Merkezin Dil ve Konuşma Terapisti de olan Özdemir, yaptığı açıklamada, bir tür konuşma bozukluğu olan kekemeliği tek nedene bağlamanın doğru olmadığını anlattı.
Kekemeliği artıran, tetikleyen, belli durumlarda azaltıp çoğaltan etkenler bulunduğunu belirten Özdemir, şöyle devam etti:
"Türkiye'de, 'Kekemeliğin nedeni, yaşanan psikolojik travmadır' yanılgısı bulunuyor. Bu bilgi doğru değil. Kekemelik çok boyutlu bir sorundur. Bu konu, dil ve konuşma terapistleri tarafından ele alınmalıdır. Kekemelik, genellikle dil gelişiminin erken dönemlerinde, 2-5 yaş arasında başlıyor. Kekemeliğin başlayabilmesi için çocuğun konuşma gelişiminde mesafe katetmiş olması gerekir. Konuşma gelişiminde mesafe kateden çocuklarda sebebi bilinmeyen bir biçimde konuşmasında duraksamalar, takılmalar ve tekrarlamalar başlıyor. Aslında 2-5 yaş arasındaki çocukların yüzde 5'i bir şekilde akıcılık sorunu yaşar. Bu çocukların büyük çoğunluğunun okul çağına kadar bu sorunu kendiliğinden atma potansiyeli vardır. Geri kalan ergen ve yetişkin kekemeliği olan bireyler, toplumun yüzde 1'ini oluşturur. Yani ülkemizin yaklaşık 75-80 milyon nüfusu olduğunu düşünürsek şu an 750-800 bin insan bu sorunu yaşıyor."
Tedavide uzman yardımının önemi
Özdemir, ailelerin, çocuklarında herhangi bir akıcılık kaybı, kekemelik gördüklerinde vakit kaybetmeden bir dil ve konuşma bozuklukları uzmanına başvurması gerektiğini vurguladı.
Kekemelik sorunu yaşayan çocukların yüzde 80'inde bu rahatsızlığın kendiliğinden geçebildiğini ifade eden Özdemir, "Çocuğunuz, kekemeliği kendiliğinden geçmeyen yüzde 20'lik kısma giriyor olabilir. Aileler, çocuklarında kekemeliği fark ettiği zaman mümkün olan en kısa sürede bir uzmana başvurmalılar ancak bilinmelidir ki kekemelik için 'yüzde 100 tedavi' garantisi asla verilemez. Kişi, terapi sürecinde kekemeliğiyle baş etmeyi ve kontrollü konuşmayı öğrenir. Bu öğrenilen kontrollü konuşmanın gündelik yaşama sokulma çalışmalarıyla terapi devam eder" diye konuştu.
Sertan Özdemir, DİLKOM'da, kekemelik sorunu yaşayanların yaş grubuna göre terapiye alındığını ve bunun aylarca sürebildiğini aktardı.
Çocuğun, terapiye başlarken sürecin ailesiyle beraber değerlendirildiğine değinen Özdemir, "Kekemelikte, kişinin ailesini ve çevresini de bu terapi sürecine katarak terapiler gerçekleştirilmelidir çünkü yalnızca terapistin gösterdikleriyle başarıya ulaşmak mümkün değildir. Terapide gösterilenlerin çocuğun yaşadığı diğer ortamlarda da tekrar edilmesi ve desteklenmesi gerekir. Terapilerde kekemeliği olan çocukların ailelerinin de iletişim tutum ve davranışları yönlendirilmeye çalışılır" değerlendirmesinde bulundu.