Öksürük ve hapşırıkla bulaşıyor
Dünyada her yıl yaklaşık dokuz milyon insanın bu hastalığa yakalandığını belirten Dr. Nevin Fazlıoğlu, "Mycobacterium tuberculosis mikrobuyla oluşan, bulaşıcı, tedavi edilmediği takdirde ölümle de sonlanabilen ve halk arasında verem adıyla da anılan hastalık çok eski tarihlere dayanıyor. Sebebi kesin olarak bilinen, 50 yıldır tedavisi mümkün olan ve korunulabilir bir hastalık olan verem, hala dünyada en yaygın ve ölümcül bulaşıcı hastalıklardan biri olmaya devam ediyor diyor. Dr. Fazlıoğlu, hastalığın seyrini şöyle anlatıyor: "Aktif akciğer tüberkülozlu hastadan öksürük, hapşırık, konuşma, şarkı söyleme ya da tükürme gibi eylemlerle, 0,5 - 5 mikron çapında bulaşıcı damlacıklar dışarı atılıyor. Bu partiküller havada asılı kalarak bir süre canlılıklarını koruyor. Sağlam kişilerin bu partikülleri solumasıyla hastalık bulaşmış oluyor. Bu basilleri alan her kişide mutlaka hastalık gelişmeyebiliyor. Alınan basiller vücutta saklı kalarak direncin düştüğü bir anda hastalığa sebep olabiliyor. Bulaşma açısından en riskli grubu, hastayla uzun süre aynı ortamda bulunan aile bireyleri ve yakın çalışma arkadaşları oluşturuyor. Kaşık, çatal, bardak gibi yemek gereçleri, giysiler, çarşaflar gibi eşyalarla bulaşma gerçekleşmiyor.
Sigara içenler risk altında
Tüberküloz risk faktörlerini değerlendiren Dr. Fazlıoğlu tedavi olmayan bir akciğer tüberkülozu hastasının her yıl yaklaşık 10-15 kişiyi enfekte edebildiğini belirtiyor. Dr. Fazlıoğlu, risk altında bulunan kişileri şöyle açıklıyor: "5 yaş altı çocuklar, yaşlılar, bağışıklığı baskılayıcı ilaç kullananlar, HIV enfeksiyonu, şeker hastalığı, kronik böbrek yetmezliği, lösemi, lenfoma, akciğer kanseri madde ve alkol bağımlılığı olanlar, sigara içenler, ideal vücut ağırlığının yüzde 90'ından daha az kiloda olanlar, verem hastalığı yönünden riskli kişiler arasında yer alıyor.
Ateş, iştahsızlık ve halsizlikle kendini gösteriyor
Dr. Nevin Fazlıoğlu, tüberküloz hastalığının 2-3 haftadan uzun süren öksürük, ateş, gece terlemesi, iştahsızlık, kilo kaybı, yorgunluk, halsizlik, balgam çıkarma, kanlı balgam, nefes darlığı, göğüs, sırt ağrısı gibi belirtileriyle kendini gösterdiğini söylüyor. Hastalığın kesin tanısının balgamda tüberküloz basillerinin gösterilmesi ile konulabildiğini belirten Dr. Fazlıoğlu, akciğer filmleri ve tüberkülin deri testinin de (PPD) tanıda kullanılan diğer yardımcı testler içerisinde yer aldığını ifade ediyor.
Düzenli tedavi çok önemli
Verem hastalığının tedavisinde birden fazla ilacın düzenli ve yeterli sürede birlikte alınması gerektiğini belirten Dr. Fazlıoğlu, "Düzenli tedavi hem hastanın iyileşmesini sağlıyor, hem de bulaşıcılığı hızla önleyerek toplum sağlığını koruyor. Ülkemizde verem savaş dispanserlerinde doğrudan gözetimli tedavi uygulanıyor. Ücretsiz ve kişiye özel bir tedavi yöntemi olan doğrudan gözetimli tedavi (DGT) hastalara her doz ilacın bir görevli tarafından içirilmesi esasına dayanıyor diyor. İlaçlarını önerilen şekilde aksatmadan, yeterli süre içen hastaların hemen hepsinin başarıyla tedavi edildiğini söyleyen Dr. Nevin Fazlıoğlu, verem aşısıyla ilgili şu bilgileri aktarıyor: "Verem aşısı (BCG), çocukları tüberkülozdan yüzde 50 oranında koruyor. BCG aşısı yapılmış bir çocukta akciğer tüberkülozu görülebiliyor, ancak çocuklarda erişkinlere göre daha sık görülen ve ağır seyreden menenjit tüberküloz, milier tüberküloz gibi ağır formlardan koruyuculuğu daha yüksek oluyor. Çocuklarda tüberkülozdan ölümleri önemli oranda azaltıyor. O nedenle halen tüberkülozun belli bir oranın üzerinde görüldüğü ülkemizde çocuklara, özellikle bebeklik döneminde BCG aşı uygulaması öneriliyor.