Halsizlikten burun akıntısına, üşümekten yüksek ateşe, baş ağrısından kas eklem ağrılarına... Sonbaharın gelmesiyle birlikte hemen herkes bu tür sorunlardan dert yanmaya başladı bile. Bunun nedeni ise sonbahardaki ani ısı değişimlerinin, bağışıklık sisteminin direncini azaltarak enfeksiyon hastalıklarına davetiye çıkarması veya tam tersi aşırı güçlü bağışıklıktan dolayı alerjik hastalıkların bu mevsimde daha sık ortaya çıkması.
Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Atakent Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Aytaç Karadağ, havaların soğumaya başlamasıyla birlikte daha fazla zaman geçirdiğimiz kalabalık ve kapalı mekanlarda hızla yayılan virüslerin de öksürük, hapşırık veya damlacıklar yoluyla kolayca bulaşabildiğine dikkat çekiyor: "Aslında alınacak küçük önlemlerle sonbahar, hatta kış mevsimini hastalanmadan geçirmek mümkün olabiliyor."
Peki, sonbaharda bizi bekleyen hastalıklar neler? Bu hastalıklardan korunmak için hangi önlemleri almalıyız? İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Aytaç Karadağ anlattı...
1) NEZLE: Nezle hafif bir burun akıntısıyla başlıyor, nadiren ateş yüksekliği ve hafif öksürükle seyrediyor. Birçok virüs, damlacık enfeksiyonuyla bulaşarak nezle yapabiliyor. Yatak istirahati ve bol sıvı alımıyla kendiliğinden geçiyor. Nezle, genelde griple karıştırılıyor. Ancak gripte ateş daha yüksek, kırgınlık, kas ağrısı, halsizlik daha belirgin oluyor. Grip, mutlak yatak istirahati gerektirecek kadar hastayı düşürebiliyor.
2) GRİP (İNFLUENZA): Aralık ayı sonu Ocak ayı başında salgın yapan, üçyedi gün arasında yatağa mahkum bırakan, son derece bulaşıcı ve ağır seyreden bir hastalık. 39 derecenin üzerinde ateş, üşüme, titreme, baş ağrısı, tüm vücutta kas-eklem ağrıları ve kuru öksürükle seyrediyor. Özellikle çocuklarda karın ağrısı, yumuşak bulantı da yapabiliyor. Yaşlılar, çocuklar, kronik hastalığı olanlarda alt solunum yoluna inerek zatürreye sebep olabiliyor. Eylül, Ekim veya Kasım aylarında, yılda bir defa olmak üzere bu hastalığa neden olan influenza virüsüne karşı aşı uygulanıyor. Grip aşısı özellikle yaşlı, çocuk, çabuk hastalanan bağışıklığı zayıf kişiler, astım, KOAH, diyabet, böbrek, kalp hastaları, huzurevi, kreş, okul, hastane gibi kalabalık ortamlarda bulunanlara öneriliyor.
3) BRONŞİT: Bronş denilen akciğer içindeki nefes borucuklarının çoğunlukla viral, seyrek olarak da bakteriyel veya alerjik kökenli rahatsızlığıdır. Ateş yüksekliği, halsizlik, vücut ağrısı olabiliyor. Ama asıl belirti; inatçı, üst üste gelen öksürük atakları oluyor. Bu öksürüğe balgam genelde eşlik etmiyor; bazen hırıltı, nefes darlığı da öksürükle birlikte olabiliyor. Bu yakınmalar geliştiğinde hekime başvurulmalı. Çünkü tedavisi birbirinden tamamıyla farklı olan alerjik bronşit ile mikrobik bronşitin ayrımı yapılarak uygun bir şekilde tedavi edilmeleri gerekiyor.
4) ZATÜRRE (PNÖMONİ): Akciğer dokusunun genelde bakteriyel, seyrek olarak da viral ve kimyasal maddelerle oluşan, son derece tehlikeli enfeksiyonu olarak belirtiliyor. Ateş yüksekliği, öksürük, koyu renkli balgam, nefes darlığı, sırt-göğüs bölgesinde ağrı ile halsizlik sorunları ortaya çıkıyor. Mutlaka yatak istirahati, bazı özel durumlarda hastane yatış ve uygun medikal tedavi gerekiyor.
5) OTİT (ORTA KULAK İLTİHABI): Çocukluk çağında sık görülen orta kulak ve kulak zarının bakteriyel kökenli iltihaplanmasıdır. Mutlaka antibiyotik tedavisine başvurulur. Yeterli derecede tedavi edilememesi; kronik otit, menenjit, kulak zarı yırtılması, sinüzit ve işitme azlığına neden olabiliyor.
6) FARENJİT (ANJİN): Boğaz ağrısı, boğazda kuruma, yutkunmada zorlanma, ateş yüksekliği, üşüme, titreme, terleme, halsizlik ile seyreden, yüzde 75'i viral kaynaklı olan boğaz iltihabıdır. Muayene sonrasında doktor gerekli gördüğü taktirde, yüzde 25'i bakteriyel olduğu için kan tetkikinde veya boğaz testinde bakteri saptanması halinde antibiyotik tedavisine başlanması gerekebiliyor.
7) TONSİLLİT (BADEMCİK): Boğazın içinde sağ ve sol tarafta bademciklerin şişmesi, yutkunmada zorluk, boğaz ağrısı, boyun lenflerinde şişlik ile halsizlik yapabilen, genelde bakteriyel kaynaklı olduğu için antibiyotik kullanımı gerektirebilen bir hastalık. Özellikle bademcikler üzerinde üzeri beyaz plaklar varsa, zaman kaybetmeden hızlı bir şekilde doktora gidilerek erken tedaviye başlanması iyileşmeyi hızlandırıyor.
8) SİNÜZİT: Alın orta hattı, elmacık kemikleri üzerinde ve göz çevresinde dolgunluk hissi, baş ağrısı, ateş, burun akıntısı, burun tıkanıklığı, geniz akıntısı ile seyreden genelde bakteriyel kökenli olduğu için antibiyotik kullanımı gerektiren, baş bölgesindeki kemiklerin içindeki sinüs isimli boşlukların iltihabi hastalığıdır. Yeterli edavi edilememesi durumunda müzminleşip devam eden baş ağrısına, orta kulak iltihabına ve menenjite neden olabiliyor.
9) MENENJİT: Hastane yatışı ve sıkı takip gerektiren tehlikeli bir hastalık. Genelde damlacık enfeksiyonuyla bulaşan mikroorganizmalar; yeterli tedavi edilemediklerinde beyin zarı iltihabı olan menenjite yol açabiliyor. Verem menenjiti gibi birkaç istisnai durum dışında, genelde sakatlık bırakmadan geçiyor.
10) SAMAN NEZLESİ (ALERJİK NEZLE): Alerjiye bağlı olarak ilkbahar ve sonbahar aylarında görülür. Burun akıntısı, hapşırık, burun ucunda kaşıntı, gözlerde yaşarma, kuru öksürük ve nefes darlığı gibi şikayetlerle kendini gösterir. Bulaşıcı özelliği olmayan alerjik nezlede hastalar solunum yolu enfeksiyonlarına daha kolay yakalanıp daha geç iyileştikleri için, koruyucu önlemlere dikkat etmek çok büyük önem kazanıyor.
BU ÖNLEMLER HASTALIKTAN KORUYOR
Hijyene dikkat edin: En iyi ve en etkin koruyucu önlem, kalıp sabunla ve bol suyla elleri yıkamak. Dikkat; el dezenfektanları, jeller ve alkol bazlı ürünler hastalık yapıcı mikropları öldürmediği gibi, cilde yapışmasına neden olabiliyor. Riskli gruba giriyorsanız yılda bir kez Eylül, Ekim ya da Kasım aylarında olmak üzere grip aşısı, beş senede bir defa zatürre aşısı olmanız gerekiyor. Kalabalık ve havasız ortamlarda virüsler kolayca bulaşabiliyor. Bu nedenle evinizi saat başı, ortalama beş dakika havalandırmayı ihmal etmeyin. Risk faktörüne sahipseniz salgın dönemlerinde toplu taşıma gibi kalabalık ortamlara girmeyin. Kalabalık ortama girmek zorunda olduğunuzda maske takın.
Dengeli ve yeterli beslenin: Vücudun ihtiyacı olan protein, karbonhidrat, yağ ve vitaminler yeterli olarak alınmazsa, vücut direnci düşüyor. Bu nedenle özellikle bağışıklık sistemini güçlendiren C ve D vitamini, çinko ile demir eksikliği varsa bunları doğal yollardan gıdalarla takviye etmeyi ihmal etmeyin. D vitaminin yüzde 90'ı güneş ışınlarıyla, yüzde 10'u ise balık, karaciğer ve dalak gibi gıdalarla temin edilebiliyor. Kansızlık, bağışıklık sisteminin zayıflamasına bağlı olarak sık tekrarlayan enfeksiyonlar yaptığı için kırmızı et, kuruyemiş, bezelye, bamya, ıspanak gibi gıdaları düzenli olarak yemeyi ihmal etmeyin.
Her gün 40 dakika yürüyün: Açık havada haftada dört gün bir saat veya her gün 40 dakika yürüyerek bağışıklık sisteminizin güçlenmesini sağlayın.
Düzenli ve kaliteli uyuyun: Günde altı-sekiz saatten az uyumamanız bağışıklık sisteminizin düzenli çalışması için çok önemli.