SİYAH DEĞİL KAHVERENGİ CAMLI GÖZLÜK SEÇİN
Ultraviyole ışınları bilinen en güçlü alerjendir. Hiç alerjisi olmayan kişilerde bile güneşe maruz kalma oranı artıkça alerjik reaksiyon yaratabilmektedir. Gözleri güneşten korumanın en etkili yollarından biri ise gözlük takmaktır. Ancak görüntüsü estetik olan renkli ve ince camlar gözü UV ışınlarından yeteri kadar korumamaktadır. Koyu renkler her zaman daha yüksek koruyuculuğa sahiptir. Kahverenginin renk olarak güneş ışınlarına olan emilimi daha yüksektir. Bu nedenle koyu kahverengi cam siyahtan daha yüksek koruyuculuğa sahiptir. Güneş gözlüğü seçilirken fiyat ve markadan önce ürünün özelliklerine bakarak hem UVA hem de UVB ışınlarına karşı yüzde 100 koruma sağlayan modeller seçilmelidir. Bunun yanında gözlüklerin yüze tam oturması da önemli bir etkendir. Aksi halde UV ışınları aradan sızarak gözleri olumsuz etkileyebilmektedir. Güneş ışınlarının dünyaya dik düştüğü 11.00 ile 03.00 saatleri arasında güneş altında olmamaya özen gösterilmelidir. Özellikle küçük çocuklara şapka takılarak bile dışarı çıkarılmamalıdır.
7 YAŞINDAN KÜÇÜK ÇOCUĞUNUZA GÜNEŞ GÖZLÜĞÜ TAKMAYIN
Küçük çocuklarda sevimli bir görüntü yaratmak adına takılan gözlükler kaliteli olsalar dahi risk taşıyabilmektedir. Özellikle 7 yaşına kadar olan süreçte çocuklar henüz renk tonlarını ayırt etme yetisine tam olarak sahip değildir. Dolayısıyla uzun süreli takılan koyu renkli gözlükler çocuğun renk algısını bozabilmektedir. Siperlikli şapkalar kullanmak ve mümkünse çocuğu güneşe maruz bırakmamak en doğru korunma yöntemi olacaktır.
TUZLU SU GÖZDEKİ MİKROPLARI KIRMAZ
Bilinenin aksine tuzlu deniz suyunun gözleri yakması mikropları öldürdüğü anlamına gelmemektedir. Tuzun kimyasal reaksiyonu gözde doğal yanmaya sebep olur. Kızarıklık meydana gelir ancak bunun enfeksiyon gibi bir zararı olmamaktadır. Tuzlu su çok yakıyorsa denize gözlükle girilmesi tavsiye edilmektedir.
AÇIK RENK GÖZLÜLER DİKKAT!
Mavi yeşil gibi açık renk gözleri olanlar UV ışınlarına karşı daha hassas olabilmektedir. Bu kişilerde pigment az olduğu için ultraviyole ışınları daha az absorbe edilmektedir. Koyu göz rengine sahip bir kişiye göre aynı miktar güneş görseler dahi etkilenmeleri daha fazla olabilmektedir. Bu nedenle güneşin yoğun olduğu saatlerde dışarı çıkmamaya ve doğru güneş gözlüğü kullanmaya daha fazla dikkat etmeleri gerekmektedir.
TAHRİŞ OLAN GÖZÜNÜZÜ OVUŞTURMAYIN
Gözde yaşanan tahrişin en önemli belirtileri kızarma, sulanma ve batma hissidir. Bu belirtiler görüldüğünde göz vakit kaybetmeden bol soğuk su ile yıkanmalıdır. Klorlu ve PH dengesi olmayan musluk suları yerine PH değeri 7-8 aralığında olan içme suları ile gözü yıkamak daha sağlıklı olacaktır. Yıkama işleminin ardından varsa steril ve PH değeri uygun olan bir gözyaşı damlası damlatılmalıdır. Bunlara rağmen gözdeki tahriş kesilmiyor ve artmaya devam ediyorsa bir uzmana danışılması gerekmektedir. Gözde tahriş olduğunda refleks olarak ilk yapılan şey gözü ovuşturmaktır. Bundan kaçınmak gerekir çünkü tahrişin daha da artmasına, korneanın çizilmesine sebep olabilmektedir. Yine böyle durumlarda halk arasında bilinen göze çay, patates gibi besinlerin sürülmesi de doğru değildir. Bir enfeksiyon durumuna yol açmasa bile iritasyona fayda sağlamayacaktır.
GÖZLÜKSÜZ HAVUZA GİRMEYİN
Havuzlardaki klor uygun miktarlarda uygulanmadığında birçok alerjik ve toksik reaksiyona sebep olabilmektedir. Enfeksiyon riski cildi, gözleri ve solunum yollarını tehdit eder. Havuza girmek için alınacak en iyi önlem deniz gözlüğü takmak ya da yüzü suya hiç sokmamaktır. Tatlı suda bulunan organizmaları lens solüsyonları her zaman öldüremeyebilir. Bu nedenle havuza lensle girilmemelidir. Kontakt lens takılan göz, hiç lens kullanmayan bir göze göre enfeksiyonlara daha fazla açıktır. Kontakt lensin havuzda kullanımına bağlı enfeksiyon oluşması ve kornea nakline giden sorunlar yaşanabilmektedir.
DOĞA YÜRÜYÜŞLERİ GÖZLERİNİZ İÇİN TEHLİKELİ OLABİLİR
Yoğun ağaçlı bölgelerde yapılan yürüyüşlerde göze bitki batması sık karşılaşılan durumlardan biridir. Bu risklerden korunmak için doğa yürüyüşlerinde gözlük takılarak önlem alınabilir. Ağaç dalı, böcek veya toprak gibi floramızdan farklı mantar veya bakterilere ek olarak parazit içeren organik maddelerle yaralanmalar özellikle korneada geri dönüşümsüz izler bırakıp görmede azalmayla sonlanabilen enfeksiyonlara yol açabilir. Bu durumda vakit kaybetmeden bir göz hastalıkları uzmanına başvurulmalıdır.