Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kayhan Öztürk, BOS akıntısının genellikle tek taraflı burun akıntısı şeklinde gerçekleştiğini söyledi. Hastaların alerjik burun akıntısı şikayetiyle kendilerine başvurduklarını ifade eden Öztürk, kişinin beyin omurilik sıvısının yapısına göre sıvının tatlı veya tuzlu olarak fark edilebileceğini belirtti. Şeffaf beyaz bir yapısı olan beyin omurilik sıvısının asla iltihap şeklinde olmadığına dikkati çeken Öztürk, şunları kaydetti:
"Kafatası bölgemizde, buruna komşu bölgelerde bazı zayıf noktalar var. Buradaki kemik yapısının incelmesiyle hem doğuştan hem de bir şekilde sonradan bu kısımlarda açıklıklar, hasarlar görülebiliyor. Bu açıklıklar bir travma sonucu veya kendiliğinden meydana gelebilir. Bu hastalık kadınlarda daha sık görülüyor. Kilolu kadınlarda biraz daha fazla ve daha riskli. Tansiyonu yüksek olanlarda daha fazla ortaya çıkabiliyor. Bu akıntı genellikle eğilince, namaz kılarken ya da ayakkabı bağlarken gelir. Sabah uykudan uyandığınız zaman biriken sıvı akmaya başlar. Bu, alerjik nezleyle çok karıştırılıyor. Beyin omurilik sıvısı, biriktirilebilir seviyede olması, tadının olması nedeniyle nezleden ayrılıyor. Alerji şeffaf değildir ve belli bir kıvamı vardır."
Beyin zarının mikroplardan beyni izole ettiğini anlatan Öztürk, sözlerine şöyle devam etti:
"Beyin zarının bu görevi nedeniyle normalde menenjit ya da beyin apsesi gibi enfeksiyonları görmüyoruz. Ama beyin zarında bahsettiğimiz hasarlar, yırtıklar varsa, sıvı geliyorsa tehlike var demektir. Burun, dış ortamla ilişkisi nedeniyle en çok enfeksiyon olan organlardan birisi. Bu enfeksiyonlar bir şekilde suyun geldiği gibi, ters olarak beyne giderse; hastalarda beyin zarı enfeksiyonlarına (menenjit) neden oluyor. Hastalarda bir tarafın tutmaması ve ayakta aksama gibi kalıcı problemler ortaya çıkabiliyor."
Öztürk, travmaya bağlı oluşan zar yırtıkları için 15 günlük tedavi uygulandığını, bu yırtıkların bazen kendi kendine kapanabildiğini aktardı.
Kendiliğinden gelişen yırtıkların ise hiçbir zaman kapanmadığını vurgulayan Öztürk, "Hastanın akıntısı devam ediyorsa cerrahi müdahale gerekiyor. Hastadan alınan sıvı çeşitli analizlere tabi tutuluyor ve radyolojik incelemeler yapılıyor. İki türlü tedavi var. Eskiden bu daha çok, kafatasının açılmasıyla, hasarlı alanın kapatılması şeklinde tedavi ediliyordu. Şimdi ise modern tekniklerle, endoskopik yöntemle burun içini kullanarak, dışarıdan herhangi bir kesi yapmadan hasarlı alanları kapatabiliyoruz. Kapandıktan sonra bahsettiğimiz riskler ortadan kalkıyor" ifadelerini kullandı.
Öztürk, beyin zarında oluşan açıklıkları ameliyatla kapatmada yüzde 90'ın üzerinde başarının söz konusu olduğunu sözlerine ekledi.