Virüsün ilk olarak 1976 yılında Sudan ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde eş zamanlı olarak iki salgına yol açtığını belirten Kurşun, Salgının şimdiye kadar Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Gabon, Güney Sudan, Fildişi Sahilleri, Uganda, Kongo Cumhuriyeti, Güney Afrika görülmüşken, 23 Mart 2014 tarihinden itibaren Gine başta olmak üzere Liberya, Sierra Leone ve Nijerya'dan vakalar bildirilmeye başlandığını kaydetti.
DSÖ SALGININ NİJERYA'DA SONA ERDİĞİNİ AÇIKLADI
Salgının Ebola Nehri yakınında bir köyde meydana gelmesinden dolayı hastalığa bu isimin verildiğini belirten Dr. Ebru Kurşun, "Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 29.10.2014 tarihinde Gine, Liberya, Sierra Leone, Nijerya, Senegal, Mali, İspanya ve ABD'de toplam vaka sayısını 13.703 olduğunu ve 4920 vakanın öldüğünü bildirdi. 20 Ekim tarihinde DSÖ Nijerya'da Ebola salgınının sona erdiğini açıkladı diye konuştu.
MEYVE YARASALARI EBOLA VİRÜSÜNÜN DOĞAL KAYNAĞI
Ebola virüsünün, insanlarda ve primatlarda (enfekte maymun, goril, şempanze, meyve yarasası, orman antilobu ve kirpi gibi) sıklıkla ölüme yol açan kanamalarla seyreden ciddi viral bir hastalık olduğunu ifade eden Dr. Ebru Kurşun, "Özellikle meyve yarasaları ebola virüsünün doğal kaynağı olarak düşünülmektedir. Ebola virüsü, insanlara enfekte hayvanların organ, kan ve vücut sıvılarıyla yakın temasla bulaşıyor dedi.
HASTALIĞIN BULAŞMASINDA BİRÇOK FAKTÖR BULUNUYOR
Hastalığın enfekte insanlarla doğrudan temas yoluyla da bulaştığını vurgulayan Dr. Ebru Kurşun, "Enfekte kişinin kanı, kusmuk, idrar, ter, dışkı, semen gibi vücut sıvıları ile doğrudan temas, enfekte salgılarla kontamine olmuş eşyalarla temas, defin işlemi esnasında cenaze ile direkt temas edilmesi gibi durumlar hastalığın insandan insana bulaşmasında en önemli faktörler arasındadır. Virüs oda sıcaklığında birkaç saat yaşayabiliyor iken vücut çıkartılarında birkaç gün yaşamaktadır. Özellikle korunma önlemlerini almadan hastalara müdahale eden sağlık personelleri bu hastalık için risk altındadır. Ebola virüsü ile enfekte olan sağlık personeli sayısı 400'den fazla olup 233'ü hayatını kaybetmiştir diye ifade etti.
HASTALARDA BEYİN KANAMASI VE BİLİNÇ KAYBI GELİŞEBİLİR
Hastalığın kuluçka süresinin ortalama 8-12 gün olup, 2 ila 21 gün arasında değişmekte olduğuna işaret eden Dr. Ebru Kurşun, "Kuluçka süresinin sonunda kas ve eklem ağrısı, halsizlik, iştahsızlık, ateş gibi belirtileri, kanlı ishal, kanlı kusma, gözlerde kızarıklık, diğer organlarda kanama, deri döküntüsü gibi belirtiler izler. Hastalarda beyin kanaması ve bilinç kaybı gelişebilir. Hastalar organ yetmezliği, pıhtılaşma bozukluğu ve şoka girerek yaşamlarını kaybeder. Ölüm genellikle belirtilerin ortaya çıkmasından sonra 14 gün içinde meydana gelir. 14 gün içinde ölmeyen hastaların yaşama şansı yüksektir dedi.
Tanısı özel laboratuvar testleri ile konulan bu hastalık için geliştirilmiş bir aşı ya da özel bir tedavi şekli bulunmadığını söyleyen Dr. Ebru Kurşun, Hastalara destek tedavisi verildiğini ve tedavide en önemli basamağın hastalığın yayılmasını önlenmek olduğunu, bununda ancak enfeksiyon kontrol yöntemlerine uyum ile mümkün olacağını belirtti.
HASTA İLE AYNI ORTAMI PAYLAŞANLAR GÖZLEM ALTINDA TUTULMALIDIR
Türkiye'de şu ana kadar 28 şüpheli vaka görüldüğünü ve daha sonra bu vakaların 12'sinde sıtma olduğunun ortaya çıktığını ifade eden Dr. Ebru Kurşun, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Hastalığın yaygın olduğu ülkelere seyahat öyküsü olanlar veya bu kişilerle teması olanlar, yüksek ateş, halsizlik, isal, bulantı, kusma gibi belirtileri olduğunda en yakın sağlık kuruluşuna başvurmalıdır. Hasta ile aynı ortamı paylaşanlar gözlem altında tutulmalıdır. Yine aynı şekilde bu bölgelerden dönen temas öyküsü olmayanların 10 gün boyunca, temas öyküsü olanların 21 gün boyunca hastalığın belirtileri açısından kendilerini takip etmeleri ve belirtiler görüldüğünde en kısa sürede bir sağlık kuruluşuna başvurmaları gerekmektedir.