Prof. Dr. Onur Yaprak, toplumda yaygın olarak görülen safra kesesi taşları, safrada çamur ve poliplere ilişkin yaptığı açıklamada, safra kesesinin görevinin, karaciğerin ürettiği safra sıvısını depolamak olduğunu, yemek yenmesiyle safra kesesinin kasılarak içindeki safrayı bağırsağa boşalttığını ve böylelikle yağların küçük damlacıklara ayrılarak emildiğini belirtti.
Aynı zamanda yağda eriyen vitaminlerin de emilimini sağladığını ifade eden Yaprak, "Safra kesesindeki safrada çözünmüş olarak bulunan bilirubin yani alyuvarların yıkım ürünü olan ve safranın rengini veren madde, safra tuzları, lesitin ve kolesterolün çökelti oluşturup katılaşmasıyla safra kesesinde taşlar oluşur. Taş şeklini almadan önceki çökelti hali ise safra çamuru olarak adlandırılır." değerlendirmesinde bulundu.
Prof. Dr. Yaprak, safra kesesinde taş olan her 4 kişiden 3'ünün hayatı boyunca taştan kaynaklı sorun yaşamayacağını aktararak, şunları kaydetti:
"Toplumun ortalama yüzde 10'unda safra kesesi taşı mevcut. Bu oran 65 yaş üstünde yüzde 35'e kadar çıkar. Daha önce hiçbir şikayet yapmamış olan taşın tesadüfen ultrasonografide saptanmasından sonra vücutta ciddi sorunlara yol açması nadirdir. Bu taşlar saptandıktan sonraki yıllar içinde ancak yüzde 15-20 hastada bir şikayete yol açar. Bu hastalarda şikayet çoğunlukla karın ağrısıdır. Kolik tarzda ağrı olarak nitelendirilen bu ağrının mekanizması, yağlı bir yemekten sonra safra kesesinin kendini boşaltmak için kasılmasına rağmen taşın çıkış kanalını tıkaması nedeniyle kesenin boşalamayıp içindeki basıncın artmasına bağlıdır. Ağrı karnın sağ üst bölgesinde olup sıklıkla sırta vurur. Bazen bulantı ve kusma ağrıya eşlik eder.
Ağrı süresi genellikle yarım ila 6 saat arasında. Hastalarda ağrı dışında görülen diğer şikayetler ise midede şişkinlik hissi ve hazımsızlıktır. Bir kez şikayeti başlayan hastalarda taşa bağlı daha ciddi sorunlar olarak nitelendirdiğimiz; safra kesesi ya da pankreas iltihabı veya taşın kanala düşmesiyle oluşan sarılık ve safra kanalı iltihabı riski de artmaya başlar. Daha önce hiçbir şikayete yol açmamış safra kesesi taşlarının hastada hafif şikayetler ile ilk uyarıları vermeden doğrudan ciddi sorunlardan birine yol açması yüzde 1 gibi nadir görülen durum. Karnın sağ üst köşesinden sırta vuran ağrıya eşlik eden bulantı ve kusma gibi şikayetler safra kesesi taşının belirtisidir."
Kadınlarda erkeklere göre safra kesesinde taş oluşmasının 2 kat daha fazla olduğunu belirten Yaprak, "40 yaş üstü olanlarda, obezite, diyabet, genetik faktörler, çok hızlı kilo verenler, östrojen hormonu kullananlar, hamileler, chron veya siroz hastaları, hemolitik anemisi olanlarda risk artar. Düzenli 3 öğün yemekle safra kesesinin boşalması sağlanmalı, zeytinyağı ağırlıklı beslenmeli, düzenli egzersiz yapılmalı. Haftada 100 gram fındık veya fıstık tüketenlerde, günde birkaç fincan kahve ve C vitamini takviyesi alanlarda safra kesesi taşı gelişme olasılığının azaldığı gösterilmiş." ifadelerini kullandı.
SAFRA KESESİ AMELİYATI GEREKTİREN DURUMLAR HAKKINDA
Prof. Dr. Yaprak, sık ağrı gibi şikayetlere yol açan ya da safra kesesinde iltihap, pankreas iltihabı, sarılık gibi ciddi sorunlar olarak nitelendirilen durumlara yol açmış taşlara ameliyat önerdiklerini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Daha önce hiç şikayete yol açmamış ve tesadüfen saptanmış olan safra taşları olan hastalar ise olası şikayetler açısından bilinçlendirilerek ameliyat edilmeden gözlenebilir. Bu durumun istisnaları; radyolojik görüntülemede safra kesesi kanseri şüphesi bulunması (porselen kese) veya safra kesesi taşı olan birinin aynı zamanda hemolitik anemi dediğimiz bir çeşit kan yıkımı hastalığı olmasıdır. Safra kesesi taşının kesede kansere yol açma riski 5 yılda yüzde 0,3. Bu risk özellikle 3 cm'den büyük taşlarda veya safra kesesinin taşla dolu olmasında artar. Bu yüzden 3 cm'den büyük taşı olan kişilere de cerrahi önerilebilir."
Safra kesesi poliplerinin toplumun ortalama yüzde 5'inde görüldüğünü anlatan Yaprak, "Safra kesesinin mukoza dediğimiz iç yüzeyinden gelişen milimetre ile santimetre arasındaki boylardaki tomurcuklara polip denilir. Poliplerin kendi aralarında 5 tipi vardır ve sadece adenomatöz tipte polipler kanser yapma riskine sahiptir. Neyse ki poliplerin ancak yüzde 5'i adenomatöz tiptedir. Adenomatöz tipte bir polip 1 cm'den küçük ise kanserleşme riski yüzde 6 iken, 1 cm'den büyük adenomatöz poliplerde kanser gelişme oranı yüzde 37 olarak saptanmış. Demek oluyor ki polibin tipinin adenomatöz tipte olması ve çapının 1 cm üzerinde olması safra kesesi kanseri için önemli bir risk faktörüdür." ifadelerini kullandı.
Yaprak, poliplerin 1 cm'den büyükse şikayet yapsın ya da yapmasın ameliyat önerdiklerini belirterek, "1 cm'den küçük poliplerde ciddi şikayet var ise ve şikayetin polipten kaynaklandığını düşünüyorsak ameliyat öneriyoruz. Ancak şikayet yoksa takip öneriyoruz. Yine 1 cm'den küçük olup şikayet olmasa da takiplerde büyüyen veya safra kesesi taşı ile birlikte olan poliplerde yine ameliyat önermekteyiz." değerlendirmesinde bulundu.