Prof. Dr. Onur Yaprak, beslenme alışkanlıklarına bağlı karaciğer yağlanmasının giderek artan bir sorun olduğunu dile getirerek önemli uyarılarda bulundu. Prof. Dr. Yaprak, toplumun 3'te birinin karaciğer yağlanması ile karşı karşıya olduğunu belirterek "Karaciğer yağlanması önlem alınmazsa metabolik sendrom, diyabet, karaciğer sirozu ve kanseri gibi ölümcül hastalıklara yol açabilir. Bu yüzden son yıllarda karaciğer için faydalı ve zararlı besin ve içecekler sık sık gündeme geliyor. Son 20-30 yılda kahvenin karaciğere olan faydalarına ait onlarca araştırma makalesi yayınlandı" dedi.
KAFEİN SİROZ VE KANSER RİSKİNİ AZALTABİLİR
Dünya üzerinde birçok insanın kahveyi santral sinir sistemi üzerindeki uyarıcı etkisi nedeniyle zinde kalmak için tükettiğine işaret eden Prof. Dr. Yaprak, şunları söyledi: Kahvenin içindeki kafein maddesi, kahve, kola, çikolata, enerji içecekleri, çay ve bazı ilaçları da içeren 60 civarı madde içinde bulunur. Günde 3-4 fincan kahve içenlerde karaciğer enzimleri olan AST, ALT, GGT düzeylerinin gerilediği, karaciğerdeki sertleşmenin düzeldiği, karaciğerde siroz ve kanser gelişim riskinin azaldığı hatta kahvenin metabolik sendrom ve diyabet üzerine de olumlu etkilerinin olduğu birçok çalışmada gösterilmiştir. Kahvenin karaciğer koruyucu etkisinin altında yatan temel mekanizmalar arasında; kahvenin antioksidan özelliği, karaciğerde detoks yapan enzimleri uyarması, karaciğer sertleşmesine yol açan bazı zararlı büyüme faktörlerini azaltması sayılabilir. Kahvenin içindeki kafein karaciğerdeki sertleşme üzerine olumlu etkilere sahiptir. Ayrıca kahve içeriğindeki kafein fiziksel performansımızı artırmaya yardımcı olur."
ALZHEİMER'A KARŞI DA ETKİLİ
Prof. Dr. Yaprak, kahvedeki asıl fayda sağlayan maddenin klorojenik asit olduğuna değinerek şu bilgileri verdi: "Kahvenin içinde onlarca bileşen bulunmaktadır. Bunlardan kahvenin faydalı etkileri üzerinde odaklanılmış olanları kafein, kafestol ve kahveol, klorojenik asittir. Ayrıca bunlara ek olarak kahvenin içinde riboflavin, pantotenik asit, niasin, tiamin, folat, K vitamini, tokoferol ve B6 gibi vitaminler ile çinko, potasyum, manganez, magnezyum gibi mineraller de bulunmaktadır. Klorojenik asit antioksidan etkiye sahiptir. Antioksidan etkinin altında karaciğerde glutation düzeylerinin artışı önemli bir rol oynar. Aynı zamanda glukoz intoleransını da düzeltirler. Klorojenik asidin antiinflamatuar özellik taşıması da avantajlarından bir tanesidir. Bunun dışında klorojenik asidin aynı zamanda sinir hücresi ölümüne karşı koruyucu etkisi vardır. Bu nedenlerle günlük 2-3 fincan kahve tüketiminin Parkinson ve Alzheimer hastalığına karşı etkili olabileceği düşünülmektedir."
ORTASI YARAR AŞIRISI ZARAR VEREBİLİR
Uygun dozda içilen kahvenin sadece karaciğere değil birçok hastalığa karşı da koruyucu etki sağladığını belirten Prof. Dr. Yaprak, şu değerlendirmede bulundu: "Bazı çalışmalar kahvenin baş, boyun, rahim ve prostat, kolon kanserine karşı korunmaya katkı sağladığını saptamışlardır. Kahve zindelik ve canlılık verir, olumlu ruh hali oluşturur. Bu etkisinin altında adenozin adlı maddenin reseptörlerini baskılaması ile dopaminerjik artışa yol açması yatmaktadır. Günlük kahve ile alınan kafein miktarı normal kullanıcılarda 50-150 mg'iken, sık içenlerde 400 mg'a kadar çıkar. Amerika ve Avrupa Gıda klavuzları kafein tüketiminin, günlük 400 mg'ı geçmemesi yönünde tavsiye de bulunuyor. Filtre kahvenin fincanında 150-200 mg, Türk kahvesinin fincanında ise 60 mg kafein bulunmaktadır. Çay ile alınan kafein miktarı ise her bardakta 50 mg'dır. 400 mg üzerinde alınan kahvenin bazı zararları mevcut. Aşırı tüketiminde başta kalp ve sinir sistemine olan yan etkileri arasında; çarpıntı, yüksek tansiyon, tremor dediğimiz el titremesi, seyirme, baş ağrısı, huzursuzluk, sinirlilik, mide ağrısı sayılabilir. Yatmadan 5-6 saat önce kahve içimi sonlandırılmazsa uyku problemleri yaşanabilir. Aşırı tüketilen kahvenin yine kalsiyum, demir, çinko emilimini azalttığını kemik erimesi ve kansızlık riskini artırdığını iddia eden çalışmalar da mevcuttur."