KLİMİK Derneği, son günlerde tartışılan Ebola ve MERS virüsleri ile ilgili bilinçlendirme çalışmalarını sürdürüyor. Dernek Başkanı Önder Ergönül, Ebola ve MERS virüsünün bulaşması ile ilgili hem Türkiye'de hem de Batı dünyasında bir korku olduğunu kaydetti. Ebola virüsünün kan ve vücut sıvıları ile temas yoluyla bulaştığına dikkat çeken Ergönül, "Eğer önlem alırsanız, Türkiye'ye sokmazsanız, başkasına bulaştırmazsınız.
Ebolalı bir hasta en fazla iki kişiye bulaştırıyor. Burada özellikle sağlık çalışanlarının dikkat etmesi gerekiyor. Onlar daha çok risk altında. Hem çalışanlar hem de hastane için zor. Ebola virüsü çok uzun yaşamıyor. Oda sıcaklığında 6 saat hayatiyetini sürdürüyor. Şunu da söylemek lazım, çamaşır suyu ile ortadan kaldırılabiliyor, el yıkama burada çok çok önemli. Korunmada belki de yapılabilecek en önemli şey. Uçakların dezenfekte edilmesi, temizlenmesi de önemli. Vatandaşları da uyaralım, özellikle riskli bölgelere seyahat edenlerin dezenfektanlı mendil bulundurmaları çok önemli olmaya başladı" diye konuştu.
Prof. Dr. Ergönül, Ebola ile ilgili ilaç geliştirilmesi için çalışmaların sürdüğünü belirterek, "Bilim adamları aşı ve ilaç konusunda çalışmaya başladı. Bir virüsün mutasyon hızı, yani değişim hızı fazla ise aşı yapmak da zorlaşıyor. Ebola da, böyle bir virüs. Virüs ne kadar az mutasyona uğruyorsa o kadar kolay sayılabilir aşı geliştirmesi. Şuanda aşı çalışması var ama bu salgına yetişmez. Tarihteki tüm büyük salgınlar gibi bu salgın da bir çan eğrisi çizip düşüşe geçecektir. Bu da böyle olacaktır" ifadelerini kullandı.
Ebola virüsü tespit edilmiş hastalara şuanda sadece destek tedavisi yapıldığını kaydeden Ergönül, "Beyaz küre dediğimiz vücudun savunma hücreleri azalıyor. Kan hücrelerinde azalma olabiliyor. Destek tedaviler uygulanıyor. Kan azaldığında kan veriliyor. İyi beslenme önemli. Bakım, destek önemli. Bu hastaların tedavisinde, Ebola atlatmış birinde serum alınıp, hastalara verildi. Bazı hastalarda başarılı oldu, bazılarında olmadı'' dedi.
"MERS, EBOLADAN DAHA BULAŞICI"
Prof. Dr. Önder Ergönül, MERS-CoV'un Ebola'dan daha tehlikeli ve bulaşıcı olduğuna dikkat çekerek, "Ebola 40 sene önce, MERS-CoV 2 sene önce tanımlandı. 2012'den bu güne yaklaşık bin vaka ve yüzde 30 ölüm var. Bütün Arap ülkelerinde görülmüş bir hastalık. Batı'ya da Arap Yarımadası'nda giden kişilerden bulaşmış. Bu kez bulaş yolu farklı. Şöyle bir algı oldu toplumda. Ebola ve MERS bu ikisi birlikte anılıyor. İkisi de tehlikeli. Benzer yanı ne derseniz her ikisi de sıkça mutasyon yaptıkları için gündeme geliyorlar. MERS, Ebola'dan farklı olarak solunum yolu ile bulaşıyor.
Yani grip gibi bulaşabilir. Ancak çok hızlı yayılmadığını da söyleyelim. Çok hızlı yayılsaydı binden daha fazla vaka olurdu. İki yıldır tespit edilen vaka sayısı sadece bin. Tespit imkanları ileride daha çok olacaktır. Türkiye'de biz hep şunu söylüyorduk; neden bizde yok. Bizde mutlaka oluyor olmalı diye kendi özeleştirimizi yapıyorduk hekimler olarak. İlk vaka Hatay'da ortaya çıktı. Burada çok dikkatli olmalıyız. MERS riskimiz daha yüksektir. Bu hastalıkta yüksek ateş önemli. Arap ülkeleri hacdan gelenler dikkatli olmalı. Oradan gelen yüksek ateş, öksürük ve solunum sıkıntısı olan kimselerde özellikle aksi ispat edilinceyekadar MERS-CoV düşünmeliyiz. Bu kişiler paniğe kapılmadan hastaneye başvurmalı" diye konuştu.
Ebola'nın daha çok gençlerde görüldüğünü kaydeden Prof. Dr. Önder Ergönül, MERS virüsünde ise yaşlıların risk altında olduğunu belirtti