Türkiye Endokrinoloji ve Metobolizma Derneği (TEMD) Yönetim Kurulu Üyesi Endokroloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Reyhan Ersoy, çevre kirliliğinin sonucu olarak maruz kalınan endokrin bozucuların hormon sistemi üzerinde olumsuz etki gösterdiğini ve obeziteyi artırdığını açıkladı.
Çevre kirliliği ile mücadelenin obezite ile mücadele anlamına geldiğine dikkat çeken Prof. Dr. Ersoy, "Yapılan çalışmaların sonuçlarına bakarak çevre kirliliği ile mücadelenin aynı zamanda obezite ile mücadele anlamına geldiği söylenebilir. Bununla birlikte maalesef bu önemli konu obeziteyle mücadele programları içinde hiç yer almamaktadır" diye konuştu.
"HORMONLAR ÜZERİNDE OLUMSUZ ETKİSİ VAR"
40 yıldır yağ ve şeker içeriği yüksek gıdaların tüketiminde yaşanan sürekli artışın dünya genelinde obezite oranlarını artırdığını ifade eden Prof. Dr. Ersoy, "Eş zamanlı gelişen bir başka durum sanayileşmenin bir sonucu olarak 'endokrin bozucu' olarak adlandırılan toksik kimyasalların yol açtığı çevre kirliliğinin de dünya geneline yayılmış olması.
Sanayi atıklarından tarım ilaçlarına, kozmetik ürünlerden ağır metallere kadar pek çok endokrin bozucu, her gün deri, solunum ya da yiyecekler yoluyla vücudumuza giriyor. Bu kimyasal bombardıman 21'inci yüzyıl yaşam tarzının kaçınılmaz bir yan etkisi. Ancak ne yazık ki çevre kirliliğinin bir sonucu olarak maruz kaldığımız endokrin bozucular, hormonal sistemler üzerinde olumsuz etki göstermekte ve pek çok hastalığın yanı sıra, metabolik hastalıklara ve obeziteye de neden olmaktadır" diye konuştu.
"BEBEKLER VE ÇOCUKLAR DAHA HASSAS"
Bebekler ve çocukların endokrin bozucu kimyasalların olumsuz etkilerine yetişkinlere kıyasla çok daha duyarlı olduklarını vurgulayan Prof. Dr. Ersoy, "Bu kimyasallara anne karnında ve yaşamın ilk yıllarında maruz kalmak vücuttaki yağ hücresi sayısında ve enerji metabolizmasını düzenleyen hormonal sistemin çalışmasında anormalliklere yol açarak hayatın ileriki safhalarında obeziteye neden olabilmektedir. Bunun yanı sıra endokrin bozucuların bilinen en önemli etkisi üreme sistemi üzerinedir. Anne karnında genital organların gelişiminde bozukluklara, çocukluk çağında ise özellikle erken ergenliğe neden oldukları bilinmektedir" ifadelerini kullandı.