GENÇLEŞME YÖNTEMİ :
Gençleşme ve hücrelerin yenilenerek kullanıldığı alan olan PRP (Platelet Rich Plasma; trombositten zengin plazma) tedavisi hastadan alınan kanın özel bir yöntemle ayrıştırılarak, platelet (trombosit) bakımından zengin bir plazma konsantresi elde edilerek, tedavisi hedeflenen bölgeye enjeksiyonu temeline dayanır. Kanımızdaki trombositlerin vücudumuzdaki yaraların iyileşmesi, dokunun yenilenmesi, kollajen sentezi artışı ve ilgili bölgedeki damarlanmada artış sağlama, yumuşak doku ve kemik dokuda yenilenmeyi uyarma gibi görevleri vardır. Trombositler bu görevleri; içlerinde bulunan, yara iyileşmesini arttıran ve doku yenilenmesini hızlandıran çeşitli büyüme faktörleri sayesinde yapar.
PRP tedavisi bir kök hücre tedavisi değildir. PRP yöntemi ile trombosit sayısı çoğaltılır. Uygulama sonrasında deride oluşan fibrin ağları ortamdaki kök hücreleri de kendi yapısına toplayarak dolaylı olarak kök hücreler ile çalışır. Böylece yukarıda saymış olduğum cilt sorunlarına çözüm bulmaya çalışılır. Altını çizerek tekrar söylemek istiyorum PRP bir kök hücre nakli yöntemi değildir.
KISIRLIK TEDAVİSİNDE (TÜP BEBEK) KULLANILAN YÖNTEM :
Kadın hastalıkları ve doğum pratiğinde de kök hücreler kullanılmaktadır. Bu yöntem, özellikle jinekolojik onkoloji (kadın üreme organı kanserleri), perinatoloji ve infertilite (kısırlık) tedavisinde uygulama alanına girmiştir. Jinekolojik tümörlerin tedavisinde, prenatal transplantasyon ve uterus içerisinde uygulanan gen tedavisinde kök hücreler kullanılabilir. Fetal (anne rahmindeki cenine ait) kök hücreler annede mikrokimerizm ile doku onarımına yardımcı olabilir. Kök hücreler infertilite ve IVF (in vitro fertilizasyon; tüp bebek) araştırmaları ve tedavisinde de kullanılabilirler.
KEMİK İLİĞİ NAKLİ YÖNTEMİ :
Kök hücre tedavisinin kullanıldığı bir diğer alan ise çoğunlukla kemik iliği nakli olarak bilinen tedavi türüdür. Kemik iliği naklinde temel prensip, kan hücrelerinin yapımını sağlayan kök hücrelerin sağlam bireylerden (verici-donör) alınarak hastaya verilmesidir. Böylece hastada mevcut olan hastalığın tamamen ortadan kaldırılıp sağlığına kavuşturulması hedeflenir. En başta lösemiler olmak üzere, doğumsal bağışıklık sistemi hastalıkları, metabolik hastalıklar, Akdeniz anemisi ve orak hücreli anemi gibi kan hastalıkları ve bazı genetik hastalıklarda kesin tedavi yöntemi olarak kullanılmaktadır.
Özellikle Kemik iliği nakli yöntemi olarak ifade edilen ve lösemi ismiyle bilinen kan ya da diğer adı ile ilik kanseri olan hastalığın tedavisi için önemli ve etkili bu yöntem hakkında açıklamalar yapanProf Dr Barış Malbora, merak edilen soruları cevapladı
KEMİK İLİĞİ NAKLİ TANIMINI KULLANMAK NE KADAR DOĞRUDUR?
Kök hücrelerimiz vücudumuzdaki dokularımızın oluşumunu çoğalmasını ve onarımını sağlayan temel hücrelerimizdir. Bu hücrelerimizin tek kaynağı kemik iliğimiz değildir aslında. Damarlarımızdaki çevresel kanımızda ve doğum sırasındaki kordon kanımızda da bu kök hücrelerden vardır. İçerdiği kök hücre miktarına göre azdan çoğa doğru sıralayacak olursak damarımızda dolaşan kanımız kemik iliği ve kordon kanıdır. Yen doğan bebekteki kordon kanında bol miktarda bulunmakla birlikte toplam hacim diğer kaynaklara göre az olduğu için çok da fazla kök hücre elde edilememektedir.
KEMİK İLİĞİ NAKLİ İLE KÖK HÜCRE NAKLİ AYNI ŞEYİ Mİ İFADE EDER?
Başlıca lösemi ismiyle anılan kan (ilik) kanserinde kullanılan bir yöntem olan kemik iliği nakli tanımı tam olarak doğru bir tanım değildir. Kök hücre nakli demek daha doğru ve kapsayıcı bir tanımlamadır. Biz hekimler arasında da yanlış olarak kemik iliği nakli olarak kullanılmasının nedeni tedavi amacıyla elde edilen kök hücrelerin en yaygın kullanılan kaynağının kemik iliği olmasıdır. Az önce de söylediğim gibi kemik iliği dışında çevrel kan ve kordon kanı da kök hücre kaynaklarımızdır. Özetle çatı terim kök hücre naklidir. Kaynaklardan en sık kullanılan kemik iliği olamsı nedeniyle eş anlamlı kullanılmaktadır.
Günümüzde kök hücre tedavisi farklı tıp alanlarında kullanılmaktadır. Ortopedi hekimleri tarafından kıkırdak ve kemik oluşumu için kullanılmaktadır. Bu hücreler laboratuvar ortamında çoğaltılarak elde edilmektedir. Bununla birlikte asıl kullanım alanı biz erişkin ve çocuk hematoloji (kan hastalıkları) hekimleri tarafından başta lösemiler olmak üzere bir çok kan hastalığında doğumsal hastalıklarda ve organ kanserlerinde kullanılan 'kan (hematopoietik) kök hücre' nakilleridir.
KEMİK İLİĞİ NAKLİ TANIMINI KULLANMAK NE KADAR DOĞRUDUR?
Kök hücrelerimiz vücudumuzdaki dokularımızın oluşumunu çoğalmasını ve onarımını sağlayan temel hücrelerimizdir. Bu hücrelerimizin tek kaynağı kemik iliğimiz değildir aslında. Damarlarımızdaki çevresel kanımızda ve doğum sırasındaki kordon kanımızda da bu kök hücrelerden vardır. İçerdiği kök hücre miktarına göre azdan çoğa doğru sıralayacak olursak damarımızda dolaşan kanımız kemik iliği ve kordon kanıdır. Yen doğan bebekteki kordon kanında bol miktarda bulunmakla birlikte toplam hacim diğer kaynaklara göre az olduğu için çok da fazla kök hücre elde edilememektedir.
KEMİK İLİĞİ NAKLİ İLE KÖK HÜCRE NAKLİ AYNI ŞEYİ Mİ İFADE EDER?
Başlıca lösemi ismiyle anılan kan (ilik) kanserinde kullanılan bir yöntem olan kemik iliği nakli tanımı tam olarak doğru bir tanım değildir. Kök hücre nakli demek daha doğru ve kapsayıcı bir tanımlamadır. Biz hekimler arasında da yanlış olarak kemik iliği nakli olarak kullanılmasının nedeni tedavi amacıyla elde edilen kök hücrelerin en yaygın kullanılan kaynağının kemik iliği olmasıdır. Az önce de söylediğim gibi kemik iliği dışında çevrel kan ve kordon kanı da kök hücre kaynaklarımızdır. Özetle çatı terim kök hücre naklidir. Kaynaklardan en sık kullanılan kemik iliği olamsı nedeniyle eş anlamlı kullanılmaktadır.
KÖK HÜCRE NAKLİ SADECE LÖSEMİ TEDAVİSİNDE Mİ KULLANILIR?
Kök hücre naklini en sık kullandığımız hastalık lösemiler yani diğer adları ile kan kanseri/kemik iliği kanseridir. Ancak tek kullandığımız hastalık grubu lösemi değildir. Ülkemizde sık görülen bir kan hastalığı olan Akdeniz anemisi (talasemi) doğumsal veya sonradan oluşan kemik iliğinin çalışmadığı kemik iliği yetmezliklerinde (aplastik anemiler) organ kanserlerinde doğumsal bağışıklık yetmezliği ve metabolik hastalıklarda da kök hücre nakli uygulanır.
HER LÖSEMİLİ HASTAYA KÖK HÜCRE NAKLİ YAPILIR MI?
Günümüz tıbbının geldiği noktada her hastaya kemik iliği nakli yapmıyoruz. Bu oran çocukluk çağı lösemilerinin sadece %15'ini oluşturur.
Peki bu %15'lik grup hangi hastalardan oluşmaktadır?
Bu hastalar kemoterapi dediğimiz kimyasal ilaçlara yanıt vermeyen yani nükseden veya deneyimlerimiz doğrultusunda nüksedeceğini öngördüğümüz 'yüsek riskli' hastalarda kök hücre nakli yapıyoruz. Bahsettiğim bu %15 lik oran tabiki sadece lösemili hastalarımız çin geçerlidir. Diğer bahsetmiş olduğum kan bağızıklık sistemi ve metabolik hastalıklara sahip hastaların tamamında tek çözüm şimdilik kök hücre naklidir. Bazı hastalık gruplarında genetik tedavi de yeni bir umut olarak gündeme gelmektedir. Ancak bir çok hastalıkta henüz deneysel aşamayı geçememiştir.
KÖK HÜCRE NAKLİ ÖMÜRLÜK MÜDÜR YOKSA YENİDEN NÜKSEDEBİLİR Mİ?
Kök hücre nakli az önce saymış olduğum hastalıklar için son ve kesin çözüm olmakla birlikte bazen altta yatan hastalığın tekrar etmesi gündeme gelebiliyor malesef. Bu tekrarın nedeni altta yatan hastalığa nakil öncesi uygulanan hazırlama yöntemine ve hastanın klinik durumuna göre değiebilir. Örneğin çocukluk çağı lösemilerinde %5-15 civarında nüksetme ihtimali varken osteopetroz isminde doğumsal bir kemik metabolizma bozukluğu olan hastalıkta bu oran daha yüksektir. Bunun nedeni hastalığın kendisinde yatmaktadır. Bu hastalıkta hastanın kemik doğkusu iliği doldurduğu için dışarıdan verilen kök hücrenin bu bölgeye yerleşmesi dah zor olmaktadır. Bu hastalarda tedavi şansımız kalmamış mıdır? Elbette tedavi şansımız vardır. Bu tür tekrar eden hastalarda ikinci kök hücre naklini yapmaktayız.
KÖK HÜCRE NAKLİ SÜRECİ ÇOK AĞRILI BİR TEDAVİ MİDİR ?
Baktığımız açıya ve bulunduğumuz yere göre değişir bu sorunun yanıtı. Eğer donör yani kök hücre vericisi tarafında isek işimiz kolay. Hasta tarafından bu soruyu yanıtlamamız gerekiyorsa zor anları var tabi. Burada öncelikle kök hücre vericisi açısından sürece daha yakından bakalım. Verici ile hasta doku grubu eşleştikten sonra donöre 'hala verici olmak isteyip istemediği' sorulur. Yanıt 'evet' ise donör sağlık kontrolünden geçip bulaşıcı hastalıklar açısından kan tetkikleri yapılır. Donör bu süreçten de başarılı geçtikten sonra hastanın kök hücreye ihtiyaç olduğu zaman ve kök hüre toplama yeri hasta hekimi tarafından donör hekimine iletilir. Donör hekimi de bu talepleri donöre iletir. Burada son kararı verecek olan tamamıyla donördür. Yani kök hücre toplama zamanını da kök hücre toplama şeklini de donör kendi isteği doğrultusunda şekillendirir. Yani kök hücreyi kemik iliğinden mi toplayalım yoksa damardan mı toplayalım buna donör kendisi karar verir.
Eğer kök hücreler kemik iliğinden toplanacak ise bu süreç biraz daha farklı ilerler. Bu işlem öncesinde damardan elde edilen kök hücre yöntemi gibi herhangi bir aşılama yoktur. Kök hücre toplama işleminden önce akşamdan donör hastaneye yatırılır. on ilki saatlik açlık sonrası genel anestezi altında tamamen ağrızısız bir şekilde kalça kemiğinin arkasından her iki tarafından özel iğnelerle girilerek kemik iliğinden kök hücreler toplanır. Bu işlem de yaklaşık 40-60 dakika sürer. İşlem sonrası en büyük yakınma iğnenin girmiş olduğu bölgede ağrıdır. Eğer donör hastadan vücut ağırlığı olarak küçük ise çok miktarda kök hücre toplamak gerektiği için hacmen de fazla ürün toplamak gerekir. Bu durumda ürün toplama sonrasında donöre kırmızı kan (erirtrosit) vermek gerekebilir. Bu durma bizler en çok abi veya ablasına kök hücre veren kahraman kardeşlerde karşılaşıyoruz. Eğer donör yeterince büyük ise işlemden 1-2 hafta önce donörden kendi kanını alıp ihtiyaç durumunda kendisine veriyoruz. Bu şekilde başka birinden kan ürünü almasının da önüne geçmiş oluyoruz. Kemik iliğinden kök hücre topladığımız durumlarda donör işlemden bir gün sonra evine gönderilir.
Bir diğer kök hücre kaynağımız kordon kanıdır. Bunu bebek doğar doğmaz kordonunu sağarak elde ediyoruz. Oldukça konsantre kök hücre içermesine karşın hacmen az olması en büyük handikaptır. Bu nedenle alıcı vücut ağırlığı çok olan (kilolu) hastalara yetersiz klmaktadır. Bir diğer handikap ise diğer kök hücre akynakalrına göre naklin tutması daha geç olmaktadır.
KÖK HÜCRE BAĞIŞÇISI OLMAK
Bağışçı adayı olmak iyi bir başlangıçtır, ama tabiiki yeterli değildir. Bundan sonra heyecanla ülkemizin veya dünyamızın herhangi bir yerinde bir hastaya umut olabilmeyi beklemek ve doku uyumu olduğu haberini aldıktan sonra koşa koşa donör merkezine gitmek gerekir. Ülkemiz veya dünyamız dedim, çünkü Türkök yani ülkemizin kök hücre bankası sadece yurttaşlarımıza hizmet vermiyor. 2017 yılından itibaren tüm dünyadaki bankalarla da ortak çalışıyor. Dolayısıyla kök hücre bağışçısı olunca tüm dünya havuzundaki kök hücre bağışçısı oluyoruz. Evrensel bir görevi yerine getirmiş oluyoruz.
Bazen bir hastaya ülkeden veya dünyadaki bankalardan birden fazla donör adayı bulabiliyoruz. Ama bazen bir hastaya koskoca dünyada bir donör adayı bulunuyor. O kişi siz iseniz bilin ki hastanın hayata tutunacağı tek dal sizsiniz. Bağışçı adayı olup doku uyumlu bir hasta ile eşleşince vazgeçmek bir insanın son umudunu ve belki de yaşam şansını elinden almış olduğumuzu unutmayalım lütfen.