Kahvenin özü olan kafeinin, bugün yasak birçok uyuşturucuyla neredeyse aynı oranlarda bağımlılık yapma potansiyeline sahip olduğunu ifade eden Kaykaç, "Uyuşturucu madde bağımlılığı gibi, vücuda alınan düzenli miktarda kafein de bizi kafein bağımlılığına sürükleyebilir. Kafeinin bünyemize etkileri olarak şunları sıralayabiliriz; yüksek kan basıncı, daha hızlı kalp atışı ve nefes alma/verme, daha hızlı yağ yakımı, midede daha fazla asit, daha fazla idrar üretimi, yüksek seviyelerde titreme, sinirlilik, ajitasyon, kulaklarda çınlama ve adrenalin üretimi. Yani belirli bir dozun üzerinde tüketilen kahvenin aslında sadece fizyolojik değil aynı zamanda psikolojik de etkilerinin olduğunu görebiliyoruz.
ANKSİYETE ATAKLARI...
Mesela bir anksiyete bozukluğunuz var ve kafeinli içecekleri fazla tüketiyorsunuz. Vücudunuz sakinleşmesine yardımcı olan kimyasalları yeterince üretemediği için anksiyete ataklarını yenmeniz pek mümkün olamayabilir. Özellikle sabahları, kahvaltı ile temel besin ihtiyaçlarımızı almak yerine bu ilk öğünü kahveyle geçiştirmek, kortisol ve diğer stres hormonu seviyelerinin artmasına sebep olacaktır. Böylece kendinizi daha da gergin hissedeceksiniz. Bununla beraber baş ağrısı da hissetmeniz muhtemeldir. Psikolojik ve fizyolojik olarak kendinizi kötü hissetmemeniz için kahve tüketiminizi dengelemeniz sizin için önemlidir" açıklamalarında bulundu.