İstatistiklere göre dünyada her yıl yaklaşık 14 milyon kişi kanserle tanışıyor. Nüfusun artması ve yaşlanması ile orantılı olarak bu rakamın arttığı gözleniyor. Bu ivmeye bağlı olarak da 2025 yılında her yıl kanserle ilk kez tanışan insan sayısının toplam 19,3 milyon olacağı öngörülüyor. Bununla birlikte günümüzde ölüm nedenleri arasında kanser, kalp ve damar hastalıklarından sonra ikinci sırada yer almakla birlikte yapılan projeksiyonlarda kanserin 20 yıl sonra ilk sıraya yerleşeceği belirtiliyor.
MUTASYONLAR, SADECE KANDAN BAKILAN TESTLERLE SAPTANABİLİYOR
Kanser, normal hücrelerde mutasyon adı verilen değişikliklerin birikmesine bağlı hasar gelişmesi ve kontrolsüz çoğalması olarak tanımlanıyor. Çeşitli kimyasallar, bazı virüs ya da genetik değişiklerin hepsi kalıtsal geçiş göstermiyor. Ancak hem kalıtsal geçiş gösteren değişiklikler (mutasyonlar) hem de çevresel etkenlerle oluşan değişiklikler saptanabiliyor.
Bununla birlikte kanserin tedavisi konusunda son yıllarda çok ciddi gelişmeler yaşandığı gözleniyor. Elde edilen bilgiler, kanseri artık tek bir pencereden bakılarak tedavi edilebilecek hastalık konumundan çıkardı. Yalnızca köken aldığı organa ve patolojik tipine göre yapılan tedavilerden elde edilen başarı oranı daha düşük olurken, son 10 yıldır kişiye ve o kişideki tümöre özgü olarak uygulanan tedavi yöntemleri hem yaşam kayıplarının önüne geçiyor, hem de yaşamı uzatıyor. Bu noktaya gelmeyi sağlayan en önemli bilgi ise kanserin moleküler yapısının şifrelerinin çözülmesiyle elde ediliyor. Acıbadem Maslak Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Özlem Er, gerek dokudan alınan biyopsi testleri, gerekse son 2-3 yıldır kullanılmaya başlanan ve kandan bakılan likit biyopsi testleriyle kanserdeki değişimler ve mutasyonların hücresel düzeyde saptanabildiğini söylüyor. Bu değişikliklere karşı geliştirilen hedefe yönelik tedaviler kişiye özel olarak planlanabiliyor. Ayrıca tümör dokusuna bağlı olarak doku biyopsisi yapılamayan durumlarda kan testi ile immünoterapiye uygunluğu belirlemek için gerekli testler de yine kandan yapılabiliyor.
ETKİSİ YÜKSEK, YAN ETKİSİ AZ
Son 10 yıldır dünyada olduğu gibi ülkemizde de başarıyla uygulanabilen 'kişiye özel tedavi', etkinliği yüksek ve yan etkisi az olduğu için hastaya daha fazla olanak sunuyor. Aynı kanser türünde bile moleküler düzeyde farklılıklar olduğunu ve bu nedenle tedavilerde farklı yanıtlar elde edilebildiğini hatırlatan Prof. Dr. Özlem Er, "Likit biyopsi ile kişinin ve tümörün genetik özellikleri belirlenerek o hastalık için en uygun ilacın seçimi yapılabiliyor. Ayrıca kanser hücresi moleküler düzeyde incelenerek 50'den fazla genetik değişiklik açısından sonuçlar elde edilebiliyor. Bu sayede kanser hücresinde saptanan genetik değişime uygun ilaç seçilerek etkinliği yüksek tedavi belirlenebiliyor. Böylelikle, doğru hastaya doğru zamanda doğru tedavinin uygulanması mümkün olabiliyor" diyor.
TEDAVİDEN ALINACAK YANIT ÖNCEDEN SAPTANABİLİYOR
Özellikle akciğer kanseri başta olmak üzere uluslararası rehberlerde de moleküler testlerin önerildiğini anlatan Prof. Dr. Özlem Er, tümörün özellikleri belirlenerek hastalığın seyir hızı, uygulanacak tedaviye karşı alınacak yanıtların da önceden saptanabildiğini belirtiyor. Elde edilen sonuçlara dayanarak tedavi seçimi yapılıyor. Bu sayede hastada gereksiz ilaç kullanımının önüne geçerek yan etkilerin artması ve ekonomik açıdan yük ortadan kalkmış oluyor.
GELİŞMELER UMUT VERİYOR
Gelecekte her hasta için hem tanı anında hem de tedavi devam ederken etkinliği ve tedavi direncini saptamak için seri kan testleri yapılarak hastalığın gidişatını erken saptamanın mümkün olabileceğini söyleyen Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Özlem Er, "Bu konuda çalışmalar tüm hızıyla devam etmekte. Kandan alınan örneklerde örneğin akciğer kanserinde EGFR mutasyonu taşıyan kişilerde hedefe yönelik tedavi sırasında direnç gelişmesi durumunda farklı mutasyonların (T790M) saptanması ile ilaç değişikliğine gidilebilmekte. Bu durum diğer kanser türleri için de yakın gelecekte mümkün olacaktır" diye konuşuyor.
ÜLKEMİZDE HER YIL 97 BİN ERKEK, 62 BİN KADIN KANSERE YAKALANIYOR
Türkiye'de kadın erkek ortalama kanser insidansı yüz binde 215,1 olarak görülüyor. Kanser istatistiklerine göre ülkemizde her yıl yaklaşık 97 bin erkek ve 62 bin kadın kansere yakalanıyor. Kanser artışında nedenler ise; doğumda beklenen yaşam süresinin uzamasına bağlı toplumda ileri yaş nüfusunun artması, tütün ve tütün mamullerinin tüketiminin artması, obezitenin artması ve çevresel ve mesleki kanser yapıcıların giderek önem kazanması olarak sıralanıyor. Dolayısıyla kanserle savaştaki en önemli güç farkındalığı artırarak gerekli önlemleri almak. Prof. Dr. Özlem Er, "Tütün kontrolü, yanlış beslenme ve yaşam alışkanlıklarının değiştirilmesi, çevresel etkenler ve kansere sebep olabilecek hastalıklarla mücadele konusunda bilimsel kuruluşlar ve sivil toplum örgütleri birlikte çalışıyor" diyor.