Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü'nden Dr. Erdal Kan diyabet hakkında bilgi vermek amacıyla bir açıklama yaptı. Diyabetin iyi bir takip ve hasta uyumuyla önlenebilen bir hastalık olduğunu söyleyen Dr. Erdal Kan, "Çağımızın salgını ilan edilen diyabet ülkemizi de tehdit ediyor. Araştırma sonuçlarına göre hasta oranı yüzde 13,7'ye kadar yükselmiş durumda. Oysa diyabet iyi bir takip ve hasta uyumuyla önlenebilen bir hastalık. Tam bu noktada ise, pre-diyabet (diyabet öncesi dönem) döneminin önemi gün geçtikçe daha iyi anlaşılıyor. Hastalık, özellikle çeşitli organlarda oluşturduğu tahribatlarla istenmeyen sonuçlara kadar ilerleyebiliyor. Ancak diyabet konusunda bilinçli hareket edip tedaviye uyum gösteren hastalar yaşam kaliteleri düşmeden hayatlarına devam edebiliyor" diye konuştu.
Diyabetli hasta sayısının arttığını belirten Dr. Kan, "Toplumda daha yaygın olarak görülen Tip 2 diyabete neden olan faktörlerin en başında kilo sorunu geliyor. Çünkü diyabet obeziteyle, vücut yağlanmasıyla ilişkili bir hastalık. Tabii obezitenin de birçok nedeni var. Hareketsizlik, TV seyretme saatlerinin artması ve beslenme problemleri bunların başında geliyor. Düşünün ki artık çocuklarda dahi Tip 2 diyabet görülüyor. Eskiden Tip 1 ve Tip 2 diye ayrılıyordu fakat artık bu ayrım eskisi kadar keskin değil" şeklinde konuştu.
Erdal Kan şöyle devam etti: "Diyabet riskinin arttığı dönemi pre-diyabet olarak tanımlıyoruz. Halk arasında 'gizli şeker' diye bilinen bu dönemde, hastanın diyabet riski artmış oluyor. Pre-diyabeti çok önemsiyoruz; çünkü bu dönemde bazı önlemleri almak, birtakım ilaçlar kullanmak, hayat tarzını değiştirmek ya da diyet yapmak gibi pek çok adım, muhtemel bir diyabeti önlemektedir. Yemeklerden sonra sürekli acıkma hissi varsa, çok fazla susama söz konusuysa, ani kilo kaybı olduysa kan şekerinin yükselmesinden şüphelenebilirsiniz. Ancak kan şekeri ölçümü normal çıkarsa ve hastanın kilosu, fiziki muayene sonuçları yerindeyse herhangi bir endişeye gerek yok. Hastanın Vücut Kitle İndeksi 30'un üstündeyse, ailede diyabet mevcutsa, hiperlipidemi, hipertansiyon ya da kalp hastalığı öyküleri varsa bu kez tarama testleri ve şeker yükleme testi devreye giriyor. Şeker yükleme testinin, kişinin pre-diyabet olup olmadığını da gösteren bir işlem olduğuna dikkat çeken Dr. Erdal Kan, "Kişinin açlık şekeri normal çıkabilir fakat şeker yükleme testi yapmadan pre-diyabet olup olmadığını anlamayabilirsiniz. Bu testle kişinin pre-diyabet olup olmadığını; eğer pre-diyabet varsa diyabete ne kadar yakın olduğunu da öğrenmek mümkün."
Düzenli spor ve sağlıklı beslenmenin diyabete meydan okuyan iki alışkanlık olduğunu söyleyen Kan, "Pre-diyabet döneminde bazen diyabete gidişi yavaşlatan ilaçlar kullanmak gerekebiliyor. Fakat ilaç kullanmadan önce hastalarımıza, beslenmelerini düzeltmelerini ve hareketli olmalarını öneriyoruz. Eğer hasta bunları uygular ve belirli bir kilo kontrolünü sağlayıp bunu devam ettirmeyi başarırsa zaten ilaca da ihtiyacı kalmıyor. Önemli olan, pre-diyabet döneminde kilo kontrolünü sağlayabilmektir. Diyabetin korkutan komplikasyonlarının da, iyi bir takip ve hasta uyumuyla önlendiğini hatırlatmakta fayda var. Çünkü önemli olan, kan şekerinin belirli bir düzeyde tutulmasıdır" ifadelerini kullandı.
"Diyabete neden olan genetik faktörleri değiştiremeyiz fakat yaşam tarzımızı değiştirerek diyabete meydan okuyabiliriz" diyen Dr. Erdal Kan, "Özellikle gizli şeker olarak bilinen pre-diyabet döneminde gerekli tarama testleriyle önlem almak, diyabete erken yakalanma riskini de düşürmektedir. Egzersiz, kalori yakımı yanında vücudun insülin yanıtını artıran ve kan şekerini düşürüp ilaç ihtiyacını azaltan önemli bir aktivite" sözlerine yer verdi.
Erdal Kan son olarak nasıl egzersizler yapmak ve egzersiz yaparken nelere dikkat etmek gerektiği konusunda bir liste paylaştı. Egzersizin diyabet hastalarında sıklıkla etkilenebilen bacak ve kollarda dolaşımı iyileştirdiğine anlatan Dr. Kan şu bilgileri verdi: "Egzersize yavaş ve düşük hızda başlayıp giderek tempoyu artırın. Kendinizi aşırı zorlamayın. Yanınızda her zaman diyabet hastası olduğunuzu belirten bir yazı, bileklik vb. taşıyın. Haftada 3-5 kez yürüyüş yapın. Ayak probleminiz varsa yüzme ve bisiklet gibi ayağa daha az yük bindiren sporları tercih edin. Spor ayakkabınızı ve spor kıyafetlerinizi her an görebileceğiniz yerlerde tutun. Böylece egzersiz her an aklınızda olacaktır. Ayaklarınızı sık sık kontrol edin. (kızarıklık, su toplaması vb.) Egzersiz süresince yanınızda glukoz kaynağı besinler bulundurun. Geç vakitlerde egzersizden kaçının, tek başınıza egzersiz yapmayın. Adımsayar kullanın ve 10 bin adımı hedefleyin. Bilimsel çalışmalar adımsayar kullananların, kullanmayanlara göre 2 bin 500 adım daha fazla attığını ve daha fazla kilo verdiğini gösteriyor. Yeterli miktarda su için. Egzersiz öncesi ve sonrası kan şekerinizi ölçün."