Doç. Dr. Örmeci, yaptığı yazılı açıklamada, alzaymırın son yıllardaki en önemli risk faktörlerinden birinin beyin kan akımının azalması olduğunu belirtti.
Beyin kan akımının azalmasının kilo ile bağlantılı olduğunu, vücut kitle endeksi ne kadar yüksekse beyindeki kan akışının da o kadar yavaşladığını ifade eden Örmeci, "Hareketli bir yaşam yoksa veya düzenli egzersiz yapılmıyorsa beyin kan akışı azalıyor ve bu da alzaymırın oluşması açısından risk faktörü oluşturuyor. Bir diğer neden ise beslenme. İşlenmiş karbonhidrat ve hayvansal yağ ağırlıklı ve protein, vitamin dengesine özen gösterilmeyen düzensiz beslenme de alzaymır hastalığı açısında önde gelen risk faktörü arasında. Bu yüzden iyi beslenmeye ve fiziksel aktiviteye emek harcamak istemeyen, hareketsiz ve kilolu kişilerde alzaymır hastalığı görülme ihtimali yüksek." değerlendirmesinde bulundu.
Doç. Dr. Örmeci, alzaymır için kullanılan ilaçların tamamının sadece süreci yavaşlattığını aktararak, şu bilgileri verdi:
"Akdeniz tipi beslenen ve hareketli kişilerde alzaymır riski oldukça azalıyor. Şu an elimizde alzaymırı durduracak veya iyileştirecek herhangi bir ilacın olmaması hastalıktan korunmanın önemini daha da net ortaya koyuyor. Elimizdeki ilaçların tamamı hastalık başladığında süreci yavaşlatmaya yönelik. Bu nedenle çocukluktan itibaren sağlıklı beslenmek ve egzersizi hayatımızın bir parçası haline getirmek son derece önem taşıyor. Hatta çalışmalar göstermiş ki, alzaymır hastalığı tanısı aldıktan sonra bile düzenli egzersiz ve iyi beslenme hastalığın gidişatını yavaşlatabiliyor ve ilaçların yapamadığı düzelmeyi sağlayabiliyor. Bu kriterler genetik risk olsun ya da olmasın herkesi kapsıyor. Alzaymıra iyi gelecek bitki, tohum veya kök aramaktansa iyi beslenme ve hareket etme çok daha kesin sonuçlar vermekte."
YAŞ EN ÖNEMLİ RİSK FAKTÖRÜ
Beslenme ve fiziksel aktivitenin yanı sıra hastalığının en önemli risk faktörünün yaş olduğunun altını çizen Doç. Dr. Burcu Örmeci, şu bilgileri verdi:
"Net bir şekilde alzaymır yaşlanma ile alakalı bir hastalıktır. Gençlerde bu hastalığın ortaya çıkması için yeterli yaşlanma olmadığından alzaymır hastalığı da söz konusu değildir. 25- 30 yaş aralığında bana korku ile başvuran hastalarımız var. Ancak bu yaşlarda alzaymır tanısı almanın zaten mümkün olmadığının bilinmesi gerekir. Özellikle ailesinde alzaymır hastalığı olan genç bireyler 'Ben de alzaymır olacak mıyım?' diye nörologlara başvuruyor. Bunu söylemenin olanağı yok. Ancak, ailede birden çok tanı almış kişinin olması ya da ailede 50 yaşından önce tanı almış hastaların olması durumunda genetik risk artıyor diyebiliriz ama kesinlikten söz edemeyiz."
Hafızanın, yaşla birlikte azalması gereken bir şey olmadığını vurgulayan Örmeci, "Beyinsel işlevlerinizi etkileyebilecek sağlıklı alışkanlıklar edinmeye başlamak için asla çok geç değil. Beyninizi zekice yapılandırın. Beyin açısından sağlıklı bir yaşam tarzı, önemli sayıda insanda demans gelişimini geciktirebiliyor veya önleyebiliyor. Bu nedenle alzaymır hastalığında hiçbir zaman geç değil, bu yüzden biz herkese 'şimdi başla' diyoruz." tavsiyelerinde bulundu.