Doç. Dr. Hakan Selçuk, beyin anevrizmasını, "beyin atardamarlarındaki zayıf bir noktadan damarın balonlaşması" şeklinde tanımladı. Selçuk, balonlaşmanın genellikle damardaki kas dokusundaki zayıflıktan veya yetersizlikten meydana geldiğini anlattı.
Anevrizmaların doğuştan olabildiğini veya edinsel nedenlere bağlı da meydana gelebildiğini kaydeden Selçuk, "Anevrizmalar için korkulan en büyük risk, patlayarak beyin zarları arasında kanama oluşturmasıdır. Kanayan hastalarda ciddi sorunlar hatta ölüm bile oluşabilir. Kanamış hastaların, tekrar kanama riskini ve ölüm riskini azaltmak için mutlaka tedavi edilmeleri gerekmektedir" diye konuştu.
Anevrizmaların görülme sıklığının, yüzde 2-6 olduğunu belirten Selçuk, şu bilgileri verdi:
"Çocuklarda nadir olmakla beraber her yaşta görülebilir. Anevrizma görülme sıklığı yaşla birlikte artabilir. Görülme yaşı genellikle 40-50'dir. Kadınlarda erkeklere göre 2 kat daha fazla görülme sıklığı var. Anevrizma oluşumundaki faktörlerin başında hipertansiyon, sigara kullanımı, genetik yatkınlık, travmaya bağlı damar duvarının zedelenmesi ve bazı enfeksiyoz hastalıklara bağlı gelişim gelmektedir.Beyin anevrizmalarının çoğunluğunun belirtisi yoktur. Beyin anevrizmaları genellikle beyin kanaması ile ortaya çıkar.
Kanamamış anevrizmalarının bazıları baş ağrısı ve başka sebeplerle yapılmış bir MR incelemesinde ortaya çıkabilir. Bazıları ise eğer kanamadan çok büyürlerse beyin dokusuna veya komşuluğundaki sinirlere bası yaparak bulgu verip saptanabilirler. Bazıları ise çok büyüyüp içerisinde pıhtı oluşup ve bu pıhtının kopması sonucu felç oluşturarak ortaya çıkarlar. Anevrizması olan hastaların önceden tespiti çok mümkün değil. Bu hastalar, genellikle tesadüfen yapılan bir MR veya tomografi beyin görüntülemesi esnasında saptanırlar. Kanayan anevrizmalar koma gibi çok ciddi klinik bulgularla, hatta ölümle bile sonuçlanabilir."
Doç. Dr. Selçuk, çoğu anevrizma kanadığında veya kanayacağı zaman hastalarda genellikle çok şiddetli baş ağrısı olduğuna dikkati çekerek, hastaların bu baş ağrısını, "Şimdiye kadarki en kötü ağrı deneyimi" olarak tarif ettiğini söyledi.
Anevrizmaların, beyin tomografisi veya beyin MR incelemelerinde görülebildiğini, ancak MR anjiografi veya daha duyarlı olarak BT anjiografik incelemelerde kolaylıkla saptanabildiğini belirten Selçuk, şöyle devam etti:
"Beyin anevrizmaları genellikle kanayarak ortaya çıkarlar. Kanama riski anevrizmanın boyutunun yükselmesi ile artmaktadır. Anevrizması olan hastalarda yıllık kanama riski yüzde 2 civarındadır. Kanayan hastalarda ise ilk 2 hafta içinde kanama riski yüzde 20, ilk 6 ayda yüzde 50 oranında. Kanayan hastaların yarısı hastaneye ulaşamadan ölmektedir. Eğer tedavi edilmezlerse tekrar kanama oranı yüksek olduğu için ölüm oranı daha da artmaktadır. Diğer yarısında ise çok şiddetli bir baş ağrısı olabileceği gibi koma gibi çok şiddetli klinik durum da ortaya çıkabilir."
Hakan Selçuk, anevrizmanın tedavisinin mümkün olduğunun altını çizerek, "Anevrizma tespit edildiğinde ne zaman patlayacağı belli olmayan veya her an patlayabilecek bir saatli bomba olduğunu düşünüp hemen tedavisini düşünmek gerekmektedir. Kanamamış veya kanamış anevrizmalarda tedavi anevrizma kesesinin doldurularak kese içerisine bir şekilde kan girişini önlemektir. Yöntemi cerrahi veya endovasküler yolla tedavi dediğimiz damar içinden tedavi seçenekleridir. Anevrizmaların ilaçla tedavileri yoktur" dedi.
Kanamış hastalarda iyileşme sürecinin haftalarla ölçülebileceğine dikkati çeken Selçuk, şu bilgileri verdi:
"Tedavi tam başarılı olsa dahi, beyin kanamasına bağlı olarak hastalarda genellikle ilk 2 hafta içerisinde iki önemli komplikasyon görülebilmektedir. Bunlar vasospasm dediğimiz damarlarda kasılmaya bağlı felç geçirme riski ve hidrosefali dediğimiz beyinde su toplaması olayıdır. Kanamış hastaların, bu risklerden dolayı genellikle bu süre zarfında hastanede bakımları yapılmaktadır. Hastalar için söylenmesi gereken en önemli durum, anevrizma oluşumuna neden olan sigaranın kati surette bırakılması ve tansiyonun stabilize edilmesidir."