ADET AĞRISI OLAN KADINLARIN YÜZDE 50'SİNDE GÖRÜLÜYOR
Endometriozis, normalde rahmin en iç kısmını oluşturan endometrium tabakasının rahim dışında bulunmasıdır. Bu hastalık genellikle karnın alt bölgelerinde görülmektedir. Ancak vücudun her yerinde de görülme olasılığı bulunmaktadır. Tanı için en güvenilir yöntem cerrahi ve dokunun mikroskobik olarak değerlendirmesi olduğu için maalesef hastalığın gerçek yaygınlığı bilinmemektedir. Üreme çağındaki kadınların yaklaşık yüzde 10'unda görüldüğü tahmin edilen endometriozis; isteğe bağlı olarak ameliyatla tüplerini bağlatan kadınlarda yüzde 3-10, üreme çağında alt karın ağrısı olan kadınlarda yüzde 12-32, kısırlık problemi olan kadınlarda yüzde 20-40, kronik alt karın bölge ağrısı veya adet ağrısı olan kadınlarda ise yüzde 50 oranında görülmektedir.
ENDOMETRİOZİS SİYAH IRKTA DAHA AZ, ASYALILARDA DAHA FAZLA GÖRÜLÜYOR
Endometriozis tanısı ortalama 25-35 yaş arasında konulmaktadır. Hastalığın başlangıcı ile tanısı arasında yaklaşık 7 senelik bir gecikme periyodu görülmektedir. Menopoz sonrası dönemde endometriozis görülme oranı yüzde 5'in altındadır ve genelde bu kadınların hikayesinde menopoz semptomlarını geriletmek için kullanılan hormon yerine koyma tedavisi yer almaktadır. Herhangi bir şikayete neden olmayan endometriozis beyazlara göre siyah ırkta daha az ama Asyalılarda daha fazla görülmektedir.
KIZIL SAÇ VE RENKLİ GÖZLÜLERDE ENDOMETRİOZİS RİSKİ ARTIYOR
Erken yaşta adet başlaması, 21 günden sık adet olmak, hiç doğum yapmamış olmak, adet kanama miktarının çok olması, uzun boy- kızıl saç- mavi-yeşil göz rengi- çilli olmak gibi olguların yanı sıra endometriozis hastalığı için belirlenen risk faktörlerinden bazıları şunlardır:
* Kısırlık
* Doğumsal olarak kadın üreme organlarının bir kısmının yokluğu
* Alkol, kafein
* Yağ ve kırmızı etten zengin diyet
* Dioskin veya DES maruziyeti
* Düşük vücut kitle indeksi
* Birinci derece akrabada endometriozis olması
* İkiz veya daha fazla sayıda gebelik sonucu doğmak,
* Düşük doğum ağırlığı
Yüksek bel- kalça oranı riski düşürüyor
Endometriozisin oluşmasına neden olan risk faktörlerinin yanı sıra bu hastalıktan korunmayı sağlayan faktörler de bulunmaktadır. Gebelik, birden fazla doğum yapmak ve emzirmek başlıca koruyucu etkenler arasında yer alırken; yüksek vücut kitle indeksi ve özellikle bel-kalça oranı yüksek olan obez kadınlarda endometriozis hastalığı daha az görülmektedir.
'BEN DE HİÇ ŞİKAYET YOK' DEMEYİN
Hastalığın tanısı, endometrial dokunun; bez ve fonksiyon görev kısmının cerrahi olarak çıkarıldıktan sonra mikroskobik olarak görülmesi ile konulmaktadır. Hasta öyküsünden elde edilen adet ağrısı, karın alt bölge ağrısı, cinsel ilişki sırasında ağrı, kısırlık, adet kanamasının çok olması, büyük tuvaletin yapılması sırasında ağrı gibi bulgular hastalığın belirlenebilmesi için önem taşımaktadır. Ayrıca bu hastalığın tanısında ultrasonografi ve MRI değerli tanı yöntemleri olmaktadır. Ancak Laparoskopi ile çıkarılan lezyonların mikroskobik incelemesi ise en değerli tanı yöntemidir. Ayrıca tanıda jinekolojik muayene çok önem taşımaktadır. Jinekolojik muayene ile şiddetli endometriozis vakalarının yüzde 70'ine tanı konulabilmektedir.
TEDAVİ KİŞİYE ÖZEL OLARAK PLANLANMALIDIR
Endometriozis tedavisi, kadındaki etkilerine göre bireysel olarak planlanmaktadır. Endometriozis ve kısırlık problemi olan bir kadında hastalığı baskılamak için ilaç tedavisinin yeri bulunmazken, bu kadınlarda tedavi bireyselleştirilmektedir. Bekleme-gözlem tedavisinden, yardımcı üreme teknikleri ve cerrahiye kadar geniş bir yelpazede tedavi uygulanabilmektedir. Ağrısı ön planda olan endometriozisli kadınlar medikal tedaviden fayda görebilirken, ilerlemiş vakalarda cerrahi tedavi gündeme gelmektedir.