Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Sait Şirin, bu hastalar için psikiyatrist kontrolünde en az 30 hafta ilaç tedavisi uygulandıktan sonra farklı tedavi metodlarının yapılabileceğini belirterek, bunlardan birisinin radyasyon onkoloji ve beyin-sinir cerrahisiyle yürütülen "anterior kapsülotomi" isimli bir radyo cerrahi yöntemi olduğunu söyledi. Şirin, uzay neşteri olarak bilinen "CyberKnife"ın, psikoterapi ve davranış tedavilerinden yanıt alınmadığında konsey kararıyla uygulanabileceğini vurguladı.
OKB hastalığında, beynin ön tarafından bir döngünün geliştiğinin düşünüldüğünü anlatarak, şunları kaydetti:
"Beynin ön tarafından merkezi çekirdeklere ve oradan tekrar ön tarafa doğru bir daire olduğu düşünülüyor. Bu hastalarda, normal kişilere göre frontal loblarında bir metobalizma artışı görülüyor.
Bunun geçtiği yerlerden bir tanesi de beynin internal kapsül denilen yapısıdır. CyberKnife ile internal kapsülün ön bacağında 3-5 milimlik küçük hasar veriliyor. Döngünün devam etmemesi için bağlantının kopması amacıyla kesi atılıyor. Bu işlem radyasyon onkoloğu ile beyin ve sinir cerrahıyla yapılıyor. Onkolog, ilgili hedefe verilecek ışının dozunu belirliyor, gerekli ayarlamaları yapıyor. Beyin ve sinir cerrahı da beyindeki bölgeye kesinin gerçekleştirilmesini sağlıyor."
Operasyonun bir takım çalışması olduğunu ve ekipte iki branşın dışında psikiyatrist ile nörologun da olması gerektiğini dile getiren Şirin, beyinde yapılacak yanlış bir hamlenin fonksiyon kayıplarına yol açabileceğinden hekimlerin mutlaka alanda uzman tecrübeli kişiler olması gerektiğinin altını çizdi.
Şirin, bu yöntemin dünyada Brezilya, İspanya ve ABD'de tedavi metodları içinde yer aldığını; Türkiye'de de henüz yeni uygulanmaya başlandığını ve şu an için iki hastanede yapıldığını bildirdi.
Tedavi edilen hastalarından örnek veren Şirin, 34 yaşındaki bir kadın hastanın aşırı temizlik takıntısı bulunduğunu, yaklaşık 10 yıldır kimseyle görüşmediğini, evine misafir kabul etmediğini, zorunluluk halinde dışarı çıktığını ve evine döndüğünde kapıda üstünü çıkararak tüm kıyafetlerini yıkadığını, iki kez intihara kalkıştığını, 20'nin üzerinde hastaneye yatmak zorunda kaldığını söyledi. Şirin, "Hasta, radyocerrahi için hastaneye geldiğinde kendi çarşafını getirmişti, kimseye dokunmuyor, kendisine dokunulduğunda geriliyor, hatta göz teması bile kurmuyordu" dedi. Evli ve anne olan hastasının girişimsel radyocerrahi tedavisi sonrasındaki kontrol muayenesinde hekimlerine sarıldığını anlatan Şirin, evinde çocuğuna yaş günü partisi yaptığını belirtti.
Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Kaan Oysul da radyocerrahi kararı alınmasından sonra hastanın planlamasının yapıldığını söyledi. Uygulamanın anestezi gerektirmediğini vurgulayan Oysul, süreci şöyle anlattı:
"Hastalara, uygulama sırasında başlarını oynatmamaları için kendi yüzlerine özel bir maske yapılıyor. Maske sayesinde de büyük hareketler engelleniyor. Bu sayede, ışınlamanın tam doğru yere yapılması amaçlanıyor. Hastanın MR ve tomografisi çekiliyor ve ikisinden alınan sonuca göre ışınlama yapılacak hedef belirleniyor.
Tümör tedavisinden farklı olarak burada hedefe çok yüksek radyasyon veriliyor. Çünkü, sinir yollarında kesi olması isteniyor. Fakat bu kesi bıçakla değil radyasyonla yapılıyor. Hasta ağrı, sızı duymuyor herhangi bir anestezi gerekmiyor. Yüksek dozda ışın hedef dışında bir sinir dokusuna geldiğinde kalıcı fonksiyon kayıplarına neden olabilen hasar ortaya çıkabilir. Bu nedenle, mutlaka işin ehli tarafından gerçekleştirilmelidir.
Radyocerrahi, yüksek doz verildiği için 2 saatten fazla sürüyor, ara verilerek uygulanıyor. Tedaviden sonuç alınabilmesi için 3-6 ay beklemek gerekiyor.
Çeşitli bağ dokusu hastalıkları bulunan kişilerda radyasyon hasarı fazla olduğundan bu kişilere operasyonun yapılması uygun bulunmuyor. Tüm seçenekler denenmiş ve konsey kararı alınmış hastalara uygulanabiliyor. Gelişim tamamlanmadığından, çocuklara önerilmiyor."