ABD'deki Illinois Üniversitesi'nden Kathryn Clancy ve ekibinin araştırmasına, kırsal bölgede yaşayan ve çiftçilikle uğraşan Polonyalı kadınlar katıldı.
Fiziksel faaliyetlerin zirvede olduğu hasat mevsiminde katılımcılardan tükürük ve idrar örnekleri alındı. Araştırmacılar, tükürük sayesinde hormon seviyesini, idrar örnekleriyle de iltihap olup olmadığını gösteren C-reaktif proteininin (CRP) düzeyini değerlendirdi.
Bilim adamları, fiziksel faaliyetlerin mevcut enerji kaynaklarını sınırlandırdığını belirterek, daha önceki araştırmaların yumurtalığın baskılanmasının en çok hasat mevsiminde olduğunu gösterdiğini açıkladı.
CRP'nin bağışıklığın etkinliği ya da psikososyal stres hakkında bilgi verebileceğini belirten Clancy, söz konusu protein seviyesinin yüksek olduğu kadınlarda gebelikte rol oynayan progesteron hormonunun düştüğünü gördü.
Enerji kaynaklarının dikkatli bölünmesi gerektiğine işaret eden Clancy, vücudun önceliğinin kendini koruma olduğunu ve bunun hayatta kalma ve bağışıklığın etkinliğini kapsadığını söyledi.
Clancy, kalan enerjinin ise doğurganlık için kullanıldığını vurgulayarak, korunmak ve üremek için ayrılan kaynak arasında denge bulunduğuna, çevresel stres yapıcıların mevcut kaynakları azaltabileceğine dikkati çekti.
"American Journal of Human Biology" dergisinde yayımlanan araştırmada Clancy, sonuçların kadınların bedenlerini daha iyi anlamasına yardımcı olabileceğini de belirtti.
Daha önce yapılan bir araştırma, erkeklerin doğurganlığının da bağışıklık sisteminden etkilendiğini ortaya koymuştu.