Yüce Rabbimiz ahirette bir mükafat yurdu kurmuştur. Onun adı da cennettir. Cennetin bir diğer anlamı da bahçedir. Cennete, orayı hak edebilenler girer. Oraya giren bir daha çıkmaz. Ebedidir. Ezeli değildir. Başı var ama sonu yoktur. Cennetin sonsuzluğu, Allah'ın emrine ve varlığına bağlıdır. Orada sonsuz ve tükenmez nimetler, mükafatlar vardır. Oraya girenin arzu ettiği herşey kendilerine sunulacaktır. Cennette herhangi birşeyin tekrarı yoktur. Bıkkınlık, usanma yoktur. Kişi bir şeyi arzu ettiğinde anında yanında belirecektir. Cennetin kapıları hep açık kalacaktır. Allah'a yakın olanlar geldiğinde hemen açılacaktır. İnsanlar cennete ve cehenneme girip de kimin nerede olacağı kesinleşince, "ölüm" bir koç gibi sırat köprüsünün başına getirilip kurban edilir. Böylece ölüm öldürülür. Ve ilan yapılır: "Artık ölüm sona ermiştir." Orada ihtiyarlama da yoktur. İnsanlar 30 yaş civarında olacaklardır. Cennette üzüntüye yer yoktur. Bu nedenle de kişiler daha düşük derecedeki aile fertleri için şefaatçi olup, onları yukarı makamlara çekebileceklerdir.
DÜNYA HATIRLANACAK
Hiç şüphe yok ki cennetin en şerefli makamı ve en yüce nimeti Yüce Allah'ı görmektir. Kuran-ı Kerim bunu: "O gün bazı yüzler parlayacak ve Rableri'ne bakacaklar" diye haber veriyor. Hz. Peygamber de (s.a.v.), "Siz Rabbiniz'i o gün, yukarıdaki ayı bugün nasıl itişip kakışmadan zahmetsizce görüyorsanız öylece göreceksiniz" diye tanımlıyor. Orada, "Devam eden, uzayıp giden (Vakıa, 30)" gölgelikler vardır. Bunu tefsirciler, bazı ağaçların gölgesi 100 yıllık bir mesafe kadardır şeklinde tefsir edeceklerdir. Orada mekanlar büyüyecek, mesafeler kısalacak. Sınırsız bir zenginlik ve nimet olacak. Cennette yapılan ilk ilan şudur: "Burada hastalık yok, ölüm yok, ihtiyarlık yok." İnsanlar dünyadaki konuşmalarını, dualarını, hatıralarını anacaklar. 'Şöyle şöyle yapmıştık' diyeceklerdir. Bir rivayette şöyle denilir; cennette çarşılar vardır. Orada insan suretleri (maske gibi) vardır. Kişi istediği simaya aynı anda bürünecektir. Yani yüzü o anda, o sureti alabilecektir.
PEYGAMBERLER ORADA
Şehitler,adil olan idareciler, akrabalarına ve halka nazik ve iyi davrananlar ile iffetli fakirler cennete ilk girecekler arasında. Sonra bunları diğer gruplar takip edecek. Kadınlar çocuk özlediklerinde, hamilelik ve doğum bir anda olacak. Orada tükürme yok, sümkürme yok, abdest bozma yok, uyku yoktur. Uykuyla geçirilecek zaman yoktur. Terler misk gibi bir koku olarak çıkacak, abdest bozma yerine misk gibi bir terle bu giderilecek. Tarakları altındandır. Yeşillik, akan sular, sonsuz güzellikler vardır. Cennetin genişliği yerler ve gökler kadardır. Başta Hz. Muhammed (s.a.v) efendimiz olmak üzere bütün peygamberler, sahabe, sadıklar, takvalılar, salihler, sıddıklar, güzel insanlar, ilmiyle amel eden alimler hepsi oradadır. Yüce Rabbim o güzel insanlarla komşuluğu hepimize nasip etsin.
UZUN BİR HAYAT SÜRMEK
Abdulah ibni Şeddad (r.a.) anlatıyor: Beni Uzre kabilesinden üç kişi, Resulu Ekrem'in (s.a.v.) huzuruna gelip Müslüman oldular. Bunlar yoksul insanlardı. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): "Benim adıma, bunların geçimini kim üzerine almak ister ?" diye sordu. Cennetle müjdelenen on kişiden biri olan Hz. Talha bin Ubeydullah (r.a.), "Ben alırım" dedi. Onlar da Talha'nın (r.a.) yanında kalmaya başladılar. Bunlardan biri, Hz. Peygamber'in gönderdiği bir askeri birliğe katıldı ve o seferde şehit oldu. İkinci sahabe uzun bir müddet sonra başka bir seferde şehit düştü. Ve üç arkadaştan ikisi şehit olmuştu. Üçüncü sahabe ise savaşta değil, daha sonraları rahat döşeğinde öldü. Talha bin Ubeydullah (r.a.) sözüne şöyle devam eder: "Bir gece rüyamda bu üç kişinin cennete girdiğini gördüm. Ama garip olanı şuydu. Arkadaşlarından sonra rahat döşeğinde ölen adam en öndeydi. Onun arkasında şehit olan ikinci adam duruyordu. İlk şehit olan ise en arkadaydı. Gördüğüm bu hal zihnimi meşgul etti. Ben de Resulü Ekrem'e (s.a.v.) giderek, rüyamı anlattım. Allah'ın elçisi bana şunları söyledi: "Bunun neyini anlamadın, Talha? Allah katında en faziletli kimse, Müslüman olarak uzun bir hayat süren ve Sübhanallah, Allahü Ekber, Lailaheillallah diye Allah'ı çokça zikredendir. En son ölen uzun yaşadığı yıllarda oruç tuttu, namaz kıldı. Daha fazla ibadet etti. Diğerlerinden farkı budur."
BÜYÜKLERİN DUALARI
Hz. Muaz ile Bilal'in Duaları: Allah'ım! Gözler uyumuş, yıldızlar kaybolmuştur. Sen ise sağsın ve herşeyi kudret elinde tutansın. Allah'ım! Cenneti arayışım ağır, ateşten kaçışım zayıftır. Allah'ım! Bana bir va'dde bulun ki, kıyamet günü senin va'dine dayanayım. Şüphe yoktur ki, sen va'dine muhalefet etmezsin.
SORU-CEVAP
1-Ölümezara gömülünce hoca bir şeyler okuyor. Herkes ayrıldıktan sonra okuyor. Bu nedir?
Cenaze kabre konulduktan ve başında Kuranı Kerim okunması bittikten sonra kalabalık orayı terk edince orada kalan hocanın kabrin başında yüksek sesle ve ölüye hitaben iman esaslarını hatırlatmasına biz "
telkin" diyoruz. Bazı Hanefi âlimleri telkini hoş görmemişlerdir. Bazı âlimler ise bunun tavsiye edilmediğini, ama yasaklanmadığını da belirtip telkinin verilebileceğini söylemişlerdir.
2-Nazardan korunmak için "Maşallah" demek yeterli olur mu?
Maşallah ifadesi, "
Allah'ın dilediği olur" anlamına gelir. Bu söz, güzel ve beğenilen şeyler karşısında Allah'ın büyüklüğünü hatırlamak ve hayranlık belirtmek için kullanılan bir ifadedir. Bu nedenle de toplumda nazar değmesi için kullanılıyor. Peygamberimiz (s.a.v.) nazar, göz değmesine karşı Ayet-el Kürsi, İhlas, Felak ve Nas surelerini öğütlemiştir.
3-Muska takmak haram mı? Muska bizi korur mu?
Muska; hastalık, göz değmesi ve benzeri sıkıntılardan korunmak için yazılan ve üstünüze asılan dua demektir. Kişinin Kuran'ı Kerim'den veya Hz. Peygamberin (s.a.v.) hadislerinden bir duayı yanında taşıması sakıncalı değildir. Ama aslı esası bilinmeyen, farklı sembolleri anımsatan İslam'a aykırı öğeler taşıyan muskacılıkla meşhur insanların yazdıkları bu türden yazılı metinleri taşımak ve takmak doğru olmaz.