Türk Gastroenteroloji Derneği, reflünün teşhisi ve tedavi yöntemleri konusunda uzlaşı raporu hazırladı. Uzlaşı raporu için 17 öğretim üyesi ve araştırma görevlisi, 9 grup halinde kendilerine yöneltilen 14 sorunun cevabı üzerine 2 yıl çalıştı.
Toplam 56 kişilik hekim grubu tarafından her soru tek tek tartışılarak, tüm Türk hekimlerine reflüde tanı ve tedavi yöntemleri konusunda ışık tutacak bir konsensusa varıldı. Uzlaşı raporunda, Türkiye'de reflü tanı ve tedavi yöntemlerinin Batı toplumlarından farklı olması gerektiği ortaya kondu.
Türkiye'de reflünün görülme sıklığının da araştırıldığı araştırma kapsamında, Türkiye'nin reflü haritası çıkarıldı. Buna göre, Türkiye'de her 4 erişkinden birinde reflü görülüyor. Bu hastalığa en çok Marmara bölgesinde, en az ise zengin mutfağı ile bilinen Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde rastlanıyor.
Reflünün bölgelere göre görülme sıklığı Marmara'da yüzde 27,3, Karadeniz yüzde 23,7, İç Anadolu'da yüzde 20,4, Ege'de yüzde 19,5, Akdeniz'de yüzde 18.3, Doğu Anadolu'da ve Güneydoğu'da yüzde 17.
"Türkiye'de reflünün kanser olma ihtimali çok az"
Uzlaşı raporu, Türk Gastroentroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Necati Örmeci, Reflü Konsensus Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Serhat Bor, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Taylan Kav ve Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı'ndan Doç. Dr. Altay Çelebi'nin katılımlarıyla Suada'da yapılan basın toplantısı ile açıklandı.
Toplantıda konuşan Reflü Konsensus Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Serhat Bor, reflünün mide değil yemek borusu hastalığı olduğunu söyledi. Türkiye'nin reflü profilinin diğer ülkelerden farklı olduğunu, ancak tedavide bir uzlaşı olmadığını belirten Bor, "Bugüne kadar hep Batı literatüründen hareketle reflüde tanı ve tedavi yöntemlerini uyguladık. Oysa ki bizim reflü profilimiz Batı'dan daha farklı. Bu nedenle bizlere özgü tanı ve tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi gerekiyor" dedi.
Reflü hastalığında Batı ülkelerinde esas yakınmanın, göğüs kemiği arkasında yanma iken Türkiye'de ağızda acı-ekşi su ve yemeklerin gelmesi şeklinde olduğunu anlatan Bor, şu bilgileri verdi:
"Batıda reflü yanarak gelir. Türkiye'de yanma yarı yarıya az, ama ağıza acı, ekşi su ve yemeklerin gelişi fazla. Bizim reflü profilimiz farklı. Benzer şekilde reflünün kanserle ilişkili alt grubu olan ve batı ülkelerinde yüzde 10 sıklıkta görülen Barrett sorunu ülkemizde çok azdır. Farklı yapımızdan ötürü Türkiye'de reflünün kanser olma ihtimali çok az. Bu nedenle her hastaya endoskopi yapmak ve sık sık tekrarlamak yanlış. Bu rapor ile alanında etkin hekimlerle uzlaşmaya vararak, reflüde Türklere özgü tanı ve tedavi standartları geliştirdik.
Batı'da olmayan fakat bizlere özgü olan helikobakter pilori bakterisi bilinenin aksine reflü kaynaklı kanser hastalıklarından koruyor. Bu yüzden reflüde helikobakter piloriyi yok etmek için ilaç kullanmayı önermiyoruz. Türkiye'de reflü hastaları kanser riski ile bugüne kadar çok korkutuldu ancak reflüden korkmayın."
Raporda, gebelik reflüsü üzerinde de durduklarının altını çizen Bor, her 2 gebeden birinde gebelik reflüsü görüldüğünü, hamilelikte hangi dönemde hangi ilaçların kullanılabileceğinin tespit edildiğini bildirdi. Reflünün ses kaybına neden olabileceğine de dikkati çeken Bor, hastalığın ciddiye alınması gerektiğini söyledi.
Bor, geçen yıl 80 milyon kutu reflü ilacının yazıldığını dile getirerek, tedavi için gastroentroloji, göğüs hastalıkları, kulak burun boğaz, genel cerrahi ve psikiyatrinin birlikte hareket etmesi gerektiğini kaydetti.
Dar giysiler reflüyü tetikliyor
Dernek Başkanı Prof. Dr. Necati Örmeci de reflüyü tetikleyen etmenler hakkında bilgi verdi.
Prof. Dr. Örmeci'nin verdiği bilgiye göre kahvenin, reflü gelişiminde etkili olmadığı ortaya konuyor. Sigara ve tuz tüketimi reflü ile ilişkili gösteriliyor. Çikolata, yağlı gıdalar ve gazlı içeceklerin de tüketilmesinin reflüde etkili olabildiği vurgulanıyor.
Geç saatlerde uyku öncesi özellikle kalori içeriği yüksek yağlı ve protein değeri yüksek besinlerin tüketilmesi, karın içi basıncını artıran çok dar giysilerin giyilmesi, karın kaslarına yönelik ağır egzersizlerin yapılması gibi durumlar da reflüyü tetikleyen faktörler arasında gösteriliyor.
Öte yandan östrojenler, bazı tansiyon ilaçları, kemik erimesinde kullanılan ilaçlar da reflüyü artırıyor. Obezitenin önemli bir risk faktörü olarak gösterildiği reflüde, sakız çiğnemenin iyi geldiği vurgulanıyor.
Reflüden korunmak için, çok sıcak içeceklerin tüketilmemesi, asitli içeceklerden uzak durulması, obeziteden kaçınılması, gece saatlerinde yemek yenilmemesi ve gece süt içilmemesi öneriliyor. Kabızlık tedavisi için önerilen liften zengin diyetin reflüyü gerilettiği belirtiliyor. Ayrıca sık sık ve küçük porsiyonlu yemek tüketimi de reflüyü önleyebiliyor.