GAZLI İÇECEKLERİN ÇOCUK BESLENMESİNDE YERİ YOK
Havalar ısındı, koskoca bir kış geride kaldı. Şimdi biraz gevşeme, biraz dinlenme, biraz eğlenme, tatil vakti. Yeditepe Üniversitesi Hastanesi'nden Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Perihan Çobanoğlu Saf, tatilde çocuk beslenmesi ile ilgili tüyolar verdi...
Şüphesiz çocuklu hayatın en zor sınavlarından biri tatildir. Çocuğunuzu bekleyen hastalıklar bir yana, tüm yıl boyunca üzerine titrediğiniz beslenme düzeni de tatillerde ağır bir sınavdan geçer; asla evdeki konforda ve sağlıkta olmaz.
Tatilde en önemli noktalardan biri de hijyendir. Bebeğimiz ne kadar küçükse o kadar önem kazanan hijyen konusunda şüphesiz en şanslı kesim, sadece anne sütü ile beslenen bebeklerdir. Mama ya da ek gıda alan bebekler için hijyen şartları zorlayıcı olabilir. O yüzden yanınızda taşınabilir bir sterilizatör bulundurmanızı ve 2 yaşından küçük çocuklar için kendi kaşığını taşımanızı öneririm.
Eğer her şey dahil sistemi dışında daha aktif bir tatil planladıysanız; kaşığın yanı sıra soğutucu çanta ve mama termosu, transferler sırasında besinlerin hazır bulunması için yanınıza alacağınız ürünler olmalıdır.
Bir diğer nokta ise, yeterli miktarda sıvı alımıdır. Çocuğunuzu, sık sık su içmeye teşvik etmelisiniz. Sıvı ihtiyacı için suyun yanında taze sıkılmış meyve suları, ayran ve süt iyi bir seçenektir. Tabii ki gazlı ve hazır şekerli içeceklerin çocuk beslenmesinde yeri yoktur.
Öğünlerde neler yedirip yediremeyeceğiz konusu ise biraz imkanlar dahilindedir. Kahvaltı, en dikkat edilmesi gereken öğündür; mutlaka çocuğun beslenme düzeninde yer almalı ve evdeki saatine yakın olmalı. Ek gıdaya yeni geçmiş çocuklar için hazır toz mama karışımları ve kavanoz mamalar, kurtarıcı olabilir. Buna alternatif olarak hemen her otelin mönüsünde olan yulaf ezmesine meyve ve süt eklemek iyi bir seçenek olabilir.
Daha büyük çocuklar için; fermente ürünlerden uzak, bol sebze, meyve, peynir ve zeytin içeren kahvaltı tercih edilmelidir. Zaten önermediğimiz fermente işlem görmüş et ürünleri otellerde daha da sağlıksız hale gelmektedir.
Yumurta, her çocuğun kahvaltısında olmasını istediğim bir ürün. Ancak tatilde dikkat edilmesi gereken nokta, çoğu zaman fazla haşlanmış olup proteini denature olabilmesidir. Üç-beş dakika haşlanmış olan yumurtayı tercih etmelisiniz. Çocuğunuza omlet yedirecekseniz, yeni kırılmış yumurta ve daha önce kullanılmamış, yanmamış bir yağla yapılmasını rica etmelisiniz.
Ara öğünler için, mutlaka taze ya da kuru meyve ve ceviz, badem gibi kuruyemişleri yanınıza almanızı öneririm. Ek gıdaya yeni geçmiş bebekler için bir meyve filesi ve cam rendeyi bavulunuza atmanız, iyi bir çözüm olacaktır.
Öğle ve akşam yemekleri için ailelere en pratik gelen çözüm çorbadır. Fakat otellerin çorba içerikleri, gereğinden fazla su ve un içerir; o yüzden içine diyet mönüsündeki haşlanmış sebzelerden ekleyerek içeriğini zenginleştirmelisiniz.
Mümkün olduğu kadar haşlanmış et ürünlerini tercih etmeli, kızartma olanlardan kaçınmalısınız. Salata olarak ya da haşlanmış veya fırınlanmış sebzenin çocuğunuzun öğünlerinde yer almasına dikkat etmelisiniz. Ancak salatanın, yani çiğ sebzenin yeterince temiz olup olmadığı noktasına dikkat etmenizi öneriyorum. Temizliğinden emin değilseniz çiğ sebzelerden uzak durun çünkü ciddi besin zehirlenmesi riski taşıyabilirler.
Özellikle her otelin kahvaltı mönüsünde bulunan hamur işlerini beslenmesine sokmamalısınız. Çünkü içerdikleri doymuş yağlar ve yüksek karbonhidrat hem çocuğunuzun enerjisini kısıtlayacak, hem de yağ depolanmasına yol açacaktır.
Tatilde beslenme rutininize son olarak eklemenizi önereceğim şey, probiyotiklerdir. Siz besinleri her ne kadar sağlıkla sunmaya çalışsanız da, onların minik sindirim sistemleri alışık olduğu rutinin dışına çıkacak ve şaşıracaktır; o yüzden hekiminizin önereceği bir probiyotik desteğini tatil süresince ve sonraki bir hafta boyunca çocuğunuza vermenizi öneririm.
ÇOCUĞUNUZU ŞEKER VE TATLANDIRICIDAN UZAK TUTUN
LIV Hospital Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Yrd.
Doç. Dr. Emre Çenesiz, bağışıklık sistemini güçlendirmenin yollarını anlattı...
DAHA ÇOK MEYVE VE SEBZE: Sofrada C vitamini, karoten ve antioksidanların daha fazla olduğu renkli sebzeleri bulundurun. (Yeşil yapraklı sebzeler, brokoli, biber, havuç, bal kabağı, portakal, kayısı, tropik meyveler gibi)
DAHA AZ ŞEKER VE TATLANDIRICI: Yapılan bilimsel çalışmalar, şeker katkılı yiyeceklerin akyuvar çalışmasını olumsuz etkilediğini gösteriyor.
Özellikle hastalık dönemlerinde tatlandırıcılar, şekerin her türü, dışarıdan alınan paketli tatlı yiyeceklerden uzak durmak gerekir. Bunların yerine bal, pekmez ya da doğal meyve şekerinden faydalanmak daha doğrudur.
YAĞ ASITLERINDEN EN FAYDALISI
OMEGA 3 YAĞLARI: Özellikle soğuk sularda dolaşan yağlı balıklarda olan bu madde çok değerli bir bağışıklık desteğidir. Omega yağ asitleri, bakterileri yiyen hücrelerin aktivitesini artırır.
Haftada üç gün yağlı balık yemek (gerçek deniz somonu veya ton balığı) veya lokal taze balık ve haftada birkaç kez balık yağı içeren bir kapsül yeterlidir. Keten tohumu yağı da, balık yağı kadar kuvvetli olmasa da iyi bir Omega 3 kaynağıdır.
YETERLI UYKU: Çalışmalar, uykusuzluğun, çocuklarda da mikrop öldüren hücrelerin gücünü azalttığını gösteriyor. Özellikle gün boyu yuvada değişik aktivitelerle heyecanlı saatler geçiren küçük çocukların uyumadıklarını düşünürsek, erken yatmalarının çok gerekli ve önemli olduğunu anlarız.
NORMAL KILO: Şişmanlık, antikor yapımını yavaşlatarak bağışıklık sistemine olumsuz etki etmektedir.
Çocuğunuzu aktif tutarak hem kilosunu, hem de bağışıklık sistemini kontrol altına almaya çalışın.
MIKROPLA KARŞILAŞMA OLASILIKLARINI
EN AZA INDIRGEYIN: El yıkama; bağışıklığı doğrudan artırmasa da, bağışıklık sisteminin yorulmasını engelleyebilir. Sabunla el yıkamaya önem verin. Okuldan gelince, yemekten önce ve sonra, burun sildikten sonra, tuvaleti kullandıktan sonra mutlaka eller sabunla yıkanmalı.
Diş fırçaları beraber duruyorsa, hasta olanın fırçasını hemen atıp yenisini almakta fayda var.
YANINDA SIGARA IÇMEYIN: Çocuklar sigaranın zararlı etkilerine daha da açıklar çünkü dakikada daha fazla soluyorlar. Bronşit, kulak enfeksiyonu, astım riskini artırmak istemiyorsanız, çocuğunuzun pasif içici olmasına izin vermeyin.