1988 yılından bu yana sağlık, yaşlı bakım ve sosyal sorumluluk projelerinin içinde yer alan Güllü Kuzu, Almanya'da ilk Türk gerontoloji uzmanı olarak hizmet veriyor. Kuzu; özellikle yoğun bakım, demans ve Alzheimer hastalarının psikolojik, sosyolojik ve fizyolojik sorunları ve etkileri ile alakalı Almanya Sağlık Bakanlığı ve Berlin Senatosu ile birlikte araştırmalar yürütüyor. Kuzu, tam ve yarı zamanlı hasta bakımı konusunda Almanya Sağlık Bakanlığı ve Berlin Senatosu için Internal&External Kalite ve Audit sistemlerini geliştirdi. Gerontolog Güllü Kuzu, yaşlılık ile ilgili sorularımızı yanıtladı...
İşiniz gereği yaşlılarla sürekli iç içesiniz. Sizce yaşlılık nasıl bir dönem?
Yaşlılık, bedenin biyolojik anlamda yıpranıp ağırlaştığı ancak ruhun genç kaldığı ve bu çelişkiyi devamlı olarak içinde barındıran, sağlıklı yaşam standartlarının zorunluluk haline geldiği bir dönemdir. Aynı zamanda birçok hayalin ve beklentilerin gerçekleşmesini beklediğimiz dönemdir.
YALNIZ OLMAK İSTEMİYORLAR
Yaşlılar en çok ne ister?
Yaşlılar; öncelikle bağımsızlık ve başkalarına muhtaç olmadan yaşayabilmek istiyor ancak kesinlikle yalnız bir yaşam istemiyorlar. İnsanların yaşlanmalarına rağmen hayatta kendi kararlarını verebilmesi, ailede ve sosyal çevresindeki rolünün etkin olması ve kendini saygın hissetmesi çok önemlidir. Ayrıca kişi yaşlandıkça; kendisinin ve birtakım değerlerinin korunduğunu ve garantide olduğunu bilmesinin önemi artar. Yani yaşlılık döneminde insanlar; kendilerini anlayan, kendileri gibi düşünen kişilerle birlikte mutlu ve sağlıklı bir yaşam sürmek isterler.
Yaşlıların bu dönemde çocukları ve torunları ile vakit geçirmeleri, minik sorumluluklar almaları mı daha faydalı, yoksa daha sakin, kendi hallerinde yaşamaları mı?
Psikolojik olarak yaşlıların beklentisi, genelde çocuk veya torunlarının onlara bakması yönündedir. Ancak bu durum her zaman mümkün olmaz. Günümüzün hayat koşulları, bireylerin çalışma gereksinimleri;, bu durumu zorlaştırıyor.
Ayrıca yaşlı ebeveynler, kalabalık bir aile ortamında olsalar ve son derece yoğun şefkat ve ilgi görseler de, değişmeyecek tek gerçek onların yalnızlığıdır.
Yaşlılığa vakit öldürme ya da vakit doldurma dönemleri olarak bakılıyor. Peki, bu dönemler en kaliteli nasıl geçirilir?
Tabii ki vakit öldürme veya doldurma mantığı tamamen yanlış. Bu süreyi; hem vücudu hareketli ve zinde tutmak, hem de kişinin sosyal yönünü güçlendirebilmek için çeşitli faaliyetlerle değerlendirmek gerekir. Vücudu zinde ve sağlıklı tutabilmenin en ideal yolu düzenli spor yapmaktır. Ancak hayatı boyunca spor yapmamış bir kişiden yaşlanınca düzenli spor yapması beklenemez. Bu noktada kişiyi en yüksek seviyede hareketli tutabilmek amaçlanır. En önemlisi, beyni aktif tutmaktır. Ayrıca yaşlılık sürecinde kişinin kendi yaşıtlarıyla ve ailesiyle sosyal hayatını sürekli canlı tutması gerekir.
Bundan dolayı sanatsal aktiviteler, geziler veya sosyal faaliyetlerle kişinin gündelik hayatı canlandırılmalıdır.
YAŞAM KALİTELERİ ARTIRILMALI
Yaşlıların daha rahat edebileceği yaşam alanları nasıl tasarlanabilir?
Yaşlı kişi için, tek başına bağımsız bir şekilde yaşayabileceği bir yaşam alanı çok önemlidir. Ayrıca yaşlıların hayatları boyunca onlara eşlik eden anıları ve özel eşyaları her zaman yanlarında olmalıdır.
24 saat doktor ve hemşire desteği, yaşlıları cesaretlendirir ve rahatlatır.
Emekliliğini deniz kıyısında kendi evinde, doğayla iç içe yaşamak isteyen ama tıbbi desteğe ihtiyacı olduğu anda gerekli hizmeti ve güveni alabilecekleri, birçok aktivitelerle dolu yaş dostu sağlık köyleri artık Türkiye'de de var.
Yaşlıların sürekli birilerinin gözetiminde olmaları, kendilerini hasta hissetmelerine neden olmaz mı?
Hem evet, hem hayır. Evet çünkü bazı kişiler kendilerine gösterilen ilgi, bakım ve desteğin yoğunluğundan hoşlanmaz, çoğu işlerini ve bakımlarını kendi kendilerine yapmak, başkalarına muhtaç olmadıklarını göstermek isterler. Hayır; çünkü bazı kişiler da kendilerine gösterilen ilgi ve şefkatten oldukça mutlu olur, ilgiyi devamlı olarak üzerlerinde hissetmeyi severler. Ancak her iki durumda da öncelikli hedef, kişilere sürekli bakıma ihtiyaçları olduğunu hissettirmemektir.
Bunun için, kişiye özel bir yaklaşımla, onların yaşam kalitesini artırmaya ve sağlıklı yaşam sürelerini en yüksek düzeyde uzatmaya çalışmak olmalıdır.
Ayrıca, kişinin bakım ve terapi süreçlerinde ihtiyacı olan saygı ve hürmeti eksik etmeden, onun ileri yaşta da olsa hâlâ birey olduğunu unutmadan yaklaşmak gerekir.
Sonuçta yaşlılık bir hastalık değil, bir süreç, hayatımızın bir dönemi...
Kesinlikle... Bu dönemi en güzel şekilde yaşamak için de hazırlıklı olmalıyız.
Hastalanmamak, vücudumuzun dinç ve sağlıklı kalması için bilinçli çalışmalıyız.
Fizyolojik hazırlığın yanı sıra sosyolojik ve psikolojik hazırlığı da unutmamalıyız.
Stresten mümkün olduğunca uzak durarak, sosyal olarak aktif ve mutlu bir birey olarak yaşlılık sürecine hazırlanmalıyız.
Yaşlıların ne gibi hobileri olmalı, onları hayata daha çok bağlayan şeyler nelerdir?
Öncelikle yalnız kalmayacakları aktiviteleri seçmeliler. Hayatları boyunca hep yapmak istedikleri hobiler, onları hayata bağlar. Her yaşlı birey için kişiye özel bir uygulama gerekli. İstediği ve meraklı olduğu konular seçilmeli, fiziki aktiviteleri ile birlikte sosyo-psikolojik destek almaları da sağlanmalıdır.
BAZI BÖLGELERDE YAŞAM DAHA UZUN
Dünyada ve Türkiye'de, insanların daha uzun yaşadığı bazı bölgeler var. Bu bölgelerin özelliği ne?
En önemli faktör iklim. Bu bölgelerin birçoğu deniz kıyısında. Ancak yalnızca iklim şartları belirleyici olamaz. Bölgedeki sağlıklı beslenme alışkanlığı, kaliteli yaşam standartlarını çok önemli derecede etkiliyor. Diğer önemli bir unsur da, psikolojik rahatlık ve hareket. Örneğin Japonya'da insanlar hava kirliliğine rağmen uzun yaşam süresine sahipler. Çünkü kendilerini rahatlatmak ve stresi azaltmak için meditasyon ve yürüyüş gibi aktiviteler yapıyorlar.