tarzına dönmenin müjdesi verilebilir diyebiliriz." dedi.