Türkiye'de yılda 1,5 milyon doğum meydana geliyor ve bunun yaklaşık yüzde 30-40'ının sezaryenle yapılıyor.
Sezaryen ile doğumlarda en yaygın olarak görülen risklerden bazıları; enfeksiyon, kanama ve pelvik organ yani mesane, barsak gibi organların hasar almasına yol açmaktadır. Bu komplikasyonların görülme ihtimali çok az da olsa, risk oluşturmaktadır.
Sezaryen ile yapılan doğumların ardından bacak damarlarında pıhtı gelişmesi ve akciğerlere pıhtı geçme riski oluşturmaktadır. Bu risk normal doğumla kıyaslandığında daha fazla görülmektedir.
Sezaryenin bir başka dezavantajı ise, doğum yapıldıktan hemen sonra anne bebek etkileşimini olmamasıdır. Bebek ve annenin arasında kurulan bağ, bebeğin sağlıklı gelişmesinde etkili olmaktadır.
Bebekte solunum problemleri ortaya çıkabilir. Normal doğumda bebek doğum kanalından geçer. Burada bir basınca uğradığı için, akciğerlerindeki suyun dışarı çıkması sağlanır. Fakat sezaryen ile doğumda böyle bir durum söz konusu değildir. Bu yüzden solunum sıkıntıları yaşanabilir.
Sezaryen ile dünyaya gelen bebeklerin meme emme reflekslerinin daha zayıf olduğu saptanmıştır. Bu nedenle anne sütünden mahrum kalan çocukların ileriki yaşlarında ciddi sağlık sorunları görülmektedir.
Yapılan araştırmalara göre sezaryen ile dünyaya gelen bebeklerde astım hastalığının daha yaygın olarak görüldüğü tespit edilmiştir.
Normal doğumda anne adayları günü geldiğinde sancı çekmeye başlıyor. Ancak bu ağrılı sancılı süreç bebeğin dış dünyaya uyumunu hazırlıyor. O yüzden tıbbi açıdan gerekmedikçe sezaryene başvurulmaması lazım.