Ailesinde kalp ve damar hastalığı öyküsü olanlar, şeker hastalığı, kolesterolü, fazla kilosu olanlar dikkat! Bu faktörler, kalp ve damar hastalığı riskini artırıyor. Kalp ve damar hastalıkları erken dönemde belirti vermiyor.
Belirtiler ortaya çıktığında ise geç kalınmış oluyor. Medical Park Bahçelievler Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahı Prof. Dr. Barış Çaynak, kalp ve damar cerrahisi hakkında bilgiler verdi:
Kalp ve damar hastalıkları; efor halindeki kişinin göğsünde baskı tarzında ağrı hissi, karında şişlik ve hazımsızlık gibi şikayetlerle kendini gösteriyor. Bu tip şikayetleri olan kişiler mutlaka bir kalp uzmanına başvurmalılar.
Kalp-damar tıkanıklıkları çoğu zaman hiçbir belirti vermiyor. Belirti verdiğindeyse çok geç kalınıyor. Ailesinde kalp hastalığı olan bir kişi, risk altında olabilir. Kişinin şekeri, kolesterolü yüksekse, hareketsiz yaşıyorsa ve kilolu ise risk faktörleri daha da artıyor.
Günlük hayatı aktif yaşayan genç yaştaki bireylerde kalp ve damar hastalıklarının teşhisi basit testlerle bulgu vermeyebiliyor.
Yani anjio yapmadan sadece efor testi, eko kardiyografi gibi basit testlerle kalp-damar tıkanıklığı görülemeyebiliyor.
BAZEN İLERİ TETKİKLER İSTENİR
Ancak her hastaya da anjiyo yapmak gereklidir diyemeyiz. Burada hasta grubunu ayırt etmek çok önemli. Eğer ailedeki bireylerden 40'lı yaşlarda kriz geçirmiş olan varsa, kişi sigara kullanıyor ve var olan riski artırmışsa; araştırmayı biraz daha detaylı yapmak gerekiyor.
Anjiyo yapılmasa dahi tomografi ile anjiyo yapılabiliyor. Yani damar yolundan verilen bir ilaçla kalp damarları görüntülenebiliyor. Şikayetleri ve riskleri fazla olan hastalarımıza ileri tetikleri öneriyoruz. Çünkü göreceğimiz sonuç, erken dönemde tedavi sürecine başlamamızı sağlıyor.
By-pass ameliyatı için kararı, kişinin şikayetleri doğrultusunda yaptığımız anjiyodan sonra bir 'kalp takımı' ile birlikte veriyoruz. İzlediğimiz anjiyoyu girişimsel bir karar vermeden önce kardiyologlar ve kalp-damar cerrahlarından oluşan bir konseyde değerlendirip kişiye en doğru tedaviyi yapmak için ortak bir karar alıyor ve tedavi planı çiziyoruz.
Bu kararda önemli olan, kişinin hangi işlemden daha uzun vadeli ve olumlu sonuç alacağıdır. İşlemi sonlandırıp hastayı taburcu ettiğimizde, hastanın tekrarlayan şikayetlerinin olmaması çok önemlidir.
'Gittiği yere kadar stent takalım, en son noktada cerrahi müdahale yapılsın' anlayışını çok yanlış buluyorum.
Çünkü bu durum, cerrahinin de sonuçlarını olumsuz etkiliyor. By-pass ameliyatını zorlaştırıyor.
Stent takılan bir damara by-pass yapıldığı zaman; damarın ileride tıkanma ihtimali, stent takılmamış bir damardan çok daha yüksek. Cerrah olarak iyi bir ameliyat yapmış olsanız dahi, daha önceden stent işlemi yapılmış bir damarın ileride tıkanma ihtimali daha yüksek oluyor. O yüzden hiç dokunulmamış bir damara by-pass cerrahisi yapıldığında, damar çok daha uzun ömürlü oluyor.
HER DAMARA BY-PASS YAPILMAZ
Bu demek değildir ki her damar tıkanıklığı olana by-pass yapalım. Doğru hastaya, doğru müdahale yapılmalı.
Çünkü tekrarlayan girişimler hem kişide kötü bir psikoloji yaratıyor, hem de ülkenin sağlık giderlerini artırıyor. Hastanın tekrarlayan her işlemi hem kişiye, hem de ülkeye mal oluyor. Bir kalp takımı ile çalışan organizasyonlarda tedavi olmak, kişinin doğru tedaviyi alması için son derece önemli.
By-pass ameliyatında, mümkün olduğu kadar göğüs duvarından geçen atardamarlarla işlem yapmak gerekiyor.
Çünkü göğüs damarları, tıkanmaya dayanıklı damarlardır. Ameliyatta bacaktan alınan damarlar kullanıldığında, ilerleyen dönemlerde damarın tıkanma ihtimali daha yüksek oluyor. Bu nedenle eğer mümkünse göğüs duvarından damar almak her zaman önceliğimiz oluyor.
SİGARAYI BIRAK HAREKETE GEÇ
Hareketsizlik, yüksek kolesterol, bel çevresinde yağlanma, şeker hastalığı gibi pek çok sebep kalp ve damar sağlığını olumsuz etkiliyor. Bunlara bir de sigara kullanımı eklenince riski iyice artırıyor. Egzersiz yapmak, hareketli olmak kalp sağlığına çok iyi geliyor. Öyle ki; kilolu olup egzersiz yapan biri, zayıf ve egzersiz yapmayan birine göre daha az risk taşıyor. 'Kalp sağlığım için ne yapmalıyım?' diyen hastalarıma, en başta sigarayı bırakıp bol bol hareket etmeleri gerektiğini söylüyorum.
KARDİYO EGZERSİZİ YAPIN
Hareketsiz ortamlarda çalışanlar risk grubundalar. Herkesin kardiyo egzersizleri yapmasını, yani kalp ritmini belli bir seviyeye çıkarıp bir süre o seviyede tutarak sonrasında yavaş yavaş eski ritmine getirmesi gerektiğini söylüyorum. Bunu da en basit şekilde tempolu yürüyüşle sağlayabilirler. Günlük hayatında pilates yapanlar veya ağırlık çalışanların da programlarına en az yarım saatlik bir kardiyo egzersizi koymaları, kalp sağlıkları açısından faydalı olacaktır.
ERKEN REHABİLİTASYON ÖNEMLİ
Yoğun bakım süreci ne kadar kısa olursa hasta için o kadar iyi. Biz hastayı yoğun bakımdan bir an önce çıkarıp hareketlendirmek istiyoruz. Çünkü hareket etmeye başladığında vücudun bütün organ fonksiyonları yerine geliyor. Bağırsaklar daha iyi çalışıyor, akciğerler daha iyi nefes alıyor, kas güçsüzlüğü olmuyor, daha hızlı normal dolaşım süreci başlıyor. Erken rehabilitasyon birinci günde başlıyor. Ameliyat sonrasında hastalarımıza nefes egzersizleri
GEREKİRSE KENDİ KANI VERİLEBİLİYOR
Kan verme teknolojisi çok ilerledi. Artık bir kişiden kan alıp direkt olarak hastaya vermek yerine, kanı elementlerine ayrılıp hastaya sadece ihtiyacı olan kan hücreleri veriliyor. Aslında en ideali; hastaya hiç kan nakli yapmamak. Yapılan kan nakli, ameliyat sonrası toparlama süresini de uzatıyor. Teknoloji bu konuda da çok gelişti. Ameliyatta kaybedilen kan, belli filtrelerden geçirilip tekrar hastaya geri veriliyor. Bu yöntemle dışarıdan kan verilmediği için hastada olumsuz etki yaratmıyor. O yüzden biz de artık bu tür teknolojileri tercih ediyoruz.