Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzm. Dr. Ümit Çınkır 20 Ekim Dünya Osteoporoz Günü hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Uzm. Dr. Çınkır, Osteoporoz hastalığının önemine değinerek, bu hastalığın düşük kemik kütlesi ve kemik dokusunun yapısının bozulması sonucunda kemik kırılabilirliği ve kırık eğiliminde artış ile meydana gelen ilerleyici bir metabolik kemik hastalığı olduğunun önemine dikkat çekti. Ümit Çınkır, ''Osteoporoz, her yaşta görülmekle beraber genelikle erişkinlerde görülür ve ileri yaşlarda bireylerin karşılaştıkları en önemli problemlerden birisidir. Gelişmiş ve gelişmekte olan toplumlarda yaşlı nüfusun artışı ile problem önemli bir boyut kazanmıştır.
Günümüzde 200 milyondan fazla insanın osteoporotik olduğu tahmin edilmektedir. Türkiye'de de toplum giderek yaşlanmakta ve dolayısıyla osteoporoz önemli bir sağlık sorunu olarak öne çıkmaktadır. Türkiye'de 2010 yılında yapılmış bir araştırmada 50 yaş ve üzerindeki bireylerin %50'sinde osteopeni ve %25'inde osteoporoz saptanmıştır. Bu oran, 50 yaş üstündeki kadınlarda % 12.9 ve erkeklerde % 7.5'tir. İnsanlardaki kemik kütlesi kızlarda puberte sırasında 12-13, erkeklerde ise 16-17 yaşlarında en üst düzeye ulaşır.
Bu ulaşılan düzeye doruk kemik kütlesi adı verilmektedir. Doruk kemik kütlesi esas olarak genetik faktörlerle tayin edilse de; cinsiyet, beslenme, fizik aktivite ve büyüme sırasındaki sağlıkla, yakından ilgilidir. Bireyin daha sonraki yıllarda osteoporoz için riskli gurupta olup olmamasında ulaştığı bu doruk kemik kütlesi çok önemlidir. Doruk kemik kütlesi 20-30' lu yaşlarda aynı düzeyde muhafaza edilirken daha sonra kayıplar başlar. Bu kayıplar kadınlarda menopoz, erkeklerde andropoz ile 10 kata kadar artabilmektedir. Günümüzde kadınlar ömürlerinin üçte birini postmenopozal dönemde geçirmektedirler. Ayrıca yaşam boyu yapılan fiziksel aktivitelerin teknolojik gelişmeler ile giderek azalması, süt yerine şekerli içeceklerin tercih edilmesi, sedatif ilaçların artması, sigara ve alkol tüketimi gibi nedenler osteoporoz sıklığında görülmektedir'' dedi.
"SEKONDER OSTEOPOROZ ERKEKLERDE DAHA SIK GÖRÜLMEKTEDİR"
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzm. Dr. Ümit Çınkır Osteoporozun primer ve sekonder osteoporoz olarak sınıflandırıldığını belirterek, Primer Osteoporoz türünün menopoz ve yaşlanmaya bağlı oluşan bir rahatsızlık olduğunu, Sekonder osteoporozun ise çeşitli hastalıklar veya ilaçların kullanımı sırasında görülen osteporoz türü olduğunu kaydetti. Sekonder osteoporoz sıklığı erkeklerde daha sıklıkla görülen bir rahatsız olduğu hakkında açıklamalarda bulunan Uzm. Dr. Çınkır; Bu sınıflamaya dahil olmayan osteoporoz tiplerini ise juvenil osteoporoz, gebelik osteoporozu, premenopozal osteoporoz, lokalize osteoporoz ve idiyopatik osteoporoz olarak literatürde kabul gördüğünü ifade etti.
"KEMİK KIRIKLARINA DİKKAT"
Osteoporozun en önemli klinik sonucunun frajilite kırıkları olduğunu sözlerine ekleyen Çınkır, "Frajilite kırığı, normal olarak kırık oluşturmayacak derecede düşük düzeyli, düşük enerjili travma olarak bilinen mekanik güçler sonucu oluşan kırıklardır. Frajilite kırığı varlığında her iki cinste de osteoporoz tanısı akla gelmelidir. Osteoporotik frajilite kırığı, düşük kemik yoğunluğu ile ilişkili başlıca vertebral kolon, kalça, önkol, omuz kırıklarıdır. Vertebral kompresyon kırıkları, osteoporotik olanlarda günlük aktivite sırasında düşme olmaksızın olabilir. Hastaların ilk şikayeti, fark edilmemiş vertebral kırıklara bağlı boy kısalması olabilir. Hastanın boyunun ölçülmesi; muayenede hastanın gençliğinde (20 yaşındaki) bildiği boy uzunluğundan 4.0 cm veya, daha önceki muayenede kaydedilmiş boy uzunluğundan 1.5- 2 cm daha az olması önemli bir bulgudur. Vertebra kırıkları diğer kırıklara göre daha sık görülmesine rağmen çoğu asemptomatik olduğundan klinikte femur kırıkları daha ön plandadır. Femur kırıklarının kadınların % 15 'ini , ileri yaş erkeklerin % 5'ini etkilediği düşünülmektedir. Osteoporoza bağlı oluşan femur kırıklarından sonraki ilk yılda ölüm oranı % 12-20 arasında oluğu bildirilmektedir" ifadelerini kullandı.
OSTEOPOROZ TEDAVİSİ NASILDIR?
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzm. Dr. Çınkır, Osteoporoz tedavisi hakkında detaylı bilgilendirmelerde bulunarak ''Tedavi farmakolojik olmayan ve farmakolojik (ilaç) tedavilerden oluşur. Tedavinin amacı kemik gücünü arttırarak kırıkları önlemek, fizik kapasiteyi maksimumda tutmak, kırık ve iskelet deformitesine bağlı semptomları, mortalite ve morbiditeyi azaltmaktır. Farmakolojik olmayan tedaviler ise, Egzersiz kemik kütlesinin korunmasında etkilidir. Kırıkların önlenmesi ve düşme riskinin azaltılması için düzenli ağırlık taşıyıcı ve kas güçlendirici egzersiz yapılması önerilir. Haftada 3 kez en az 30 dk. kadar yürüyüş yapılmalı ve düzenli olarak mümkünse her gün birkaç dakika sırt ve postür egzersizleri yapmaları önerilir. Ağırlık taşıyıcı egzersizler olarak yürümenin yanısıra, dans, merdiven çıkma, ağırlık kaldırma gibi aktiviteler de yapılabilir.
Yerçekimine karşı yapılmadığından, yüzmenin kemikler üzerine olumlu etkisi yoktur. Hastalarda mutlaka sigara ve alkol kullanımı yasaklanmalı, kafein tüketimi azaltılmalıdır. Psikotrop ve sedatif ilaçlar başta olmak üzre düşme riskini artıran ilaçlar dikkatli kullanılmalıdır. Düşme riskini azaltmak için açıktaki kablolar gizlenmeli, kaygan zeminler örtülmeli, halılar stabilleştirilmeli, görme keskinliğini artırıcı önlemler alınmalıdır. Diyette aşırı protein olmamalı ve tuz alımı azaltılmalıdır. Farmakolojik tedavide, Frajilite kırığı, kalça veya verteba kırığı femur boynu, total kalça veya lomber vertebrada T skoru -2.5 ve altında olan hastalarda. Düşük kemik kütlesi ve FRAX ile 10 yıllık kalça kırığı riskinin %3 veya 10 yıllık osteoporoz ile ilişkili kırık riskinin %20 olması veya ek risk etkeni bulunması durumunda farmakolojik tedavi önerilmektedir. Hekim her hastayı ayrı ayrı değerlendirmeli ve tedavi kararı verirken kemik kütle yoğunluğu ile birlikte diğer risk faktörlerini de göz önünde bulundurmalıdır" diye konuştu.