İstanbul'da oturan halkla ilişkiler uzmanı ve İngilizce çevirmen Tuğba Arıcıoğlu önce ameliyat, sonrasında 9 aylık ağır tedavinin ardından meme kanserini yenmenin mutluluğunu yaşıyor. DHA'nın haberine göre; ilk olarak 2015 yılında Barcelona tatili sırasında fark ettiği kitleyi önceleri çok önemsemediğini, yine de tatil dönüşü doktora başvurduğunu belirten Tuğba Arıcıoğlu, doktorun "Fibrokist, önemli bir şey değil" sözleri üzerine rahatladığını söyledi. Aradan aylar geçmesine karşın kitlenin varlığını sürdürmesi üzerine bu kez başka bir doktora başvurduğunu kaydeden Arıcıoğlu şunları anlattı:
"2016 yılı nisan ayında ultrason, MR, mamografi ve biyopsi sonuçları çıktığında doktorum hemen yanına gelmemi söyledi. O zaman bir terslik olduğunu anladım. Doktorum meme kanseri olduğumu ve acil ameliyata alınmam gerektiğini, sonrasında kemoterapi ve radyoterapi uygulanacağını anlattı. Onu dinlerken bir süre sonra duymamaya başladım. Ve ağlamaya başladım. O gün ölüm korkusunu yaşadım. O günden sonra bir daha hiç ağlamadım."
"RENGARENK PERUKLAR ALDIM"
25 Nisan 2016'da yapılan ameliyatta sağ memedeki 3 cm'lik kitleyle birlikte sağ koltuk altındaki lenflerin de alındığını, 9 ay kemoterapi ve radyoterapi gördüğünü söyleyen Tuğba Arıcıoğlu, tedavisinin tamamlandığı 1 Şubat 2017'de adeta yeniden doğduğunu kaydetti. Arıcıoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: "Kemoterapi alacağımı öğrendiğimde ilk aklıma gelen saçlarım oldu. Sarı, kıvırcık ve uzun saçlarım dökülecek diye üzüldüm. Kemoterapi öncesinde saçlarımı kısalttım. Kemoterapinin 14'üncü gününde saç diplerim ağrımaya başladı. Bir sabah uyandığımda yastığımın üzeri saç doluydu. 9 aylık kemoterapi sırasında saçlarım, kirpiklerim, kaşlarım döküldü. Ama ben kanser olduğumu öğrendiğim o ilk günden sonra bir daha hiç ağlamadım. Gittim kendime pembe dahil rengarenk peruklar aldım, kaş yaptırdım, kirpik yaptırdım. Normal hayatıma devam etmek için çaba gösterdim. Güçlü olmak zorundaydı.
"ANNEANNEMİ MEME, DEDEMİ MESANE KANSERİNDEN KAYBETMİŞTİM"
Tuğba Arıcıoğlu, anneannesini meme kanseri, dedesini ise mesane kanserinden yitirdiğini belirterek, "Ölüm geldiğinde isim değişikliği yaşanıyor. Adı kanser oluyor, kaza oluyor ya da başka bir şey oluyor. Ben hep şunu düşündüm, 'Bu benim başıma geldi ama beni yenemeyecek.' Hep dedim ki, 'Bu kısa dönem askerlik. Askerlik bitince terhis olacağım'" diye konuştu.
Kanserle tanıştığında 'Bu hastalığın bana gelmesinin sebebi, ya fazla olanı almaya, ya da eksik olanı tamamlamaya gelmesi' şeklinde düşündüğünü kaydeden Tuğba Arıcıoğlu, "Ben çok güçlü olmak zorundaydım. Annem, babam, kardeşim benden daha fazla korku, panik yaşadı" dedi.
AĞRILARIM VARDI AMA HİÇ EVDE YATMADIM
Hastalıkla mücadele sürecinde kanserle ilgili hiçbir şey okumadığını, bunun psikolojisini bozacağını düşündüğünü belirten Tuğba Arıcıoğlu, şunları kaydetti: "Başıma ne gelecekse 'kendi doktorum kendim olacağım' dedim. İlk kemoterapiye gittiğimde çok korktum mesela. Midem bulanacak diye duymuştum. İlk kemoterapide hemşireye 'Bayılacak mıyım?' diye sormuştum. Çok şükür hiçbir kemoterapiden etkilenmedim. Ben hastalıktan önce uzun mesafe yürüyüş yapardım. Hastalığım boyunca da bunu sürdürdüm. Çünkü evde yatarsam daha kötü olacağımı biliyordum. Elbette ağrılarım vardı ama üstüne gidiyordum. Midem tabii ki bulanıyordu ama kendimce bulantının geçmesini sağlayacak şeyler buluyordum."
SOSYAL MEDYADA TÜM SÜRECİ PAYLAŞTIM
Hastalığından önce sosyal medyayı kullandığını, ancak kanserle tanıştığı ilk günden itibaren yaşadığı süreci fotoğraf ve videolarla paylaştığını anlatan Arıcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Belki bir ay sonra hayatta olmayacağımı düşünerek istedim ki benden bir şeyler kalsın, mücadele ettiğimi insanlar görsün. İlk olarak ameliyat günümü paylaşınca bir anda takipçiler arttı. Şu anda binlerce takipçim var. Pek çok insandan sorular alıyorum kanserle ilgili. Sohbet ediyorum bazılarıyla. Hatta bazılarıyla yüz yüze de tanıştım. Herkes destek verdi bana. Çok güzel arkadaşlar edindim. Hiç tanımadığım insanlar tarafından sevilmek bana mutluluk ve neşe veriyor. Benim mutlu olmam onları mutlu ediyor. Üstelik hiçbir beklentileri olmadan. Karşılıksız bir sevgi bu. Hepsine teşekkür ediyorum."
ÇOK SEVDİĞİM BJK'NİN TELEVİZYONUNDA MUHABİRLİK BİLE YAPTIM
Koyu bir Beşiktaş taraftarı olduğunu, takımın tüm maçlarına gitmeye çalıştığını kaydeden Tuğba Arıcıoğlu, hastalığı döneminde bir süre Beşiktaş TV'de hobi olarak muhabirlik yaptığını söyledi. Televizyonun yöneticilerine yazdığı e-postanın karşılıksız kalmadığını anlatan Arıcıoğlu şöyle dedi: "Beşiktaş TV yöneticilerine teşekkür ediyorum. 'Bu kapı sana her zaman açık' dediler. 2 aya yakın süre gönüllü muhabirlik yaptım. Çok seviyordum orada olmayı, ancak her gün radyoterapim başlayınca televizyonun yeri bana uzak olduğu için gidip gelmek zorluyordu beni. Bu nedenle ayrılmak zorunda kaldım. Artık Beşiktaşlı arkadaşlarımla statlarda bir araya geliyorum."