HALİT YEREBAKAN
Su hayattır diyoruz her fırsatta. İnsan vücudu yiyeceksiz haftalarca hayatta kalabilir; ancak su olmadan, sadece günler... Bu nedenle temiz, güvenli içme suyuna erişim kesinlikle hayati önem taşımaktadır. Dünyanın dörtte üçü sularla kaplı iken bedenimizde aynı şekilde olduğunu duyardık hep. Ancak bilimsel verilere göre biliyoruz ki, insan bedeninin yaklaşık yüzde 55-60'ı sudan oluşuyor. Bu oran yeni doğan bebeklerde yüzde 75'e ulaşıyor. Ve 1'inci yaşını dolduran bebeklerde yüzde 65'e düşüyor. Yaşamın ilk günlerinde kilo veren bebekleri düşünsenize; doktorların sizlere onların bedenlerindeki suyu kaybettiğini söylediklerini hatırlıyorsunuzdur ve bu miktarın ne kadar önemli olduğunu. Tabii bedenimizdeki su oranı yaşadığımız yere, yaşımıza, cinsiyetimize ve hatta yağ kütlemize göre değişiklik gösterebilmektedir.
ISIYI DENGELER SUYUN, VÜCUDA ETKİLERİ NELERDİR?
Su, kısaca h2O, hücrelerimizin hayati olarak ihtiyaç duyduğu yapılarını korumak üzere içlerinde bulunması gereken besindir. Ayrıca bedenimizin iç ısısını kontrol eder ve dengede tutar, karbonhidrat ve proteinlerin metabolize edilip kanda taşınmasını sağlar, bedenimizdeki atıkların idrar ve dışkı yoluyla atılmasını sağlar, beyin ve omuriliğe basınç desteği sağlar ve hasardan korur, tükürük ve diğer salgıları oluşturur, eklemleri kayganlaştırır. Ve su sadece kanımızda yer almaz; organlarımız da değişken oranlarda sudan oluşur. Kalbimiz ve beynimiz neredeyse 3/4 oranında sudan oluşur. Kuru olabileceğini düşündüğümüz kemiklerimizin bile neredeyse üçte biri sudan oluşuyor.
BEDEN DENGESİNİ KORUR
Her gün sadece ter, idrar, bağırsak hareketlerimiz ve hatta nefes alıp vermekle 2 ila 3 litre kaybediyoruz. Ve bu kaybedilen suların yerine konması gerekiyor. Günlük yaşantımızda temiz su kaynaklarına erişebilecek kadar şanslı isek, yeteri kadar sıvı almış bir beden dengesini korumak oldukça kolaydır. Günlük sıvı ihtiyacımızın sekiz bardak su olduğu söylenirdi fakat bu ortalamanın artık bir hurafe olduğunu biliyoruz. Araştırmalar sonucu yapılan ince ayarla birlikte artık ne kadar içeceğimiz kilomuza, vücut yüzey alanımıza ve hatta içinde bulunduğumuz ortama göre değişiyor.
GÜNLÜK NE KADAR SU TÜKETİLMELİ?
Önerilen günlük alım miktarı erkeklerde 2.5-3.7 litre, kadınlarda yaklaşık 2-2.7 litre arasında yaşa, aktiviteye ve içinde bulunduğumuz ortama göre değişir. Su en sağlıklı sıvı kaynağımızken maden suyu, soda, ayran, diğer meşrubatlar, hatta yeşil çay veya çay gibi kafein içeren içecekler de vücut sıvı dengemizi koruyabilirler. Ayrıca günlük su ihtiyacımızın yaklaşık yüzde 20'sini yediğimiz gıdalardan alıyoruz. Salatalık, kabak, marul, kereviz, brokoli, karnabahar, lahana, çilek, karpuz, greyfurt gibi yüzde 90'ından fazlası su olan sebze ve meyvelerden hem sıvı ihtiyacımızı, hem de yanında lif ihtiyacımızı karşılayabiliyoruz.
ŞİŞELENMİŞ SULAR SAĞLIKLI MI?
Ev, ofis ve perakende satışlar için günümüzde 19 litrelik şişelenmiş suyun; müşterilerin geri dönüştürülebilen, sağlam fakat hafif şişelere yönelik piyasa talebini karşılayabilecek bir plastikte sunulması gerekmekteydi. Bu talep plastik kimya üreticilerinin polykarbon su damacanalarını su sektörüne tanıştırmasıyla kısmen çözülmüş oldu. Fakat insani tüketime yönelik ürünlerin hepsinde olduğu gibi damacana sularla ilgili spekülasyonlar hiç bitmedi. Halen günümüzde çeşitli araştırmalar yapılmaktadır. Ülkemizde suların ruhsatlandırma ve denetiminden Sağlık Bakanlığı sorumludur. Sağlık Bakanlığı yayınladığı İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik ile konuyu düzenlemiştir ve bu mevzuat çerçevesinde denetimlerini sıkı bir şekilde yapmaktadır. Damacana suların kirli olma ihtimali gündeme geldiğinde araştırmacı gazeteciler tarafından konu detaylı şekilde incelenmiştir ve ortaya çıkan ilk sonuçlar suların bir kısmının kimyasal kirliliğe sahip olduğu yönünde olmasına karşın bakanlık tarafından yapılan incelemeler sonrasında sınırlı sayıda suyun kirlendiği gösterilmiştir. Ve düzenlenen raporlarda yönetmeliklere uygun üretimler yapıldığı beyan edilmiştir. Fakat üretim süreçleri dışında çeşitli yollardan kirlenmeler de olabilir; en başta doğal kaynakların kirli olma ihtimalini gözden kaçırmamak lazım.
DAMACANA SAĞLIKLI MI?
Polikarbon; hafif, kırılmaya karşı dayanıklı ve şeffaf olduğundan, yaklaşık 60 yıldır yiyecek ve içecek ürünü kaplarında tercih edilen malzeme olmuştur. Polikarbon ile üretilen damacanalara sertlik vermek, kullanım süresini uzatmak için Bisphenol A (BPA) adlı kimyasal ekleniyor. Bu şişeler piyasada bulunan herhangi bir su şişesinin en uzun hizmet ömründen birine sahiptir ve 50 kereden fazla yıkanabilir ve tekrar kullanılabilir.
Yaşam ömrünü tamamladığında tekrar ilk günkü haline geri dönüştürülebilir ve ikinci kez yeniden şişe olarak üretilebilmektedirler. Özellikle polikarbonat şişelerden içeceklere bu maddenin salınımı olup olmadığını araştırmak için birçok uluslararası araştırma yapılmıştır. Araştırmanın büyük bölümü, sıkı güvenlik standartlarının çok altında olacak şekilde kaptaki sıvıya kanserojen olabileceği gösterilmiş Bisfenol-A (BPA) kimyasalının geçebileceğini tespit etmiştir. Tabii ki standartların yeterince katı olmadığını ve herhangi bir miktarın size zarar vereceğini düşünebilirsiniz. Bunu düşünmemizi sağlayacak en önemli bulgu, Harvard Üniversitesi'nde yapılan 2009 tarihli bir araştırmada ortaya çıktı. Araştırmacılar 77 gönüllüyü sadece iki polikarbonat şişeden bir hafta boyunca soğuk su içmelerini istediler ve onları takibe aldılar. Sonuçlar, deneyin sonuna kadar gönüllülerin bisfenol A idrar konsantrasyonunun yüzde 69 oranında arttığını gösterdi. Bu sonuçlar, diğer çalışmalarla aynı çizgide sonuçlandı ve bisfenol A'nın polikarbonat şişelerde bulunan sıvılara sızıntı yaptığını göstermişdi.
Ancak, bu çalışmalardan elde edilen sonuçlar ve dünya çapındaki devlet kuruluşlarının kapsamlı güvenlik değerlendirmeleri, polikarbon plastik su şişelerinin tüketici kullanımı için güvenli olduğunu ortaya koymaktadır. Ülkemizde Sağlık Bakanlığı 2008 yılında yapmış olduğu basın açıklaması ile Avrupa Gıda Kurumu (EFSA) ve Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından yayınlanan tolere edilebilir BPA oranlarına dikkat çekmiş ve ülkemizde de kontrollerin bu oranlar doğrultusunda Hıfzıssıa Merkezleri tarafından denetlendiğini duyurmuştur. 2012 yılında FDA; bebek biberonlarında kullanımını, 2013 yılında bebek mama kutularının iç yüzey kaplamalarında kullanımını yasaklamıştır.
Bu madde dişilik hormonu olan östrojen hormonunu taklit edebilen bir maddedir.