Eryol, yaptığı yazılı açıklamada, dakikada 60 ila 100 vuru yapan kalbin sesinin, normal şartlarda hissedilmediğini ancak kalp atışları fark edilmeye başladığı an oluşan rahatsız edici hissin, "çarpıntı" olarak adlandırıldığını ifade etti.
Çarpıntı anında sıklıkla kalbin hızının da arttığını ve bu durumun "taşikardi" olarak bilindiğini belirten Eryol, şunları kaydetti:
"Çarpıntı, organik ve psikojenik nedenlerle meydana gelebilir. Önlenebilir bir sebebi yok ise çarpıntı kalıcı ve tedavisi de zorunlu hale gelir. Bu noktada ilaç yaklaşımlarının yeterince tedavi edici olmadığı görülüyor. Ayrıca uzun yıllar ilaç kullanma gerekliliği yan etkiler açısından düşünüldüğünde istenilmeyen bir durum olarak ortaya çıkıyor. Kalıcı çarpıntısı olan hastaların kalbinde bu şikayete sebep olacak, ölü doku, ilave elektriksel yollar gibi yapısal bozukluklar mevcuttur. Bunlar ya sonradan kazanılmış ya da doğumsal olarak gelişmişlerdir. Bu yapısal bozuklukların saptanması ve tedavisi, çarpıntı nedenini de ortadan kaldırmakta ve aynı zamanda da çarpıntıyı tedavi edici özellik taşımaktadır. Bu yöntemle öncelikle elektrofizyolojik çalışma yapılarak çarpıntı nedeni olabilecek patolojik oluşumların yeri saptanmaktadır. Hemen sonrasında ise yüksek frekanslı ses dalgaları ile ısıtılarak bu oluşumlar tahrip edilmektedir. Bu işlem 'radyofrekans ablasyon' olarak adlandırılır."
İşlemin yaklaşık 30 dakika ila 1.5 saat arasında sürdüğünü ifade eden Eryol, ağrısız bir işlem olduğu için kalp içine kasık damarları üzerinden ulaşılıp sadece lokal anestezi kullanıldığını vurguladı.
İşlem başarısının, çarpıntı türüne göre değişmekle birlikte yüzde 90-100 civarında seyrettiğini belirten Eryol, acil poliklinikte sık karşılaşılan ve "pat" olarak bilinen, aniden başlayan, belirli bir süre devam ettikten sonra kendiliğinden veya acilde ilaç uygulanması ile aniden sonlanan dar çarpıntılarda işlem başarısının yüzde 98-100 civarında olduğunu söyledi.