Türkiye`de sigara ve tütün kullanımı, yanlış beslenme, ağız, diş sağlığı bakımı ve düzenli diş hekimi kontrolüne yeterince önem verilmemesi diş hastalıklarına yol açıyor. Dolayısıyla ağızda meydana gelen bir çürük, böbrek ve kalbe de zarar vererek, enfeksiyonlara yol açıyor. Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Gürkan Gür, ağız bakımının vücut sağlığının bir parçası olduğunu belirterek, vücuda gösterilen önemin ağza da gösterilmesi gerektiğini söyledi.
Ağız diş sağlığının küçük yaşta alışkanlıkla başlayan bir süreç olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Gür, özellikle 1,5-2 yaşına gelindiğinde günde 2 defa düzenli olarak diş fırçalamak ve özellikle akşam diş fırçalandıktan sonra gıda tüketmemenin önemine değindi. Günde 2 defa diş fırçalanmazsa, ağızdaki artıkların bir süre sonra dişlerin üzerine tutunduklarını dile getiren Prof. Dr. Gür, 'Bu tutunma yaklaşık 12 saat sonra plak halini alır. Plak halini alan bu tutunma 24 saat sonra artık fırça ile temizlenemeyecek düzeye erişir. Bu oluşan plak bir süre sonra mikroorganizmalar için besi yeri haline gelir. Ve çoğalan mikroorganizmalar bir süre sonra dişin minesini harap eder. Bu olay bu aşamada tespit edilirse geri dönüşümü kolay olur. Ancak eğer dişin üzerinde bir çukur oluşmaya başlarsa artık geri dönüşümü olmayan bir yola girilir. Kısacası çürük bakımla doğru orantılıdır' dedi.
Diş çürüğünün belirtilerini anlatan Prof. Dr. Gür, dişte çürük olunca ilk etapta hastaların o bölgede sıcak soğuk yediklerinde ve içtiklerinde yaklaşık 1,5-2 dakika süren bir ağrı hissettiklerini ifade ederek şunları kaydetti:
'Bir süre sonra özellikle ara yüz diş çürüklerinde hasta dişinde herhangi bir çürük etkisi görmeksizin bu ağrılar devam eder. Dişin içindeki bölgede çürüme devam eder ve bir süre sonra dişte kopmalar meydana gelir. Eğer bu aşamada da diş hekimine gidip tedavi olmazsak, bir süre sonra bu çürük dişin canlı dokusuna doğru ilerler. Bu çürük bir anda gece ağrısına yol açar. Eğer hasta bu aşamayı da geçip doktora gitmezse dişin üzerinde şişmeler yani iltihaplar oluşur. Bunun sonucunda da dişin çekimine kadar gidilir.'
Diş bakımında diyetin önemine dikkat çeken Prof. Dr. Gür, yapıştırıcı, yumuşak ve şeker içeriği fazla gıdalarla beslenilirse çürük riskinin artacağını belirterek, 'Sadece diş fırçalamakla ara yüz temizliği sağlanamayabilir. Bu yüzde günde 1 kere de diş ipiyle dişlerin arasının temizlenmesi gerekiyor. Bazı durumlarda bu da yeterli olmayabiliyor. Bir kere de ağız gargarasıyla bakım yapmalıyız' diye konuştu.
Bazı insanların çürük indeksinin diğer insanlara oranla daha fazla olduğunu söyleyen Prof. Dr. Gür, bu oranın tükürüğün içerisinde biriken bir mikroorganizmanın ölçümüyle tespit edildiğini vurgulayarak, 'Bazı insanların dişlerinde çürük, ne kadar bakım yaparsa yapsın biraz daha fazla oluşabiliyor. Eğer bir kişinin çürük indeksi daha fazlaysa eğer o kişilerin daha iyi bakım yapmaları gerekiyor' şeklinde konuştu.
Dişte oluşan çürüğe uygulanan tedavi yöntemlerini anlatan Prof. Dr. Gür, 'Eğer ağızda çürük yeni başlamışsa o bölgeye flor uygulayarak o bölgedeki minenin yeniden tamir edilmesine yardımcı olabiliyoruz. Ama eğer bir çukur oluşmuşsa onun yolu o bölgenin temizlenip tekrardan doldurulmasıdır. Eğer çürük çok derine inmişse önce bir kanal tedavisi yapılıp sonra dolgunun yapılması gerekir. Çürük oluştuktan sonra geriye dönüş yok. O yüzden çürük olmadan önlem alınmalıdır' ifadesini kullandı.
Çürüğü yapan birden fazla mikroorganizmanın olduğunu hatırlatan Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Gür, onların içindeki 'Streptococcus mutans' denilen organizmanın diş çürüğü oluşumda yüzde 40 etkiye sahip olduğunu bildirerek, 'Bu mikroorganizmaya karşı bir aşı geliştirebilir miyiz diye düşünmüşler. Ve buna karşı kullanılan bir aşı mevcut ancak bu çürüğü tamamen yok ediyor diyemeyiz. O yüzden yapılan çalışmalar devam ediyor. Ama yüzde 100 etkili oluyor gibi bir şey söylemek mümkün değil' dedi.
'Diş çürüğü direk olarak başka hastalıklara yol açmaz ancak endirek olarak yol açabilir' diyen Prof. Dr. Gür, vücudun bir bütün olduğunun altını çizerek şöyle devam etti:
'Vücudun bir yerinde oluşan enfeksiyon diğer bölgeleri de etkileyecektir. Bu kaçınılmazdır. En basitinden vücudun direnç mekanizması düşecektir. Bir yerde bir iltihap oluşunca vücut savunma düzenini ağırlıklı olarak o bölgeye verecektir. Öte yandan çapraz enfeksiyonlar söz konusudur. Örneğin bir diş çürüğünün meydana getirdiği bir bakteri gidip böbreğe yerleşip böbrekte kötü oluşumlara yol açabilir. Ya da kalbe yerleşip miyokard enfeksiyonlarına yol açabilir. Bunlar çok kanıtlanmış enfeksiyonlar değildir ancak kalp krizi geçiren ya da böbrek enfeksiyonu geçiren hastalarda yapılan incelemelerde ağız içinde bir fokal enfeksiyon odağı yani apse tespit edilmiştir. Yüzde 100 bağlantılı olmasa da ağızdaki enfeksiyon başka bir hastalığa neden olabilir.'
Diş çürüğünün kanserle direk ilişkisinin tespit edilemediğini dile getiren Prof. Dr. Gür, 'Ancak şu da unutulmamalıdır ki kansere neden olan sebepler de tam olarak belirlenememiştir. Bir bütün olan vücutta sağlığı tehdit eden bir bölge diğer alanları da etkileyecektir. En azından bağışıklık sisteminin düşmesine neden olacaktır. Kanser de bağışıklık sistemi düşük olduğu zaman ortaya çıkan bir hastalıktır' açıklamasında bulundu.
Ağız bakımının alışkanlık olduğunu ifade eden Prof. Dr. Gür, Türkiye'de insanların yaklaşık yüzde 60'ının ağzında çürük olduğunu vurgulayarak, insanların yüzde 80'inin de ağzında eksik diş olduğunu bildirdi. Ağız ve diş sağlığının geri plana atıldığını söyleyen Prof. Dr. Gür, 'Diş bakımı eğitimle doğru orantılıdır. Çürüksüz nesillere sahip olmayı umuyoruz' şeklinde konuştu.