Obezite; kanser, özellikle de meme kanseri olma riskini önemli ölçüde artırıyor. Menopoz sonrası aşırı kilo almak ise kanseri tetikleyen nedenlerden biri olarak gösteriliyor. Obezite; yumurtalık, karaciğer, yemek borusu kanseriyle olan ilişkisi kanıtlanmış bir hastalık. Obezite cerrahisi ile kalıcı kilo kontrolü ise kansere karşı alınacak önlemler arasında yer alıyor. Memorial Sağlık Grubu Antalya Genel Cerrahi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Alihan Gürkan, obezite-kanser ilişkisini anlattı...
Kanserlerin önemli bir bölümü obezite nedeniyle mi oluşuyor? Obezite, kanser oluşumu üzerinde direkt olarak etkili mi?
Aşırı kilolu insanlar yalnızca görüntüsel sıkıntı yaşadıklarını düşünmemeli, mutlaka bu hastalığın üzerine gitmeli ve tedavi olmalıdır. Kanser teşhisi konulmuş hastalarda obezite de varsa; tedavi sürecinde obezite için de ayrı bir tedavi uygulanmalıdır. Menopozdan önce aşırı kilolu olan kişilerin meme kanserine yakalanma riski, menopozda olan kadınlara oranla yüzde 20-40 daha azdır. Menopozdan sonra aşırı kilolu veya obez olan kadınların meme kanserindeki risk artışı, zayıf olanlara göre yüzde 30-60 daha fazladır. Obezite ve kanser ilişkisi üzerine yapılan bir başka çalışma da göstermektedir ki; 18 yaşından menopoz dönemine kadar olan süreçte 9-10 kilo alan bir hasta grubunun meme kanserine yakalanma riski yüzde 15 artmaktadır. Bu hasta grubu, 22 kilo alan ile kıyaslandığında; bu risk, yüzde 45'e çıkmıştır. Menopozdan sonra kilo almanın da başka bir risk olduğunu gösteren araştırmalar bulunmaktadır. Menopozdan sonra 10 kilo alan kadınlar ile hiç kilo almayan kadınlar kıyaslandığında, kilo alanların meme kanseri geliştirme riski yüzde 18 artmıştır. Menopozdan sonra kilo vermek de meme kanseri riskini düşürmektedir.
CERRAHİ ÇÖZÜM OLABİLİR
Obezite cerrahisi kanserden koruyucu bir cerrahi olarak kabul edilebilir mi?
Obezite cerrahisi ile kilo kontrolü, obezitenin yol açabileceği kanserlerden koruyucudur. Bunun yanında normal kiloya ulaşmak, kanserin yanı sıra birçok önemli sağlık sorununun da önüne geçmektedir.
'Obezite cerrahisi, hastanın kanser olmasına karşı önlem olarak kabul edilebilecek bir tedavi' denilebilir mi?
Kalıcı kilo kontrolü sağlanırsa kanser oluşumunda önemli bir risk faktörü engellenmiş olur.
KANSER TEDAVİSİNDE UYGULANAN İMMÜNOTERAPİ GELECEK VâDEDİYOR
Kanser tedavisinde gelecek vâdeden yeni tedavi yöntemlerinden biri de immünoterapi. Kanserde en güncel tedavi yaklaşımlarından biri olan immünoterapi yani bağışıklık sistemi terapisinde hastaya verilen ilaçlar, kanserli hücrelere karşı savaşan normal vücut hücrelerini güçlendirerek en etkin tedavi yöntemi sağlıyor. Örneğin böbrek tümörlerinde bu tedavi yönteminin iyi bir yer bulacağı düşünülüyor. Yani kanser tedavisinde yalnızca kemoterapi ya da radyoterapi değil ayın zamanda immünoterapi ve girişimsel radyoloji alanındaki uygulamalar da çok önemli bir yere sahip. Hastalara çok farklı alternatifler sunuluyor.
HASTANIN YÜZÜ GÜLSÜN
Kanser tedavisinde hasta psikolojisi, kişinin yaşam süresi ve kalitesi üzerinde etkilidir. Hastanın bağışıklık sisteminin güçlü oluşu, hastalıkla mücadelede etkin bir rol oynar. Hasta yüksek moral ve motivasyona sahipse, tedaviye vereceği yanıt da aynı paralelde daha olumlu olacaktır.
KANSER OLDUĞUNU ONKOLOG OĞLUNDAN ÖĞRENDİ
Bel ağrısı şikayeti ile gittiği hastanede yapılan ultrason sonucu böbreğinde 10 santimetrelik tümör belirlenen 63 yaşındaki Fahriye Arslan, 2.5 saat süren bir operasyonla sağlığına kavuştu. Böbrek tümörü, vücudunda herhangi bir ameliyat kesisi oluşturmadan vajinal yolla çıkarılan Arslan'a kanser olduğu haberi, tıbbi onkoloji uzmanı olan oğlu Doç. Dr. Deniz Arslan tarafından verildi. Böbreğindeki tümör, Prof. Dr. Alihan Gürkan tarafından çıkarıldı. Ameliyat sonrası sağlığına kavuşarak taburcu olan Arslan'a ek bir tedavi uygulanmasına da gerek kalmadı. Fahriye Arslan'ın sağ böbreğindeki kitleye yapılan biyopsi işlemi sonucunda kanser olduğu anlaşılınca tıbbi onkoloji uzmanı olan oğlu Doç. Dr. Deniz Arslan haberi annesine kendisi vermek istedi.
OĞLUNUN SÖZLERİ İLE ŞOKE OLDU
Hastaya durumu hakkında mutlaka bilgi verilmesi ve bunun saklanmaması gerektiğini vurgulayan Arslan, süreci şöyle anlattı: "Annem obezdi. Bu sebeple ağrılarını kiloya bağlamıştım. Elle muayenede kitle tespit edilemedi. Ultrasonda annemin sağ böbreğinde kitle tespit ettik. Biyopsi sonucunda bunun kanser olduğu ortaya çıktı. Ben kişinin hastalığını bilmesi gerektiği taraftarıyım. Bu, yakınım bile olsa öğrenmeye hakkı vardı ve ondan gizleyemezdim. Kanser olduğunu söylediğimde tabii çok şaşırdı ve önce inanmadı. Sonuçta tanısını öğrendiğinde neler yaşayacağını biliyordum. Durumu kendisine izah edip tedavi sürecine dahil edince duygusal yaklaşmak yerine doktorlarına güvenmeyi tercih etti. Bu davranışım onun tedavi başarısını da olumlu etkiledi. Hastalar üçüncü şahıstan değil, hastalıklarını doktorlarından öğrenmeli ve onu yenmek için kendini hazırlamalı. Böyle davrandığım ve annemden durumu hakkında hiçbir şey gizlemediğim için içim çok rahat."
AMELİYATLA SAĞLIĞINA KAVUŞTU
Böbrekteki tümör vücuda yayılmamış olduğundan Fahriye Arslan için en etkin tedavinin cerrahi olduğuna karar verildi. Arslan'ın böbreğindeki tümör, laparoskopik olarak vajinal yolla çıkarıldı. Ameliyatı iyi geçen ve tümörlü böbreği çıkarılan Fahriye Arslan, vücudunda ameliyat kesisi oluşturmadan yapılan cerrahi işlem sonrası ek bir tedaviye gerek kalmadan sağlığına kavuştu.