Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. İlker Tinay, Dünya Üroloji Haftası dolayısıyla yaptığı açıklamada, mesane kanserinin, tüm dünyadaki erkek nüfusta rastlanan kanserler arasında 7'nci, her iki cinsiyet birlikte değerlendirildiğinde en sık rastlanan kanserler içinde 11'inci ve Sağlık Bakanlığının Sağlık İstatistikleri Yıllığı'na göre Türkiye'deki erkek nüfusta saptanan kanserler arasında yüzde 8'lik oranla 3'üncü sırada yer aldığını kaydetti.
Dünya genelinde mesane kanserine rastlanma sıklığı her 100 bin kişide 9 kişi olarak bildirilirken, Türkiye'de bu oranın yıllar içinde artış gösterdiğini ve 2013'e ait son verilere göre de bu değerin 21 kişi olarak bildirildiğini aktaran Tinay, şu bilgileri paylaştı:
"Erkeklerde kadınlara kıyasla daha yaygın olarak görülen bu kanser, genel olarak daha yaşlı kişilerde görülse de, son yıllarda 40 yaş altındaki genç nüfusta da artan oranlarda saptanmaya başlanmıştır. Mesane kanseri gelişimi için bildirilen iki temel risk faktörü, sigara ve tütün ürünleri kullanımı ile iş ortamında kimyasallara maruz kalmaktır.
Hastaların neredeyse yarısında sigara kullanımı bu hastalığa neden olmaktadır ve tütün ürünleri tüketenler, kullanmayanlara göre mesane kanseri gelişimi açısından 6 kat daha fazla risk altındadırlar. Bu hastalığın ortaya çıkması için belirgin bir genetik bir bozukluk henüz saptanmamıştır ve ailede bu hastalığın varlığının, diğer bireylerde bu hastalığın ortaya çıkmasındaki etkisi de oldukça düşüktür."
Tinay, herhangi bir belirti göstermeyen "sağlıklı" kişilerin, mesane kanserinin erken işaretlerini taşıyıp taşımadıkları açısından incelenmesi için kullanılabilecek güvenilir bir tarama testi henüz mevcut olmadığını belirterek, mevcut test yöntemlerinin, idrara dökülen kanser hücrelerine ait ürünleri belirlemeye yönelik olduğunu ve şu an için mesane kanserinin tanısını koymakta tek başlarına yetersiz kaldığını anlattı.
Hastalığa ait en sık rastlanan belirti ve hasta şikayetini "idrarda kan görülmesi" şeklinde açıklayan Tinay, idrardaki kanamaya ağrının eşlik edebilmesinin yanı sıra bu durumun tamamen ağrısız olabildiğine, kanamanın sürekli olabileceği gibi aralıklı olarak da kendini gösterebileceğine dikkati çekti.
Tinay, herhangi bir zamanda idrarında kan gören kişilerin, olası mesane kanseri tanısı açısından ileri incelemeler için üroloji uzmanına başvurması gerektiğine işaret ederek, idrarda kan görülmesinin yanı sıra hastalıkla ilişkili olabilecek diğer bazı belirtileri, "çok sık idrara çıkma ihtiyacı", "aniden başlayan idrara çıkma ihtiyacı" veya "idrar yapma sırasında ağrı" şeklinde sıraladı.
Mesanenin idrarın temas ettiği en içteki katmanına sınırlı kansere, kas tabakasına invazyon göstermeyen veya yüzeysel mesane kanseri adı verildiğine değinen Tinay, şöyle devam etti:
"Bu evredeki hastalık, tedavi sonrasında tekrarlayabilir ve bu tekrarlama sıklıkla hastalığın eski yerinde veya mesanenin başka bir yerinde görülmesi şeklinde olmaktadır. Bu hastaların büyük çoğunluğunda hastalık vücudun başka yerine yayılmaz, ancak bu hastalardaki olası hastalık tekrarlamalarının erken tanısı için düzenli üroloji uzmanı kontrollerine devam etmeleri oldukça önemlidir. Bazı hastalarda takiplerde hastalığın ilerlemesi söz konusu olabilir ve bu durumda kanser derinleşerek kas tabakasına geçebilir. Buna invazif ya da derin mesane kanseri denir. Bu evrede hastalık mesane dışına çıkıp çevre dokulara da yayılabilir. Yine bu evrede hastalık mesane çevresindeki lenf bezlerine de yayılabilir ve eğer buralara kadar ulaşmışsa akciğer ve karaciğer gibi uzak organlara da atlamış olabilir. Uzak organlara atlamış hastalığa metastatik mesane kanseri denilmektedir."
Yrd. Doç. Dr. İlker Tinay, mesane kanserinin tedavisinin, tümörün evresine, derecesine, hastanın genel durumuna ve hastaya bağlı diğer bazı faktörlere göre değiştiğini ifade ederek, hastalara uygulanacak tedavi yöntemlerinin, "endoskopik girişimler", "mesane içerisine kemoterapi ya da bağışıklık tedavisi uygulamaları", "mesanenin alındığı ve bağırsaktan mesane yapıldığı büyük cerrahi girişimler", "radyasyon tedavisi ve kemoterapi" olduğunu kaydetti.
"SİGARANIN RİSK FAKTÖRÜ OLDUĞUNUN ALGILANMASI, HASTALIKLARIN GÖRÜLME SIKLIĞINI AZALTABİLİR"
Üroonkoloji Derneği Başkanı ve Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sümer Baltacı, Dünya Üroloji Haftası süresince ürolojik hastalıklara karşı toplumsal bilinç ve duyarlığın artırılmasının amaçlandığını ifade etti.
Özellikle prostat kanserinin, başlangıçta kişide şikayet oluşturmaması nedeniyle ciddi önemi olduğuna işaret eden Baltacı, "Sigara özellikle mesane kanseri ve böbrek kanseri oluşumunda en önemli sebeptir. Sigaranın ürolojik kanserlerde önemli risk faktörü olduğunun toplum tarafından iyi algılanması, bu hastalıkların görülme sıklığını azaltabilir. Özellikle genç erkeklerde (20-35 yaşları arasında) daha sık görülen testis kanserlerinin ise tedavisi son derece yüz güldürücü olmakta ve çok yüksek oranda tam şifa olasılığı bulunmaktadır" bilgilerini verdi.