"HAREKETSİZLİK ARTTIKÇA KALSİYUM KAYBI ORTAYA ÇIKAR"
Kırık, incinme gibi durumlarda hasarlı dokunun hareketsiz kalmasının iyileşmeyi sağladığını belirten Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Onat Üzümcügil, bu durumu şöyle açıkladı: "Örneğin kırık tedavisinde stabilizasyonun bir parçası olarak hareketsizlik önem kazanırken diğer sağlıklı kemik, kas ve kıkırdak dokuları üzerinde olumsuz etkiler ortaya çıkabilir. Hatta bu istenmeyen etkiler bazen asıl hastalıktan daha ön plana geçerek ayrıca tedavi gerektirebilir. Kemikler, kaslar ve eklemler hareket ile güçlenir. Fiziksel aktivite, kan akımını ve doku oksijenlenmesini artırırken iskelet sistemine stres ya da yerçekimi kuvvetlerinin uygulanması kemik yapımını artırır. Hareketsizlik ve kullanmama durumunda ise kemik yapımı ve yıkımı arasındaki bu denge bozularak kemik kütle kaybı (osteoporoz) ortaya çıkar. Hareketsizlik süresi arttıkça özellikle 4'üncü, 5'inci haftalarda maksimum kalsiyum kaybı ortaya çıkar ve daima hareket sonrası egzersiz ile geri kazanılan kemik yapımı hızı hareketsizliğe bağlı oluşan kemik kaybı hızından daha yavaş olur."
"HAREKETSİZLİĞİN EN BELİRGİN ETKİSİ KASLAR ÜZERİNDE GÖRÜLÜR"
"Hareketsizliğin en belirgin etkisi kaslar üzerinde görülür" diyen Prof. Dr. Onat Üzümcügil, şunları söyledi: "Özellikle kas hacim (atrofi) ve dayanıklılık (endurans) kaybı en sık görülen sorunlardır. Kasın kasılma gücü her hafta yaklaşık yüzde 15 azalırken, 5'inci hafta sonunda toplam gücün yarısı kaybedilir. Yine kemikte olduğu gibi iyileşme hızı kayıp hızından her zaman daha düşük izlenir. Ayrıca immobilizasyonun 5. haftasının sonunda kas kütlesinde yaklaşık yüzde 69'u kaybedilir. Dolayısıyla her gün yapılacak düzenli izometrik ve izotonik egzersizler ile kas gücü kayıplarının önüne geçilebilmektedir. Hareketsizliğin eklem kıkırdağı üzerindeki etkileri ise yıllar boyu araştırmacıların ilgi odağı olmuştur. Yapılan hayvan çalışmalarında immobilizasyonun kıkırdakta incelme ve yumuşamaya neden olduğu gösterilmiş ve eklem sıvısındaki bir takım biyokimyasal maddelerin kıkırdak yıkımında rol aldığı belirtilmiştir. Ayrıca kıkırdak temas ve geçiş alanlarındaki dejenerasyonun hareketin geri kazanılması sonrası bile iyileşmediği ortaya konulmuştur. Son yıllarda manyetik rezonans görüntüleme tekniklerindeki gelişmeler ile insan eklem kıkırdağında nicel ölçümler yapılabilir hale gelinmiş ve yüklenmenin azalmasına kıkırdağın incelerek cevap verdiği gösterilmiştir."
"30-40 DAKİKALIK YÜRÜYÜŞLER İLE KAS KAYBININ ÖNÜNE GEÇEBİLİRSİNİZ"
Egzersizin kas kaybını nasıl önlediğini de anlatan Prof. Dr. Onat Üzümcügil, "Her gün yapılacak 30-40 dakikalık 15-20 dk/km hızında düzenli düz yürüyüşler hem kas erimesi ve güç kaybının önüne geçecek hem de kalp-damar sistemi açısından hareketsizliğin yaratmış olduğu toplardamarlarda pıhtı gelişimi riskini de en aza indirgeyecektir. Ayrıca pasif ve aktif eklem hareket açıklığı egzersizleri eklemlerimizde gelişebilecek hareket kaybı ve buna bağlı kıkırdak hasarına engel olmaya yardımcı olacaktır. Germe egzersizleri ile de kas boylarımızın kısalması önlenerek kas kondüsyonumuzu güçlü tutmak mümkün olabilecektir. Bu egzersizlerin günde 3 kere 10-15 dakikalık periyotlarda düzenli olarak yapılması hareketsizliğin genel vücut sağlığımız üzerindeki olumsuz etkilerini azaltarak daha kaliteli bir yaşam için bir kapı aralayacaktır. Unutmayalım; hayat eve sığar ancak hareket hayattır" dedi.